Paylaş
Çarşamba günü hayat normal (anormal?) akışında devam ederken Twitter ahalisi birden coştu: “FB-GS 11’inci hafta, BJK-GS 5’inci hafta...”
Fikstür çekilmiş meğer; hakikaten bir de futbol vardı değil mi?..
“Memleketimizde yazlar kurak ve sıcak geçer; çünkü futbol yoktur” demişti Topesto biraderimiz bir vakitler.
Lig tamamlandıktan sonra içimizde oluşan boşluğu veciz bir şekilde ifade ettiğini düşündüğümüzden takdirlerimizi sunmuştuk kendisine.
Bu sene hadiseler farklı gelişti. Malum, mayıs sonunda Gezi Parkı oturdu hayatımızın merkezine ve diğer her şey gibi futbol da uzayın derinliklerine ışınlandı.
Evin resmi Karadeniz pidesi tedarikçisi konumundaki fırının servis elemanı olan futbol hastası (bkz. futbol hastalığına yakalanmış kişi!) bir kardeş var.
Ne zaman sipariş versem, para-pide değiş tokuşu yaparken muhakkak lafı futbola getirir.
İyi bir Galatasaraylı olduğu için takımın dizilişinden kadro seçimine görüşlerini, değerlendirmelerini sunar. Fatih Terim üzerinde bir etkim olduğunu, bana sormadan tahtaya kadro yazmadığını düşünüyor olsa gerek “Kanat Abi sana söylüyorum, İmparator sen anla” tavrıyla konuşur.
TRANSFERDEN HABER VER
Asıl muhabbetimiz sezon tamamlandıktan sonra başlar. Her gelişinde “Transferden haber var mı?” diye girer lafa.
“Ben de senin gibi spor basınından takip ediyorum. Ama sezon başlayıp kadrolar netleşene kadar veya imza attığını görene kadar transfer haberlerine itibar etmem, sen de öyle yap” derim genellikle ama ikna olmaz.
Sanki transfer komitesinin başında ben varım, hatta tüm takımların transfer komitesi başkanıyım gibi muamele eder.
“Haydi abi, biliyorsundur sen...” diyerek sağ olsun ne kadar uydurmasyon transfer haberi okuduysa doğrulatmaya çalışır.
Bu sene servis elemanı arkadaş neredeyse hiç futbol sorusu sormadı. Onun yerine “Parkta gördüm seni abi… Biz genellikle semtte (Beşiktaş) takılıyoruz ama Taksim’e de çıkıp gezdik şöyle bir. Masken var mı? Bulayım mı sana?” gibi tatlı cümlelerle geçirdi son 1.5 ayı.
Normal şartlar altında (NŞA!) maç özleyen, lig bekleyen bir futbolperver olarak zorlu geçecekti yaz. Tek sayılı yıl sıkıntısıyla ve “Bir Avrupa veya Dünya Kupası da yok yüzümüz güldürecek!” isyanıyla baş başa kalacaktık.
U-20 MAÇLARI KESMEDİ BİZİ
Tamam U-20 ve Konfederasyon Kupası vardı, çok krize girersen Japonya Ligi, Brezilya Ligi vesaire kriz atlatmak için kullanılabilirdi fakat malum, gerçekçi olalım ciğerimizi yiyelim, kesmiyor.
Hayat çekilmez olunca o ligin güzel 100 golü, şu ligin rakibi bakkala/çakkala yollayan çalımı klipleriyle suni teneffüs yapacaktık, Almanya 87’nci liginin iddiasız ekibiyle oynanacak hazırlık maçını seyretmek için saat sayacaktık...
Fikstür haberi ufukta belirince elbette baktım. Önce derbilere, sonra sezonun ilk maçının ve son maçının içeride mi deplasmanda mı olduğuna ve nihayet iklimsel değerlendirmeler yaptım.
Konya yaza veya bahara geliyorsa iyidir, Gaziantep sıcakta zor olur falaaaaan, filan! “Bir de futbol vardı di mi?” diye soruyu tekrarladım.
Gezi günlerinde oluşan İstanbul United hatta Türkiye United ruhunun bir şekilde hatırlanması umuduyla.
Yeni sezon herkese uğurlu olsun...
Paylaş