Bir tarikatın anatomisi

15 Temmuz darbe girişiminin ardından haber kanallarında pıtrak gibi biten eski cemaatçilerin itiraflarından bir şekilde haberiniz olmuştur herhalde.

Haberin Devamı

Şaşkınlık içinde izlediğimiz o itiraflarda neler duyduk neler?

Hortumla dövülen çocuklardan bizzat Fetullah Gülen tarafından falakaya yatırılan eğitim kurumu sahiplerine, koca koca adamlara, profesörlere kadar uzanan bir şiddet sarmalı vesaire...

Hoca izin vermeden evlenemeyenler, evlatlarının ismi için onay bekleyenler, malını mülkünü feda edenler...

Zihinde kalan son mantık kırıntısını biraz kıpırdatsalar “Bu ne yahu? Ben burada ne yapıyorum? Böyle iş olur mu?” demeleri gerekirken zırvalıktan mürekkep bir dünyada baskı, korku, paranoyayla harmanlanmış bir hayat sürmeye devam etmelerini anlamakta güçlük çektik haliyle.

Kendi ülkesini mahva sürükleyecek hile ve desiseler zincirine halka olmayı kabul eden, neticede vatandaşlarının üstüne tankla, topla, uçak uçak bombayla yürüyecek kadar zıvanadan çıkan “mürit” kafasını anlamak neredeyse imkânsız.


BİR İNANÇ HAPİSHANESİ
Hal böyleyken geçen hafta Digitürk’ün film kanallarından birinde “İtiraf Etmek: Scientology ve İnanç Hapishanesi” adlı belgesele denk geldim.

“Scientology”, L. Ron Hubbard (1911-1986) tarafından ABD’de kurulan, dünyaya yayılan bir tarikat.

Filmi izleyene kadar hakkındaki görüşüm “İnsanların manevi boşluklarını para musluklarına bağlayan çakma bir inanç sistemi” olduğu şeklindeydi ki; izledikten sonra da fikrim değişmedi.

Ancak bu son derece çarpıcı belgesel sayesinde, tarikatta yükselmiş olanların itirafları sayesinde konunun detaylarına hâkim oldum, şaşkınlığım katlanarak arttı ve insanların inançlarını yönlendirerek nasıl robotlaştırılabildiklerini bir daha görmüş oldum. Herkesin izlemesini isterim, sanırım internet üzerinden de bulunabiliyor.


DİN TACİRLİĞİ ZENGİNLEŞTİRİR
L. Ron Hubbard (LRH), ABD’nin “buhran döneminde” kelimesine 1 cent ödenen ucuz bilimkurgu romanları yazan bir adamken zaman içinde Scientology Kilisesi’ne, dünyanın en tanınmış ve en tartışmalı tarikatlarından birine dönüşecek hareketini başlatan adam olur.

Deli saçması fikirlerini manevi boşluk içindeki insanlara empoze eden, bunun üzerinden büyük para ve güç devşiren LRH, özünde palavracının tekidir elbette.

Kendisini bir savaş kahramanı gösteren (ordu belgelerine göre tamamı palavradır) bu yalancı mesih “kişisel gelişim” görünümlü tarikatını dünyanın dört bir yanına yayarken paraya da para dememiştir: “Dünyada gerçekten para ve güç kazanmanın yolu dinden geçer...”

1950’lerde hareketlenen, 1960’lardan sonra hızla kendisine taraftar bulan Scientology, haliyle kuşku da uyandırır yetkililerde.

“Kârlı girişimini” bir “dini kuruluş” paravanı arkasına saklayarak vergiden muaf hale gelmek için uğraşır. ABD’de FBI’dan kurtulsanız IRS’den yani özetle vergi takipçisi kurumdan kurtulamayacağınız söylenir.

LRH ve adamları IRS’e savaş açmış, bu gölgesinden bile korkulan kurumu yakalarından düşecek derecede korkutmayı başarmıştır.


DOKUNAN YANAR
Scientology saldırılar, eleştiriler karşısında kendisini asla savunmayan, savunma yöntemi olarak karşı saldırıyı, korkutmayı, sindirmeyi tercih eden bir yapıdır; bir nevi “dokunan yanar...”

Tarikattan ayrılan ve itirafçı olan eski üyeleri, bu şüpheli ve karanlık yönleri bulunan yapıyı sorgulayan gazetecileri, resmi görevlileri tehdit, şantaj, şiddet vesaire bekler.

Kendisini “tanrının bir sureti olarak gören” bu adamın neye inandığını ve takipçilerini neye inanmaya ikna ettiğini merak etmişsinizdir.

“Vikipedi” özetlemiş, oraya dadanayım:

“Bundan 175 milyon yıl önce hüküm süren galaktik bir konfederasyonun lideri Xenu isimli varlık anlaşmazlık yaşadığı milyarlarca varlığı dünyamıza göndererek Hawaii yakınlarında bir yanardağa attırmıştır. Günümüzde insanları yaşadığı acı ve sıkıntıların kaynağı halen yeryüzünde olan o varlıkların ruhlarıdır.[1] Bu ruhlara thetan denmektedir. Scientology’ye göre insanlar bu ruhların manevi baskısından kurtulunca gerçek mutluluğa kavuşacaklardır...”

Saçmalığın daniskası, değil mi?

Ama bu saçmalığa kimler inanmış kimler?

En meşhur tarikat üyesi Tom Cruise’dur. Evet, bildiğimiz Tom Cruise, dünyanın belki de 1 numaralı film yıldızı. Keza John Travolta...

Belgeselde Tom Cruise’un Nicole Kidman’dan boşanmasını tarikatın nasıl sağladığını, Cruise’a nasıl yeni ideal sevgili “inşa edildiğini” filan düşen çenenizi toplayarak izliyorsunuz.


AH İNSANOĞLU AH!
Saati 6 cent’ten köle gibi çalıştırılan gönüllüler, fiziksel işkenceye rağmen bu zırvalığa inanmaya devam edenler, annesini, babasını, çocuğunu feda edenler...

Ne uğruna?

Bir delinin uydurduğu, arkasından gelen başka delilerin (aslında cin gibiler tabii, zenginliğinin haddi hesabı yok tarikatın) devam ettirdiği, dünyanın dört bir yanına yayılan bu tarikatı ne uğruna bu kadar destekliyor olabilir insanlar?

“Xenu gelecek, bizi kurtaracak” diye mi?

Ah insanoğlu ah...

(İtiraf Etmek: Scientology ve İnanç Hapishanesi/Going Clear: Scientology and The Prison of Belief, 2015)

Yazarın Tüm Yazıları