Değil otomobil, bisiklet bile kullanmayı bilmeyen ben, bir araba oyununun bağımlısı oldum. Üç gündür Gran Turismo 5’in başından kalkamıyorum, yarış pistlerinin tozunu attırıyorum
Geçen Ağustos’ta Köln’de oyun sekörü için zirve kabul edilen Gamescom Fuarı’nda ‘pek yakında’ kontenjanından tanıtılan oyunlar arasında en fazla ilgiyi gören Gran Turismo 5 kesinlikle ilk 3’teydi. Kuyrukta beklemek kadar sıkıldığım şey azdır şu dünyada; hem bekleme kontenjanımı futbol oyunları içi kullanmıştım. Kendini kaybetmiş şekilde direksiyon (bu durumda DualShock 3!) sallayanları uzaktan izlemekle yetindim. Efsane otomobil oyunu Gran Turismo 5 ile böyle uzaktan tanıştım işte... Şimdi filmi başa saralım. Otomobil kullanmayı bilmem, bisiklete binmeyi bilmem. Özenmedim, merak etmedim, istemedim; marifet mi peki bu? Tabii ki hayır. İyi bir yardımcı pilotumdur; harita okurum, tabela sistemlerini çözerim, nokta. Bundan öte hayrım dokunmaz trafiğe. Bilgisayar oyunları konusunda da çekinmeden kendime hakaret edebilirim, ‘kazma’ bir insanım. Sadece futbol temalı oyunlarda kendimce mücadele ederim. Taktik geliştirmek gereken veya el becerisi isteyen oyunlarda performansım rezildir. Hele otomobil sporlarıyla ilgili oyunlar; of, of, of!
DENEMEKTEN NE ÇIKAR
Eski komşumun gazına gelip ‘Colin McRae Dirt’ adlı şahane oyuna sardırmışlığım, seri başarısızlıklar üstüne olmayan ehliyetimi yırtmak istemişliğim vardır sadece. Vaziyet bu merkezdeyken geçen hafta hayatıma Gran Turismo 5 girdi. “Bir bakarım” dedim, “Denemekten ne çıkar” dedim, “Trafik polisi evi basıp ‘Sen, yetenek düşmanı, sağa çek!’ anonsu yapacacak değil ya” dedim. Kutuyu açtım, aylardır konsoldeki konumunu koruyan futbol oyununu havalandırmaya çıkardım, yerine GT5’i sürdüm. Disk dönmeye, görüntüler akmaya başladığında “Acaba yanlışlıkla film mi koydum” dedim... Şahane görüntüler! Bu kadar gerçekçi bir simülasyon oyunu yapılabileceğine kendi gözlerimle şahit olmasam inanmazdım. Sonra oynamaya başladım. Bakın sevgili dostlar, aklını oyunla yemiş bir tip değilim. Sınırımı, dengemi bilirim. Yine eski komşuyla dünyadan kopup futbol maçıyla sabahı bulmuşluğum da vardır hayatta ama sayısı bellidir. Fakat bu kez olaylar farklı gelişti. Önce kısıtlı bütçeyle dandirik bir otomobil alıp koydum garaja ve pistlere çıktım. Aldığım otomobil ‘eşek’ tabir edilen (tüm eşeklerden özür dilerim bu benzetme için!) türden bir araç. Boyayla filan iyice çirkinleştirdim ki, belki rakiplerin kafası karışır, yol verirler. Amacıma ulaştım. Birkaç yarışta derece yapınca havaya girdim. Puanları biraz toparlayınca ikinci bir araç aldım. Bu kez ‘hızlı kaçan’ tabir edilen türden ama yine eski model bir otomobille pistlerdeydim.
Bİ TUR DAHA ATAYIM
Yeni ‘alet’ iyi çıktı, yarış kazanmaya başladım. ‘Başlayanlar için’ bölümünde yarıştığımı söylememe gerek yok herhalde. Ama olsun, kupalar müzeye kalkmaya başladı ya; varsın amatör ligde olsun. Ev Daytona’a dönmüş umrumda değil, “Vırınnn, gırınnn” gazlayıp gidiyorum. Yaklaşık üç saattir ‘dualşok’ salladığımı fark ettiğim an paniklemedim dersem yalan olur. Normalde hemen oyunu kapatıp tövbekar olmam, yarısına ancak vardığım kitaba dönmem gerekir. Ama çocuk gibi “Bi tur daha atayım, sonra” dedim. ‘Hain minikupır’la görülecek hesabım vardı. Hem daha karda kışta yarışmaya yeni başlamıştım, hem daha Tokyo caddelerinin tozunu atacaktım. Bir meşrubat molası verdim, ilk otomobili (eşek olan) sattım, biriktirdiğim puanlarla bir Pontiac aldım, boyasını vurdum ve yeniden yollara çıktım... Şu anda üç gündür tek uğraşım bir otomobil oyunu. Karşılaştırma yapacak kadar duruma hakim olmadığımdan eski komşuyu aradım ve “Birader bu GT5 işine girdim ben. İşin fenası çıkamıyorum. Normal midir? İyileşir miyim? Ne önerirsin?” dedim. Tahmin etmeliydim! Komşu tamamen bağımlı haline gelmiş. Sesi modifiye edilmiş gibi çıkıyor, geceyi sabah etmiş yollarda. Eleman zaten motorla çalışan her türlü aracın hastasıdır, onun bağımlılığı umutsuz vaka!”Allah kurtarsın. Kaçıncı level’dasın?” demekle yetindi. İşte böyle vaziyet... Yanınızdan hızla turuncu bir Pontiac geçerse bilin ki benim, yol verin yoksa çarparak solluyorum. Bildiğiniz gibi değil, çok pis şoför oldum!