ARTIK kitleler tarafından kullanılmıyor fakat hiç kopamadığım kalıp cümlelerden biridir ‘Devlet Su İşleri, bırak bu işleri...’
Daha doğrusu bu haliyle değil de, biraz yorum katarak kullanıyorum canımı sıkan bir durum olduğunda: ‘Usta merhaba, Devlet Su İşleri’nden geliyorum. Size bir mesajımız vardı; lütfen bırakın bu işleri...’
***
Konuyu biraz daha açayım. Sabah erken saatte daha rahat çalışabildiğim için erken uyanıyorum. Hedefim genellikle 10 civarında işlerimi bitirmek oluyor. Bunu başardığımda koca bir gün kalıyor bana istediklerimi yapabilmek için ki; işini bitirmiş insan rahatlığıyla zerre kadar vicdan azabı duymadan film seyrediyorum, kitabımı okuyorum veya normal programa sadık kalıp hiçbir şey yapmadan televizyon karşısında öylece duruyorum.
Fakat sabah 06.30 itibariyle Türkiye ve dünya gündemine girmek bünyeyi epeyce zorlayabiliyor.
Televizyonu açmadan önce gazeteleri okuyorum. Hoş o saatte televizyonlarda da gazete okunuyor ama aynı şey değil tabii ki.
Cinayet, gasp, kapkaç, tecavüz haberleri gırla gidiyor. 2005 yılında hamile bir kadın 2.4 kilometrelik yol üzerinde üç hastanenin kapısından çevriliyor ve hayatını kaybediyor.
Ağustos depreminden bu yana depreme hazırlanan binadan çok deprem sempozyumu yapılıyor fakat durumun vahameti hala anlaşılamıyor. Anlaşılsa da yine sempozyum dışında bir şey yapılmıyor.
Eğer önlem alınmadan bir deprem olursa, dümdüz olacak bütün semtlere Ağustos depreminden bu yana görev yapmış bütün yetkililerin adı verilmeli...
Kafayı depreme takmışken, 15 kişinin ölümüne yol açan binayı yapanlar 50 YTL cezayla kurtulduğunu okuyorsun mesela...
Alt kimlik/üst kimlik, içki yasağı, Malatya’daki içme suyu rezaleti derken için şişiyor, şişiyor balon oluyor ve sağlamından höykürüyorsun evde ‘Devlet Su İşleri, bırak bu işleri!’ diye..
***
Ama işte tam balataları sıyırdığın o sırada bir haber çekiyor dikkatini: ‘Yaralı yavru ayıya Ümit adı verildi...’
Şavşat’ta avcılar tarafından vurulan, vahşi köpeklerin saldırısına uğrayan yavru ayı, geliyor ve insanlara sığınıyor.
Biri hastalandığında hastaneye ulaşmak için karda kışta dağlar aşan insanlar, yavru ayı için seferber oluyor.
Yavru ayı gözünü açabilse belki ‘Ağbi size zahmet verdim ama keşke baştan hiç vurmasaydınız beni’ diyecek ama hali yok...
Sonunda yavru ayı kurtarılabildiği kadar kurtarılıyor ve rehabilitasyon için Bursa’ya yollanıyor. Bu arada haberin en vurucu kısmı da, ayıya ‘Ümit’ adı verilmesi...
Bu hisis daha önce yaşayıp yaşamayacağı belirsiz olan kertenkeleye ‘Yaşar’ adını verdiğimizde, Balina Aydın için memleketçe seferber olduğumuzda da yaşamıştım.
Bir duygu seline kapılıp gitmiyorum ama, bütün kızgınlığımı alıyor böyle haberler ve yelkenleri suya indiriyorum.
O dakika itibariyle ‘DSİ memuru arkadaş, otur bak sana ne anlatacağım... Minik bir ayıyı vurmuşlar, o da yine insanlara sığınmış. Adını da Ümit koymuşlar biliyor musun usta?..’ diyesim geliyor.
Ayı Ümit’i kurtaran Şavşat’ın güzel insanlarına saygılarımı sunarım...