Paylaş
Örnek vererek açıklamak gerekirse “Belarus’ta demokratik bir seçim yapıldı” dediğimiz zaman katmerli tarafından bir “oksimoron” çıkar karşımıza.
“Belarus ve demokrasi” veya “Belarus ve seçim” dediğinizde ülkenin durumu hakkında az çok bilgisi olan bir dünyalı “Tabii canım, eminim öyledir” demekle yetinecektir.
“Doğu Bloku” dağılırken bağımsızlığını ilan eden ancak “SSCB modeliyle” bağını sürdüren tek memleket Belarus oldu.
Ordu kökenli, daha sonra “kolhoz” (bir nevi tarımsal kooperatif, köleliğin hallicesi) idareciliği yapmış olan Aleksandr Lukaşenko 1994’te yapılan ilk seçimleri kazandı ve o günden beri kazanmaya devam ediyor.
Lukaşenko’nun 26 yılı dolduran iktidarını başarılı ve vizyoner bir yönetici olmasına, ülkesine istikrar ve bereket sunmasına, saygı ve sevgiyle desteklenen liderliğine bağlayan çıkar mı bilemem...
Katıldığı seçimleri yüzde 80 ve üstü oy toplayarak kazanan Lukaşenko’nun bu başarısı daha çok baskıcı yönetimine bağlı...
Rakiplerine “Çok istiyorsan muhalefet yap ama sonuçlarına katlanırsın” tarzı yaklaşımıyla ünlenen, son seçimler öncesi potansiyel rakiplerin bir bölümünü kargatulumba içeri alan, iradesine karşı esecek rüzgârda sallanacak yaprakları bile kopartan biri Lukaşenko...
Muhaliflere açıkça hakaret etmekte sakınca görmeyen, onları sıkça dış mihrak uzantıları olarak gösteren, kendisini otokrat bir lider olarak tanımlamaktan gocunmayan biri Lukaşenko...
Koronavirüs korkusunun tüm dünyayı sardığı günlerde haklına “Votka için, saunaya gidin bişeycik olmaz” diyen, hayatı durdurmayan, tedbirleri küçümseyen Lukaşenko, testi pozitif çıktığında “Bana bunu kasten bulaştırdılar” tepkisini vermişti mesela...
AB ile, ABD ile kavgalıdır ama kısa süreli flörtlerle o ilişkileri tamamen bitirmez, gelen yardımlara dönem dönem “Eyvallah” der...
Yola “Ayrılsak da beraberiz” diyerek çıktığı Rusya ile ara sıra pürüzler yaşansa da hep daha yakın kalmıştır; mızmızlansa da itaat eder sonunda...
Lukaşenko memleketinde türünün örneklerinde çok sık rastlandığı üzere “Baba” olarak anılır.
“Avrupa’nın son diktatörü” unvanına bu sözü sarf eden Alman bakana söylediği gibi “Diktatör olmak gey olmaktan iyidir” diye cevap verecek rahatlıktadır...
İnsan hakları, kişisel özgürlükler, basın özgürlüğü gibi endekslerde hep en alt sıralarda olmak onun zerre kadar umurunda değildir...
Muhalefeti önemli ölçüde sindirerek, kimilerini içeri atarak filan girdiği son seçimleri de yüzde 79’dan fazla oy toplayarak kazandığını duyurdu geçen gün...
Minsk’ten başlayarak sokağa çıkan halkı (ki pek rastlanan bir durum değil) güvenlik güçleri marifetiyle bastırmakla meşgul şu günlerde.
Muhalefet “Biz kazandık, hile var!” diye bağırsa da, denetlenemeyen ve bağımsız kaynakların hep “şaibeli” olarak gördüğü seçimlerden birini daha kazandı Lukaşenko...
Belarus’a hâkim uzmanlar, gösterilerin bir etki yaratma ihtimalinin düşük olduğunu, Lukaşenko’nun SSCB model zorba iktidarını sürdüreceğini söylüyor...
Dün okuduğum haberler arasında ABD’den gelen, Portland mahreçli sevimli bir hikâye vardı.
Mayıs ayından beri aralıklarla süren ırkçılık karşıtı gösterilerde yükselen tansiyonu yumuşatan bir lama ile ilgiliydi haber.
Caesar adını taşıyan ve “No Drama Lama/ Yok Drama Lama” olarak anılan sevimli tüy yumağı, tansiyonun yükseldiği anlarda ortaya çıkıyor/çıkarılıyor ve hem göstericilere hem de polislere kendini sevdirerek ateşi söndürüyor.
Her topluma lazım; mesela Belarus’a...
Paylaş