Paylaş
Manisa, Antalya, Çorum, Yalova, Kocaeli, Adana... Liste uzun...
Bianet’ten Çiçek Tahaoğlu’nun derlemesinde yalnızca nisan ayı içinde 131 kız öğrenci tacize uğradığını açıkladı.
Tacizle suçlananların kimlik kartlarında öğretmen, müdür, müdür yardımcısı, servis şoförü, kantin işletmecisi yazıyordu.
Tacizle suçlananların yüzde 44’ünün tutuklandığını, yüzde 15’inin açığa alındığını öğreniyoruz yine Tahaoğlu’nun dosyası sayesinde. Gerisi ya görevine devam ediyor ya da başka okula atandı, konu kapandı...
Karaman’da yaşananlarla yüzleşmek ve sistemi silkelemek yerine yeni cephe açmayı, kutuplaşmayı, günlük siyasete malzeme etmeyi tercih ettik.
Vicdanı aldırılmış demeçler yığını altında kaldı bu önemli konu; her biri diğerinden daha fazla kanıksanarak okunan haberler gittikçe küçüldü...
Kafalar kuma gömüldü, çocukların sesi duyulmaz hale geldi.
Dün sevgili Gülse Birsel tatlı üslubuyla “okuldan ablası” olduğu taze Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’ya sesleniyordu köşesinde.
Samimi çağrısı haklı tespitler içeriyordu, umarım dikkate alınır.
Ben de şansımı denemek istiyorum yeri gelmişken...
Burcu Karakaş’ın www.diken.com.tr’de yayınlanan ve Erciş’teki Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda (YİBO) yaşananları konu alan yazı dizisinden alıntı yapacağım.
Sistematik fiziksel ve duygusal taciz, aşağılama ve bütün bu olana bitene yetkililerin kafa çevirmesi...
Çocukların anlattıklarının “bir cümlesinin doğru olması halinde” darmadağın edilmesi, baştan kurulması gereken bu sistemi görün, tanıyın isterim...
Kendisine emanet edilen çocuklara bu zulmü reva gören, rezillikler karşısında uzaklara bakarak ıslık çalan bu zihniyet yerle yeksan olsun isterim.
“Öğretmen”in “örüklerini” kestiği kıza “geri zekâlı” demesini, çocukların mıntıka temizliğine çıkarılmasını, gece tuvaletler kilitli olduğu için çöp kovalarına, yatakhanelere, koridorlara çiş yapmak zorunda bırakılmalarını, sistematik cinsel tacizi, kaba dayağı anlatmayacağım...
Sayın Sayan Kaya’ya tamamını okumasını tavsiye ederim, o ayrı.
Sadece haberde adı saklanarak korunan çocuğun şu sözlerine kulak verin:
“Orada okurken kendinden umudu kesiyor, ‘Benden bir şey olmayacak’ diye düşünüyorsun. Hiçbir hayalin, beklentin olmuyor. İki büklüm yürüyorum ben mesela. Babamın bir gün yolda durdurup ‘Neden böyle yürüyorsun?’ dediğini biliyorum. Dik yürüyemiyorum...”
Çocuklarımızı dik yürüyemeyecek hale getiren sisteme de, ona sahip çıkana da yazıklar olsun...
Paylaş