DÜN akşam oynanan Galatasaray-Denizli maçının skorunu bilemeyeceğim. Çünkü bu yazıyı Perşembe günü yazıyorum.
Ama netice ne olursa olsun siz bu satırları okurken, dünyanın en mutlu insanlarından biri olacağımdan adım gibi eminim. Çünkü ıstırap bitti, futbol başladı...
Umutsuzluğun tavan yaptığı günlerde Hürriyet Spor Müdürü Esat Yılmaer, dünyanın en normal şeyini sorarmış gibi: ‘‘Liverpool-Arsenal maçına gitmek ister misin?’’ dedi.
‘‘Baba sen ne diyorsun? Hakikat mi bu söylediğin, kafa mı buluyorsun?’’ dedim.
‘‘Yoo, Carlsberg Liverpool’un sporsoru ya, davet ettiler. Benim o tarihte basket maçım var, istersen sen git’’ dedi.
* * *
‘‘Orrayt Esat Baba, tarih yazacak bu kıyağını, bilmiş ol’’ dedim.
Maç 29 Ocak'ta Anfield'de, Liverpool'un efsane stadında. Geçen yıl 20 Şubat'ta Galatasaray-Liverpool maçı için (0-0 bitmişti) gittiğimde etrafında bir tur atıp, futbol hacılığı yolunda bir aşama daha kaydetmiştim.
İngiltere'de, Premiership'te Arsenal'i seviyorum. O açıdan da enteresan bir maç benim için... Ekipte Mert İnan, Mehmet Demircan, Alp Ulagay gibi kafayı sadece futbolla değil, sporun her branşıyla kırmış insanlar bulunduğundan konu sürekli spor.
Bunların bilgisi biraz sinir bozucu. Jokeylerin istatistiklerini filan veriyorlar.
Mert İnan, başlı başına bir hadise... Maçtan önce Carlsberg'in staddaki özel barında bira içerken ‘‘Anaaaa! Ian Rush’’ diyor ve adamın yanına gidiyor. Ben de gittim sonra ve Rush'tan imza aldım tabii.
Benim tanımadığım veya hatırlamadığım adamları yaşlanmış olmalarına rağmen tanıyor filan. İşin daha ilginci, tanıdığı adamların bazıları daha Mert doğmadan futbolu bırakmış... Sinir bozucu işte!..
Maçı haliyle Liverpool taraftarıyla beraber seyrettik. Yıllardır hayranlıkla seyrettiğim (veya dinlediğim demek daha doğru) ‘‘Uuuuuuuuuhh’’ tepkilerine katılmak çok güzeldi.
* * *
Arsenal son derece güzel top oynuyor. Galatasaray'ın Kopenghag'da bu adamlardan UEFA Kupası'nı almasının ne kadar büyük bir hadise olduğunu bir daha anladım. Ne yapmışız biz öyle usta ya?..
Her neyse. 2-2 biten maç sonrasında ‘‘Maçın Adamı’’ seçiliyor. Biz de oy kullandık. Michael Owen'la tanışmak istediğimizden, oyumuzu o yönde verdik ama haklı olarak 90'ıncı dakikada beraberlik golünü atan Emile Heskey seçildi.
Heskey'e geçen sene Ali Sami Yen'deki 1-1'lik maçta bize attığı golden dolayı gıcığım fakat yine de gidip maç dergisini imzalattım.
Liverpool futbol şehri. Haliyle bütçemizin dalağını yararak futbol yatırımı yaptık. Hoş Mert ve Alp'in yanında benim aldığım kitapların lafı bile edilmez ama, ben de kendimce futbol kitapları reyonunu sarstım.
Andrew Ward diye bir vatandaş, ‘‘Football's Strangest Matches’’ diye bir kitap derlemiş.
Futbol tarihinin hakiki manada tuhaf 100'den fazla olayını anlatıyor kitapta. En sevdiğim hikayeyi aktarayım:
1976 yılının Mart ayı. Aston Villa, Leicester City deplasmanında. Maç 2-2 bitiyor. Ve dört golü de, evet dört golü de Chris Nicholl atıyor.
Daha sonra Southhampton'un menajerliğini yapan, 648 maçlık kariyeriyle sayılı futbolculardan biri olan Nicholl, ilk golü kendi kalesine atıyor. Sonra gidiyor, ikinci yarının 8'inci dakikasında takımını beraberliğe taşıyor.
