Elektronik fırça

ELEKTRONİK posta (e-mail), teknoloji aleminin insanlığa sunduğu 10 numara hizmetlerden biri.

Manasız telefon konuşmaları yapmanıza gerek kalmıyor, uzaktaki arkadaşlarınızla telefon faturası geldiğinde göz yaşları içinde ahizeyi yemek isteğiyle baş başa kalmadan haberleşebiliyorsunuz vesaire.

Fakat her güzel hadisede olduğu gibi, elektronik posta kullanımında da dalak yarılabiliyor.

Amanın! Korkarım bu yazı süratle rahmetli dedemin portatif radyosunu istediğimde kurduğu ‘O eğlence için değil, ajans dinliyorum ben ondan’ cümlesine doğru kayacak.

Hemen toparlanalım o zaman!

Meselem, büyük bölümü akıllı uslu bildiğim arkadaşlarımdan, bazen de sizlerden (Sağa sola bakma öyle, seni kast ediyorum tabii) gelen börtü böcek, sevgi saygı, cici bici, nostalji (eee, kafiyeli bir şey bulamadım, idare ediyorsunuz bu durumda) içerikli elektronik postalarla.

* * *

Elektronik posta imkanına yeni sahip olduğumuz ve bütün gün ‘İsterse CHP Kurultayı’ndan bahsetsin ama bir e-mail gelsin, n’ooolur!’ şeklinde 22 saniyede bir posta kutusunu kontrol ettiğimiz günler geçeli çok oldu.

Ama bu konuda erken bilinçlenmiş bir insanım. Tam o heyecanlı ve ne gelse sağa sola postalanan günlerde posta kutumda ‘Haydi çiçek derelim, birbirimize verelim; ordan nehre gidelim, deve güreşi idelim’ türü bir e-mail belirdi.

Yollayan insan (arkadaşımdır, benden öküz olmasın) biz çocukken Anneler Günü için annesine hediye almaya babasıyla çıkan ve adamcağızı Commodore 64 (Primitif Play Statiton diyeyim, bilmeyenler anlasın) almaya ikna eden kalpsiz bir evlatır.

‘Usta hayrola? Hisler alemine mi karıştın? Akşam da buluşup Marks & Spencer’a gidip iç çamaşırı bakalım istersen’ türü cevap salınca biraz kendine gelmişti.

* * *

Bakın arkadaşlar, büyük bölümünün ‘Tıkkat Tıkkat hanımlar! Ben hassas bir insanım. Duygularım var benim de ya! Ve acayip derecede azmış durumdayım; bendime sığmam taşarım’ mantığıyla hareket eden arkadaşlar tarafından hazırlandığını ciddi ciddi düşündüğüm bu mail’lerin sinir bozmaktan öte bir faydası yok.

Ofis hayatının zorluklarının hassas kalemlerden çıkma yazılar, şirin olsun diye yaratılmış ama insanda alnının çatına kafa yerleştirme hissi yaratan birtakım yaratıklar veya atıyorum ‘Ah! 1970’ler... Nerede benim horoz şekerim, yoğurtçu amcam, tüp kuyruğum, bulunmayan benzinim, necefli maşrapam...’ türü nostalji dımbırtılarıyla dağılacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Bu memleket bir İnternet Mahir yarattı, başkası lazım değil!

Son olarak oyun havası eşliğinde göbek atan bir kadın görüntüsü geldi mesela!

Artık yeter. Yollamayın, sevmem; yollayanı da sevmem!
Yazarın Tüm Yazıları