Paylaş
İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçen hafta sonu “müjdeli” bir haber paylaştı sosyal medyada:
“Sadece bu hafta sonu İstanbul Kitapçısı’ndan 195 bin 367 adet kitap satışı gerçekleşti. Rekor düzeyde kitap alan tüm kitapseverlere teşekkürler...”
İBB’nin “online” kitap satış uygulamasından gerçekleşen bu satışı “müjdeli” kabul etmek için geçerli pek çok sebep var.
2016 verilerine göre kitap ihtiyaç listemizde 235. sırada yer alıyordu... Kişi başına düşen kitap sayısı 8.4, günlük kitap okuma süremiz ortalama 1 dakika ki televizyona 6 saat, internete 3 saat zaman ayırıyoruz.
Okuma alışkanlığında 180 ülke arasında 86’ncı sıradayız, çocuklara kitap hediye etme alışkanlığı konusunda ise 140’ıncı.
Okumayı çok sevmeyen, okuma alışkanlığını özendirmeyen bir memlekette bir hafta sonu süresince yaklaşık 200 bin kitap satılması haliyle müjdeli haber oluyor...
Bu “iyi haber”den sonra kitap veya daha geniş ölçekte yayıncılık sektöründe ve bileşenlerinde, uzantılarındaki duruma da odaklanalım elimiz değmişken...
Koronavirüs sürecinde internet üzerinden kitap satışlarında genel bir artış gözlenirken, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin 6-8 Nisan tarihleri arasında yürüttüğü “Koronavirüsün Yayıncılık Sektörüne Etkisi” başlıklı çalışma satışların yüzde 63 oranında düştüğünü ortaya çıkardı.
Mevcut koşullarda ortalama 3 ay hayatta kalabilecek olan yayınevleri bu süreçte basılan ama dağıtılamayan 1695 eser, basılan ama dağıtılamayan toplam kitap adetinin yaklaşık 5 milyon 222 bin 155’i bulduğunu, yayımlanmasından vazgeçilen veya askıya alınan kitap sayısının 3 bin 890 olduğunu duyurdu.
Bu yayıncıların durumu ancak bir çatı ifadeyle “kitap sektörü”, yayınevleri, zincir marketler, online satış sitelerinden ibaret değil.
Bir de “sahaf esnafı ve çizgi romancılar, efemeracılar, filatelist ve nümismatikçiler, küçük objeciler, ikinci elciler, seyyar kitapçılar, gündelik yaşayan, nakit sermaye ve birikimi olmayan ticaret erbabı” var mesela...
Sağ olsunlar, 2016’da yazdığım bir yazının başlığını (Sahafını koru, kitap aşkına!) kendilerine slogan olarak kabul ederek, bu sloganla bir çağrı yaptılar nisan ayının ilk günlerinde.
“Sahaf Kolektifi” adı altında birleşerek, sahaflara yaraşır güzellikte ve insanın içini hafiften yakan şekilde samimi bir duyuru yayınladılar.
Mesleklerini biraz “körler ülkesinde ayna satmaya” benzeten sahaf dostlarım, büyüklerim, kardeşlerim bu duyuruda ezcümle şunu söyledi:
“Bizi bulun, bizi arayın, bizimle konuşun. Gerisi kolay...”
Nerede bulacaksınız peki zaten güçlükler içinde hayatta kalmaya çalışan sahafları? Öncelikle sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz.
Twitter’daki “@SahafKolektifi” noktasından hareketle hem haberlerini alırsınız hem de sohbetlerine, birbirinden şahane paylaşımlarına ulaşırsınız.
“Online” canlı müzayedeler ve yine web ortamında yürüttükleri listeli satışlar sayesinde yeni kapılar açacak eski kitaplara ulaşabilirsiniz.
Mesela Gezegen Sahaf Sedat kardeşimizin YouTube marifetiyle “matine suare” yürüttüğü mezatlarda buluşuyoruz haftada 5-6 kez...
Dükkândaki mezat muhabbetini, eğlencesini “online” ortamda bulmak elbette mümkün değil ama yine de “yazarından imzalı” bir kitap, çok aranmış bir dergi koleksiyonu alabilir, raf uykusuna yatmış güzelim eserleri uyandırabilir, evinize misafir edebilirsiniz...
“Her lonca kesmiş kendi pirinden ümidi tarumar” geçen koronavirüs günlerinde sahafınızı unutmayınız; geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan bu meslek erbabını koruyunuz. Elbette kitap aşkına!..
Paylaş