xRus Konsolosluğu’nun yanıbaşındaki Denizler Kitabevi, Beyoğlu’ndaki en güzel kitapçılardan biriydi.
Denizcilikle ilgili, Türkiye tarihiyle ilgili eski kitapların, haritaların, efemeranın süslediği vitrini, uzun İstiklal salınmaları sırasında önünde durup seyretmek için idealdi.
İçeride de başka güzel kitaplar, gravürler, röprodüksiyonlar...
*
Eski bir kitabevi değildi fakat Beyoğlu dokusunu zenginleştirmiş, estetik manada katkı sağlamıştı.
Açıkçası uzun süre de orada kalacağını düşünüyordum.
Fakat uçmuş... Hikayeyi baştan anlatayım... Hikaye içinde hikaye var çünkü...
*
Geçen hafta, kendime doğum günü hediyesi olarak çerçevelettiğim Patti Smith konser posterini almak için Tünel’e uzandım.
İstediğimden daha iyi olmuş, çok sevindim.
Bu sevinçle, çerçevecinin hemen yakınında, Tayland yemekleri yapan restoranın yanında yeni dükkanlarına taşınan spor malzemecisine girdim.
İki tatlı amcanın durduğu, eski model spor malzemeleri cenneti olan, izci aksesuvarları filan da satan minik dükkandan ıvır ve de zıvır aldım.
Yeni dükkanlarının hayırlı olmasını diledim ve keyfim gıcır vaziyette İstiklal Caddesi’ne çıktım.
*
Kitapçı turumu atmaya karar verdim. İlk durağım Robinson olacak fakat arada Denizler Kitabevi var, önce orası...
Denizler Kitabevi?.. Sadece yaptırdıkları güneşlikte isimleri kalmış. Dükkan kuruyemişçiye dönüşmüş.
Ne ara, niye?..
O sırada bir kuruyemişçi açığı yok. Hatta birden fazla çikolata-sakız-tütün-küçççççük su-mendil vesaire satan dükkan var o sırada.
*
"Bir kitabevi daha can verdi, eyvaaaah!" diye dertlendim tabii.
İşin aslını öğrenmek için de bir gazeteciden çok, bir kitapsever olarak kolları sıvadım.
Aslında dürüst olayım, kol sıvamadım, çünkü gerek yoktu... Kitapçı camiasına hakim birkaç arkadaşla konuşunca en azından söylentilere ulaştım.
Öncelikle "zorunlu" değil, "gönüllü" bir değişim olduğunu öğrendim.
Sonra İstiklal Caddesi üzerindeki dükkanların değerlerinin astronomik boyutlara ulaşması nedeniyle "tarafların uygun devir şartları" oluşturabildiklerini...
*
Uluslararası markaların İstiklal üzerindeki mekanların fiyatlarını fırlattığını biliyordum fakat bu kadar uçabileceğini düşünmemiştim hiç.
"Hava Parası" olarak anılan "devir ücreti" için 400 bin YTL ila 1 milyon YTL arası paraların dönebildiğini duyunca da "Vay!" dedim.
Düşünün dükkan o kadar değerli ki; 1 milyon YTL’yi havaya savurup adım atıyorsunuz, üstüne yatırım yapıyorsunuz, mal koyuyorsunuz ve bir de kár ediyorsunuz.
Kira/elektrik/su/personel ve diğer harcamalar da cabası.
*
"Bir kitabevi nasıl dayansın bu duruma... Yazık!" dedim ve hak verdim bir yerde.
Teselliyi yine kitapçılarda, hem de yeni kitapçılarda bulup morali yükseltmeye karar verdim.
Robinson’un çizgi roman uzantısı olan ve Galatasaray Lisesi’nin yan tarafında (Kartal Sokak değil, Garaj’ın olduğu taraf) açılan dükkana uğradım önce.
Açılalı birkaç ay oldu ve çizgi roman sevenlerin yüzünü güldürdü.
*
Fakat sürpriz Büyükparmakkapı Sokak’taki Pandora’da bekliyormuş.
Pandora’nın tam karşısında yeni bir yer hazırladığını biliyordum.
Nihayet açılmış.
Kocaman, aydınlık, çok modern ve kitapların rahatça görülebildiği bir kitapçı. Sadece İngilizce kitaplar toplanmış yeni mekanda.
Eskisi ise Türkçe kitaplara kalmış, onlar da rahatça yayılmış.
Çok para harcayabileceğimi hissedip ürktüm hatta gezerken...
*
Yeni Pandora’da sık sık kitapçılarda rastlaştığım eski bir arkadaşımı gördüm.
Gündemimin en önemli maddesi olan "N’olacak bu Beyoğlu’nun giderek bayatlayan kuruyemişsel durumu?" başlığını görüşmeye açtım.
"İstavrit’i biliyorsun di mi?" dedi.
Geçen sene yanan ve (Kötü bir espri ama yapmam lazım, kusura bakmayın!) İstavrit Tava halinde Beyoğlu’nda kalan kitapçıdan söz ettiğini anladım.
"Onun o yanık haline bile milyon YTL’ler isteniyor" dedi.
"Orası da mı yemişçi olacak?" dedim.
"Bilmem, millet çekirdek seviyor" dedi.
"Sevsinler. Kahve de seviyoruz anladığım kadarıyla. Demin bıraktığım kitapları almaya karar verdim" dedim.