Paylaş
“BİTMEDİ DİYORUM BİTMEDİ ŞAŞKINLIĞIMIZ.”
Cansever’in “Masa da Masaymış Ha...” şiirinin sansürlenmesi haberini, şairin tekrarlamaktan çok hoşlandığım bu kalıbının şiirdeki varyasyonları eşliğinde okudum:
“BİTMEDİ, AMA BİTMEDİ ŞAŞKINLIĞIMIZ. BİTMEDİ, DAHA BİTMEDİ ŞAŞKINLIĞIMIZ.”
Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise son sınıflara okuttuğu edebiyat dersi kitabında, kısaca “Masa” olarak tanınan şiirdeki şu iki mısra yerine “nokta nokta” koyulmuş:
“Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu...”
Yunus Emre makaslandığında bitmeyen, Kaygusuz Abdal “remikslendiğinde” bitmeyen, “Şeker Portakalı” müstehcen, “Fareler ve İnsanlar” sakıncalı bulunduğunda bitmeyen şaşkınlığımız yine bitmedi haliyle...
Cansever içmiştir, içkiyi sevmiştir, yaşadığı gibi yazdığı için şiirinde içkiye kapılar açmıştır.
Aklıma hemen gelenleri sıralayayım...
Yerçekimli Karanfil’de “Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi” düşer kalemden; bir öğleden sonra mesela Beşiktaş Çarşısı’nda, Hasbi’nin mekânında rakı içerken harbiden hissedebilirsiniz içinize bir karanfilin düşebileceğini.
Oteller Kenti’nde, “Sera Oteli” şiirinde “Cin de yok votka da, konyak içer miydiniz?” sorusuna “Bir kokteyl istiyorum öyleyse” cevabını verdikten sonra sevgilisine öğrettiği kokteyl tarifini şiir yapar:
“Biraz buz, cin, vermut, bir damla da angostra. Bir parça da portakal kabuğu. Ama iyi çalkalamalı sevgilim. Elbette, balkonda içeceğiz.”
Bu şiiri hatırlayıp bir Kaş barında, “Edip Abi kokteyli biliyor musun?” diye sormuşluğu, “O ne abi?” cevabı üstüne, “Biraz buz, cin, vermut, bir damla da angostra” diyen insanların yaşadığı da rivayet edilir.
‘Ben Ruhi Bey Nasılım’da, Ruhi Bey olarak, bugün yerinde yeller esen Asmalımescit’teki Viyana Lokantası’na girer, “Tezgâhta bir Leh Yahudisi votka içerken”, ona şöyle bir servis açılır:
“Soğuk et getirdiler bana, omlet, bira filan getirdiler. / Üstüne kremalı ahududu getirdiler, likörle kahve getirdiler.”
Bolca bahşiş bırakan Ruhi Bey, Markiz’e uğrar ve “dört mevsimden süzülmüş bir konyak” ısmarlar.
‘Bezik Oynayan Kadınlar’da “Manastırlı Hilmi Bey’e İkinci Mektup” “Susmanın su kenarındayız bugün” diye başlar ve şöyle de devam eder:
“Ellerimizde alkol sesleri, saçlarımızda, / Alkol sesleri, / Dağlarımızda, içdenizlerimizde, / Ve günler günlerin içinde öyle yavaş ki...”
Tragedyalar’dan İlk Yaz Şikâyetçileri’ne, Petrol’den Sonrası Kalır’a içinden alkol -de- geçen bir şiirdir Edip Cansever’in şiiri.
Ancak Türk şiirinin bu büyük isminin şiirli hayatını sadece alkol üstünden okumak yanlış, alkolü yüceltmek yanlış.
Peki...
Ama eh be kardeşim; madem “bir bira” kaşıntı yapıyor bünyende o şiiri niye koyuyorsun kitaba?
Hangi yetkiye dayanarak bir şiiri makaslıyorsun?
Alma o şiiri... Cansever’i kuşaklardır arayan, bulan, seven, gölgesine, sesine sığınanlar yine bulacak, sığınacak zaten.
Ama herhalde “BİTMEYECEK ŞAŞKINLIĞIMIZ.”
Bitirmeyeceksiniz; aferin, alkış!
Paylaş