HÜRRİYET, 1 Mayıs 1948’de yayına başladığında, gazetenin merkezi Cağaloğlu’nda Cemal Nadir Sokak’taymış.
Sanatın her türlüsüne ilgi duyan kurucumuz Sedat Simavi’nin mimarlığa olan tutkusunu yayınladığı dergilerde (Mesela 7 Gün) yer verdiği “ev planlarından” anlamak mümkündür. Hürriyet’in kuruluşundan itibaren yaşadığı hızlı gelişim neticesinde daha büyük, daha modern bir binaya taşınması gündeme geldiğinde Ankara Caddesi’nde yıllarca gazeteyle özdeşleşen bina için hazırlıklara başlanmış. Sedat Simavi’nin ömrü, temel harcını attığı bu binada çalışmaya yetmemiş. 13 Aralık 1953’teki görkemli cenaze töreninde naaşı kalabalık tarafından taşınırken arka planda kaba inşaatı tamamlanmış Hürriyet binası görülür fotoğraflarda. O döneme göre gayet modern bir binadır; denir ki Sedat Bey, Cenevre seyahatinde görüp beğendiği bir sigorta şirketi merkez binasını aynen yaptırmıştır. Bina tamamlanmıştır aslında ancak ön tarafta bir tahta perde vardır hâlâ. O tahta perdenin arkasına bakacağız... * * * Mesleğe başladığım yıllarda gazeteler Cağaloğlu’ndan ayrılmaya hazırlanıyordu. Birkaç yıl, bugün lüks bir halı ve mücevherat mağazası olan meşhur Hürriyet binasında dirsek çürütmüştüm. Çalışmaya başladığım ilk gün, çocuksu bir merakla bina girişinde, ön cepheyi kaplayan tunç rölyefi incelemiştim. Hikâyesini öğrenmem biraz zaman aldı, anlatacağım da zaten. Ama yıllarca gazetedeki çalışma arkadaşlarıma yaptığım testi size de yapayım. “Toplam kaç kişi vardır o rölyefte?” Bilmemeniz çok normal. Her gün defalarca o harikulade rölyefin önünden geçerek binaya girip çıkan Hürriyet çalışanlarından doğru cevap veren çıkmadı bu zamana kadar. Cevabı vereyim hemen, toplam 11 kişi görürüz rölyefte. * * * Ya hikâyesi? Muzaffer Gökman’ın hazırladığı, 1970 baskısı “Sedat Simavi. Hayatı ve Eserleri” kitabından aynen aktarayım: “Bâbıâli Caddesi’ndeki Hürriyet Gazetesi binası önünden geçenler bir kabartmayı (rölyef) daima merakla seyrederler. Bâzı okuyucular bu kabartmanın taşıdığı mânayı sık sık sorup öğrenmek isterler. Tunçtan yapılan bu kabartmanın fikri Sedat Simavi’nindir. Eseri heykeltıraş Hüseyin Anka yapmıştır. Mânası ‘Karanlıklardan aydınlığa’dır. Ortadaki genç kadın ve erkek aydınlığı temsil etmektedir. Kadın, sağ eliyle karanlıkta kalanlara uzattığı tastan alevli ışık saçmaktadır. Karanlık gruptan çocuk ve onun yanındaki erkek ışığa yönelmişlerdir. Arkadaki üç kişi henüz kararsızdır. Sağ taraftakiler: aydınlıkta olanlar. Oturan kadın kültürlü; ortadaki genç çalışmayı, kadın ve çocuk ise sulh ve sükûnu temsil etmektedir.” İşte bizim rölyefin anlamı budur. * * * Heykeltıraş Hüseyin Anka Özkan’ı da anmak gerekiyor bu noktada. 1909-2001 yılları arasında yaşayan Cumhuriyet’in ilk kuşak heykeltıraşlarından olan Özkan, Anıtkabir’in girişindeki kadın-erkek heykel grupları ve aslanların, Ankara DTCF’deki Mimar Sinan heykelleriyle tanınmıştır en çok. Tarzının dışında olsa da Gümüşsuyu Parkı’ndaki “Yankı” heykelini severim. 1973’te yapmıştır Cumhuriyet’in 50’nci yılı için, yıllarca üzerine yazılar yazılmış, günlük hayatın vandalizminden temizlenerek kurtulmuş, yine bozulmuştur filan, ancak ayaktadır. Rahmetli Sakıp Sabancı’yla harika bir hikâyeleri vardır, onu da anlatmadan geçmeyeyim. Sakıp Bey Emirgân’daki Atlı Köşk için atölyesi de Emirgân’da olan Hüseyin Anka Özkan’dan bir ön çalışma yapmasını ister. Özkan masrafları hesaplayıp getirince Sakıp Bey “Yahu bu atın canlısı ne kadar ki?” diye şaka yollu isyan eder. Hüseyin Anka da şaka yollu espri kontenjanından cevap verir: “Sakıp Bey, o zaman canlı at konulsun bahçeye!” * * * Orhan Koloğlu’nun “Bir Zamanlar Babıâli” kitabında 1993’te rölyefin Hürriyet binasından sökülüp taşınmasının fotoğrafları vardır. 1993’te Hürriyet Medya Towers’a taşındığında en güzel yere konuldu rölyef. Tam kapının girişinde, hak ettiği şekilde sergilendi. Şimdi Hürriyet için yeniden taşınma vakti yaklaştı. Hürriyet Medya Towers’tan ayrılıp, rölyefimizi, bina koridorlarını bir müzeye çevirmiş tablolar, heykeller ve harikulade karikatürleri alıp başka bir binaya göçeceğiz. Gideceğimiz yeni binada yine aynı şekilde, özenle korunacağına eminim. O 11 kişinin mesajını unutmadan, unutturmadan.