Paylaş
“Yemek Sepeti, tarihi ciro yapmış geçen hafta sonu...”
Malumunuz, bahsi geçen internet sitesi bir online yemek sipariş hattı.
“Tarihi ciro” da, terör saldırılarının yarattığı tedirginliği, içe/eve kapanmayı “rakamsal” olarak ölçmeye yarayacak bir başka veri...
“Ye, dua et, sev” yerine “Ye, dua et, evde otur” sloganına uyumlu hayatlara geçiş...
“İçeriye/içeride” kapananlar travmanın ilk dalgasını evde yemek yiyerek geçirdi diyelim, peki ya sonra?
SALONDAN SOKAĞA MESAJ
Yeme/içme, eğlence (tiyatro, sinema, konser vb) sektörleri vurup sallamanın ötesine geçen bir darbe daha yedi toplumsal moral; deprem gibi bir sarsıntı yaşıyor ruhlar.
Yine dün bir haber kuşağında bir psikiyatrist topluma “Hayata devam... Dışarı çıkın, hayata karışın” mesajını evinin perdeleri örtülü oturma odasından veriyordu. Eleştirmek için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın...
Yasaklardan sıyrılıp sosyal medyaya ulaşabilenler fotoğraflar paylaşıyordu pazar günü: Sessiz İstiklal Caddesi, Boğaz boyu martılar, boş kahvaltı salonları, tenha meydanlar, pijama/terlik/kedili selfie’ler...
Özetle “Bir millet eve kapanıyor” görüntüleri...
TEDİRGİNLİĞİN GÖLGESİNDE
Elbette sokaklar tedirginliğin gölgesinde yürüyen bizler, yani dışarıdakiler tarafından yeniden adımlanacaktır.
Sokağı ve hayatı boş bırakacak değiliz; hem o zaman yaşamanın ne anlamı kalır ki? Kaygılarıyla evde baş başa oturmak için yaşamaz ki insan...
Bugün canımız istemese de, içimiz almasa da, ayaklarımıza acı ve korku prangaları vurulmuş gibi hissetsek de yine biz çıkacağız sokaklara.
“Turistler nasıl gelecek?” noktasını geçip “Vatandaşlar sokağa nasıl çıkacak?” sorusuna cevap bulmaya çalışır hale gelen her boydan yöneticinin durumu ise “zor...”
Başlama düdüğüne 2.5 saat kala derbi maçı önce seyircisiz oynatmaya kalkmak, ertelemeyi daha sonra akıl edebilmek pek “itimat telkin edici” bir yaklaşım sayılmaz herhalde...
SİZİ DE BEKLERİZ SOKAĞA
“Sokağa çık ama maça gitmesen iyi olur... Hayata karış ama otobüs duraklarından uzak dur... Moralini bozmadan yaşa ama bir yandan da çevrende gergin hareket edenleri ihbar et...”
Hayata bize “Hayata karış” diyenlere güvenerek olmasa da karışacağız...
Ama biraz inandırıcı olmak, ikna edici davranmak için veya “Ben de korkmuyorum” dediklerinde laflarına güvenebilmemiz için bu çağrıları yapanları da hayata karışırken görsek iyi olur.
Yine korumalarıyla çıksınlar elbette, aksi düşünülemez ama dışarıda bir yemek yesinler, bilet alıp bir filme gitsinler, tribünde maç seyretsinler, İstiklal’i (bloke etmezlerse daha iyi ya neyse) şöyle bir baştan sona yürüsünler...
“Korkmayın” demek yerine “Korkmuyorum” diyecek şekilde cümle âleme göstersinler sokakların, meydanların, lokantaların, kahvelerin güvenilir olduğunu...
Benim için, bizim için değil; korkmadıklarını kendilerine göstermeleri için...
Paylaş