GEÇEN sene Ramazan ayındayız. Her cumartesi olduğu gibi kitap bakmaya, sohbet etmeye, çay-kahve içmeye Simurg'a uğradım.
Simurg'a gidenler bilir; İbrahim de, Mehmet de, Coşkun da kedileri çok sever. Çok sevdiklerinden de nerede gariban kedi bulsalar dükkana alırlar. Bir ara kedi sayısı kitap sayısını tehdit eder hal almıştı hatta.
Benim çok fazla kedi sevdiğim söylenemez. Yayın ilkelerinde bile ‘‘Kedi sevilecektir’’ ibaresi bulunan bir gazetede hala çalışabiliyor olmam enteresan. Ama çok hareket ediyorlar kardeşim...
Her neyse efendim. Kediler aleminde tek geçtiğim bir şahsiyet var; Simurg'daki Bekir...
Bekir tombulcana bir tekir. Biraz şehla bakıyor. Son derece delikanlı ve serinkanlı bir kedi...
İşte; Simurg'a her uğradığımda bakarım Bekir nerede diye. Yoksa da sorarım. O Ramazan gününde de bakındım, yok Bekir ortalıkta.
‘‘Nerede Bekir’’ dedim ve şöyle bir cevap aldım: ‘‘İftara gitti...’’ Şaka yapıyorlar sandım. ‘‘Nereye gitti peki?’’ dedim.
‘‘Nasıl oluyor?’’ diyorsunuz tabii. Bekir, bir şekilde uyanmış, o saatlerde ekstra bir yemek imkanı oluştuğuna. Ramazan ayı boyunca her akşam iftar saatinde Simurg'daki mevkiini boşaltıyor ve yekten berbere yazılıyor.
Bir kez daha takdir ettim ihtiyarı tabii ki.
*
Kediler tabii ki çok sempatik hayvanlar. Hayatını kedileri üstüne kuran bayağı insan tanıyorum. Ama ben yapamıyorum işte.
Riko, bunun tek sebebinin Ramo olduğunu söyler hala. Ramo, öğrencilik yıllarımızda tanıdığımız bir kediydi. Minicikti bize geldiğinde. Masum, korunmaya muhtaç, titrek bir şey.
Aynı arkadaşı, iki ay sonra görmeliydiniz bir de. Bizim elemanlar kediye ‘‘Komando Eğitimi’’ adı altında bir sürü şey yaptırdılar.
‘‘Atla oğlum Ramo, zıpla oğlum Ramo...’’ diye diye, kedi sonunda psikopata bağlandı.
Önce, hareket eden her şeye saldırmaya başladı. Saldırmak derken, ciddi manada terörist bir saldırıdan bahsediyorum. Hepimiz ortalıkta jiletçi gibi kesikler içinde gezer olduk.
Hayır, bir şey değil; gazeteye geliyorsun millet manalı manalı, ‘‘N'oooldu bakim senin eline koluna çizik çizik?’’ filan diyor. ‘‘Kedi tırlamadı’’ diyorsun ama kaç gün inandırıcılığını koruyabilirsin ki?..
*
Eve geliyorsun, Ramo buzdolabının üstünde pusu kurmuş oluyor. Gece su içmek için uyanıyorsun, tırmığı yemeden önce gördüğün son şey Ramo'nun parlayan gözleri oluyor.
Ramo korkusundan hepimiz kaldığımız odalarda bir miktar kuru mama bulundurmaya başladık. Gece kalktığında ‘‘Hişşşş! Ramo birader, bi dakka baksana’’ deyip kuru mamayı gideceğimiz tarafın ters istikametine atıp Ramo'yu şaşırtıyor, dönüşte de aynı numarayı tekrarlıyorduk.
Bu böyle üç ay devam edebildi. Sonunda Psikopat Ramo ile yollarımız ayrıldı.
O günden beri de, kedi beslemekle işimiz olmadı.
İşimiz derken, Topesto da benim gibi yaklaşıyordu olaya. Bir ara Riko denedi ama kedi resmen bunu terk edip gitti. Riko, hala kedinin kendisini terk etmediğini kaybolduğunu öne sürüyor.
Ama birader, beş kere bulunup eve getirilen kedi altıncıda da kaçıyorsa, buna terk etmek denir.
*
Bu kadar laf salatası yapmamızın ve bu sevimli hayvanı gündemimize almamızın nedeni, Topesto'nun yıllar sonra karar değiştirip kedi almasıdır.
Geçen hafta ‘‘Uğrasana bana, bir şey göstereceğim’’ dedi.
Kalktım gittim. Kapıyı açtı. Bir de ne göreyim, kucağında bir kedi var. Daha doğrusu buna kedicik bile denmez, o kadar küçük. Topesto'nun tabiriyle ‘‘Kedilere nüfus sayımı yapılsa, bunu adam yerine koyup saymazlar...’’
‘‘Nereden çıktı bu minyatür?’’ diye sordum. Kafası iyi vaziyette eve dönerken, ‘‘Miyk’’ diye bir ses duymuş. Durmuş bakmış, bu Anjinsan sersem sersem etrafı kesiyor.
Sarhoş vicdanı diye çok tehlikeli bir şey vardır. O vicdan devreye girmiş ve kediyi kaptığı gibi...
‘‘İsim filan koyacak mısın bu Anjinsan'a? Kalacak mı seninle?’’ dedim.
‘‘Tabii kalacak’’ diye cevap verdi ve devam etti: ‘‘İsim arıyordum ben de. Bunun adı bundan sonra Anjinsan olsun’’ dedi.
Aldık ortamıza elemanı, yarım saat müddetle ‘‘Anjinsan’’ dedik. Herhalde bunun ismi olduğunu anlamıştır...
Sonra da çıktık Anjinsan'a mama, sepet vesaire aldık. Eve dönerken Topesto'ya, ‘‘Kamonda Eğitimi filan yok ama di mi?’’ diye sordum.
‘‘Yok ağbi, bunu krallar gibi yaşatacağız’’ dedi.
‘‘İyi’’ dedim.
Anjinsan hakikaten kral bir kedi olacak. Bekir'e benziyor zaten...