Paylaş
İstanbul’da ağırlıklı olarak “beyaz yakalıların” ve İTÜ öğrencilerinin kullandığı Ayazağa metro istasyonunda yürüyen merdiven çöktü.
Mehmet Ali Erik adlı vatandaşın yürüyen merdiven tarafından yutulduğu kazaya gerekli birimler müdahale etti, 1 saat süren çalışmanın ardından yaralı kurtarıldı.
Bazı haberlerde görgü tanıklarının herhangi bir uyarı görmediklerini, kaza sırasında da merdiveni onlarca kişinin kullandığını söyledi.
‘BEN UYARMIŞIM ABİCİM!’
Metronun çatı kuruluşu İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise farklı bir olay anlattı. Belediyeden yapılan açıklamada kurumsal bir dil kullanılarak “Ben uyarımı yapmışım abicim, binmeseydi o da merdivene” manasına gelen şu ifadelere yer verildi:
“Maslak Ayazağa Metro İstasyonu’nda 17.30 sıralarında bakımı yapılan yürüyen merdivenin önündeki uyarı-koruma tehlike uyarı tabelasını dikkate alamayan bir vatandaş, yürüyen merdivene binmiştir. Bu sırada hizmet vermeyen ve bakımı yapılan merdivende tambur boşalması meydana gelmiş, basamaklar çökerek vatandaş merdiven altına düşmüştür...”
Bu açıklamayı okuyanlar haliyle “Belediyenin yalan söyleyecek hali yok. Vatandaş uyarıyı dikkate almamış, başına iş açmış, neyse yine ucuz atlatılmış” deyip geçti.
Ama dün yayınlanan güvenlik kamerası kayıtlarına bakınca kimin doğruyu söylediği karıştı;
Görüntülerde onlarca kişinin merdiveni kullandığını, bir anda hareketlenen merdivenin kocaman bir ağız gibi açıldığını, Mehmet Ali Erik’in de çabalamasına rağmen panellerin arasına düşüp kaybolduğunu net şekilde gördük.
Mehmet Ali Erik tek başına yanlış bir karar verip “Ne arızası ya, yürürüm ben buradan” dememiş belli ki...
Onun gibi sallanan, düşenlerden daha şanssızmış, “tuzaklanan” merdiven sadece onu tutmuş...
Olaydan az önce birilerinin koruma levhasını kaldırdığını görüyoruz ama bu kusuru ve ihmali tamamen ortadan kaldırmaz; aceleyle yapılmış ve doğru yansıtmayan açıklamayı aklamaya yetmez.
KAZA VE GÖLGELİ GERÇEK
Kaza olur, hep oluyor...
İhmalkârlık, sorumsuzluk, işini layıkıyla yapmamak her alanda bolca rastlanan bir hadise, o da olur, oluyor...
İşin bakılması gereken tarafı İBB’nin doğruyu gölgelemek, gerçeği yamultmak için bu kadar aceleci davranması.
Kazanın sorumluluğunu “Ben yapmadım, sorumsuz vatandaş yaptı” diyerek üstünden atmak...
Yaşanan kazada gerçekten sorumluluğu bulunanları telaşla korumaya, “bu tatsız konuyu” hiç yaşanmamış gibi unutturmaya çalışmak...
Nedir amaç?
Niyedir bu telaş?
Dürüstçe çıkıp “Yaşanan kazayı soruşturuyoruz. İhmali, kusuru bulunanlar tespit edilecektir. Yaşanan kazada yaralanan vatandaşımız başta olmak üzere tüm İstanbullulardan özür dileriz” demenin, diyebilmenin nesi zor?
Neyse ki can kaybı yaşanmadan atlatılmış bir kazanın ardından şeffaflığı vatandaştan, “müşteriden” esirgemenin mantığı nedir?
İstanbul Metrosu’nun web sayfasında vizyon ve misyon duyurusu yapılırken “Değerlerimiz” başlığı altında 5 madde sıralanıyor: “Adanmışlık, dürüstlük, başarma tutkusu, değişim, cesaret...”
Neymiş “dürüstlük” belediyeye göre?
“İş hayatının temelinin dürüstlük üzerine kurulu olduğunu biliriz. İşlerimizi doğrular, ilişkilerimizi dürüstlük üzerine kurmanın bizlere huzur, işimize bereket getireceğine inanırız...”
YAZINCA ÇOK FİYAKALI DA
Yazınca güzel duruyor, fiyakalı geliyor ama ya hakikat?
Ya “yürümeyen merdivenin” yuttuğu vatandaş için yamultulan gerçek?
Dürüstlük mü şimdi bu?
Çıkıp gerçeği anlatmanın ötesinde neden kazazede vatandaşı suçladıklarını açıklarlarsa memnun oluruz... Neyi saklamışlar, niye bir yalanın ardına saklanma ihtiyacı duymuşlar bilirsek belki bir mana verebiliriz...
Yahu en azından biraz dürüstlük görmüş oluruz işte...
Bekleyelim mi bir özür?
Fazla mı safız?..
Paylaş