BEYOĞLU hem İstanbul’da yaşayan vatandaşlar hem de bu güzeller güzeli şehri ziyaret edenler için bir numaralı cazibe merkezi. Kentin kültür sanat ve eğlence merkezi olan Beyoğlu, şu günlerde büyük bir fırsat yakalamış durumda.
Nedir bu fırsat hemen açıklayayım. Beyoğlu şu anki durumuyla sadece Türkiye’nin değil, dünyanın sayılı doğa sporu merkezlerinden biri olmaya aday. Benim diyen off-road pistine taş çıkaracak hale getirilen İstiklal Caddesi ve çevresinde motokros, ralli, trekking, tırmanma hatta yağmur yağması durumunda rafting bile yapılabiliyor artık.
Okulların kapalı olduğu, vatandaşın tatile gittiği ve İstiklal Caddesi’nin nispeten rahat olduğu yaz mevsimi boyunca bekleyen yetkililer, yağışlarla birlikte İstiklal’e kafa göz demeden giriştiler.
Ağaçlar, kaldırımlar söküldü ve Beyoğlu’nu güzelleştirme operasyonu başladı. Pazartesi akşamı, Taksim Meydanı’ndan Galatasaray’a yürüdüm.
‘Yürüdüm’ dediğime bakmayın, hadise bir dekatlon havasında gelişti. Büfelerin oradan caddeyi şöyle bir kestim, çamur deryası. Uyanığım ve Beyoğlu’nun arka sokaklarını da biliyorum ya, Fransız Konsolosluğu’nun yanındaki sokaktan (Şimşek Pide Salonu’nun sokağı) daldım.
Sokak, daha sonra Beyoğlu’nun diğer sokaklarında da rastlayacağım üzere 150 yıl öncenin otantik havasını taşımakta yol açısından. 150 yıl önce parke bile olabilirdi tabii bu yollar. Şu anki hali ise çamur deryası.
Yol hazır bu kadar kazılmışken bir Bizans sikkesi bulurum umuduyla yere bakarak dikkatlice yürümeye başladım. Bu arada kayıp düşmemek için ayrıca bir çaba sarf etmek gerekiyor tabii.
Balo Sokak’a ulaştığımda o ana kadar gösterdiğim üstün performans için kendime bir güzellik yapmaya ve kahveye kurulup bir çay içmeye karar verdim.
Ancak kahvenin önüne kazılı hendeği görünce vazgeçtim. Çünkü gerilip de atlayamamak, atlayıp da kapıyı tutturamamak var.
Baktım İstiklal’in Tarlabaşı tarafındaki yolların durumu caddeden beter, şansımı üst taraftan denemek için Büyük Parmakkapı Sokak’a doğru hareketlendim.
Dayanıklılık ve tırmanma azmi gerektiren bu hareketi denemeye niyetleneceklere yanlarında çekme halatı bulundurmalarını şiddetle tavsiye ederim. Şu yaşıma geldim, ilk kez insanoğlunun da bir otomobil gibi patinaj çekebileceğini gördüm.
Yürümek yerine saçma hareketler eşliğinde çırpınmak olarak nitelendirilebilecek serimi tamamladığımda kendimi çizgi film kahramanları gibi hissediyordum. Hani havada ayakları döner döner sonra vın diye fırlarlar ya, bunu bizzat yaşadım.
Balıkpazarı’na ulaştığımda çamur güreşi seyrederken olayı yakından görmek için sahneye fazla yanaşan ve dengesini kaybedip ortama cort diye düşen bahtsız bir insan görünümündeydim.
Balıkpazarı esnafı, bir umutla çakıl dökmüş yola fakat o da mıcır etkisi yapıyor ve sürekli kayıyor insanlık!
Galatasaray’dan taksiye atlayıp eve dönerken Polyanna böceği ısırmış olacak ki; bu çamur deryasının Beyoğlu için büyük bir fırsat olabileceği fikri zayıf bir ampul şeklinde yanıverdi kafamın içinde.
Beyoğlu şu haliyle her türlü doğa sporlarının yapılabileceği, tarihsel dokusu da olan (Artısı da var yani) bir doğa sporları merkezine dönüştürülebilir.
Ağaçlar söküldü diyeceksiniz ama ne gam! Cadde böylece motor sporları için de uygun hale gelmiş oldu.
Bu vesileyle otomobil firmalarına, reklam ajanslarına da sesleniyorum. Beyoğlu’nu bir daha böyle bulmanız zor. Çağırın ünlü bir ralliciyi, bir gösteri yapsın otomobiliyle caddede. Antalya Rallisi’nde böyle çamur yoktu diyeyim size. Fırsat ayağınıza çamur olup bulaşmış, kaçırmayın derim...