Fakat gün Nicholl'ün golü. Tekrar kendi kalesine gol atıyor. Maç böyle bitecek sanırken maçın bitimine 4 dakika kala baba tekrar sahneye çıkıyor ve kafayla takımını tekrar beraberliğe getiriyor. Ne performans ama...
Aldığım diğer bir kitabın adı ise: ‘‘The Geezer's Guide To Football’’ Bunu Türkçe'ye ‘‘Elemanın Futbol Rehberi’’ gibi çevirirsek olur herhalde.
Kitabın yazarı Dougie Brimson tribün kariyerim sırasında yüzlercesini tanıdığım, futbol delisi bir arkadaş.
Görüşlerinin tamamına katılmam mümkün değil. Mesela Dougie'ye göre, bir takım tutan kişi; her ne koşulda olursa olsun -buna milli takım da dahil- başka takıma sempati bile duyamaz.
* * *
Watford taraftarı olan Dougie, kitabını futbol alemine girmeye niyetli kişiler için bir rehber niteliğinde yazmış. Dougie Ağbi'ye göre gerçek taraftar replika forma giymez, atkı ve kaşkolle ilgilenmez falan filan. Büyük Britanya'da bir delikanlı insan da çıkıp ‘‘Ama Dougie biraderim, deneyimli tribün elemanı oturup bunun kitabını da yazmaz’’ dememiş. Dougie Ağbi'yle anlaşamadığımız bir nokta da ‘‘Futbol maçlarına gelen kadınlar’’ konusu.
Dougie Ağbi diyor ki; ‘‘Futbol maçlarına kadınlar gelmemeli. Eğer bir kadın yüzünden bir eleman maça giremiyorsa, kadını tribünden aşağı atmak suretiyle yer açmak caizdir... Futbol maçlarına üç tür kadın gelir: 1- Kocası veya sevgilisini yalnız bırakmak istemeyenler. 2- Çirkin ve koca bulmak isteyen kadınlar. 3- Lezbiyenler...’’
Tamam, Galatasaray'ın bir maçında top bizim kaleye doğru füze gibi giderken Numaralı tribünden çıkan ‘‘Ayyyyyyyyy!’’ sesi bizi de tedirgin etmişti fakat böyle kabalaşmak gerekmiyor. Belki Watford tribünlerinde böyle kadınlar vardır. Fakat ben hem güzellik hem futbol bilgisi konusunda bizim tribüne kefilim. Hepsi okumuş, güzel kızlar...
Sizi kurda kuşa yem etmiyorum kızlar, kıymetimi bilin...
Bu arada Beşiktaşlı arkadaşlar, birinci sayfada gördüğünüz ‘KartallarŞık Uçar’ başlığını da bu kardeşiniz attı.
Centilmenlikse, o da var yani..
Asoseyşın Futbol
Bu hafta futbol hasreti ağır bastığı için böyle oldu... Fakat bu kitaptan bahsetmezsem çatlarım. Kitabı Esat Yılmaer'den arakladım. Ya, bu arada Esat Ağbi bana kısa arayla iki güzellik birden yapmış, altta kalmamak lazım.
Kitabın adı: ‘‘Asoseyşın (Association) Futbol’’, yazarı Süleyman Rıza. Trabzon Araştırmaları Merkezi Vakfı (TAMEV), ilk basımı Trabzon Serasi Matbaası'nda 1922 senesinde yapılan bu muhteşem kitabı Ayşe Kuğu'nun günümüz harflerine aktarmasıyla yeniden basmış.
Baskısı mükemmel. Bir sayfada orijina hali, diğerinde yeni harfe aktarılmış hali veriliyor. Geliri TAMEV'e bağışlanan kitapta ‘‘Futbolun Kuralları’’, ‘‘Bizde Futbol’’, ‘‘Futbol Tabiratı’’ gibi bölümler var.
İnanılmayacak kadar güzel. Ahmet Ağaoğlu'nun, Ayşe Kuğu'nun, bu kitapta emeği geçen herkesin elini öpmek lazım.
Kitabı TAMEV'in (0212 275 42 48) numaralı telefonundan temin edebilirsiniz. Eh, bu kitaptan bahsedip, Galatasaray'a bağlamamak olmaz. İlk kurulan Türk Futbol Kulübü olan Galatasaray'dan kitapta şöyle bahsediliyor:
Galatasaray müteaddit zaferlerinden herşeyden ziyade Türkiye'de ilk futbol takımını teşkil etmek ve Türk futbolculuğunun banisi (kurucusu) olmak itibariyle bütün kulüplerimiz arasında haiz-i şeref ve rüçhandır.