Bayram, ulema ve katırlar

ABDÜLAZİZ Bey’in “Osmanlı Âdet, Merasim ve Tabirleri”,

Kâzım Arısan ve Duygu Arısan Günay tarafından 1994’te derlenmiş ve Tarih Vakfı Yurt Yayınları tarafından iki cilt halinde yayınlanmıştı.

Haberin Devamı

Yıllardır faydalandığım kitaba temel teşkil eden 14 defteri 1910-1912 arasında tuttuğu tahmin ediliyor Abdülaziz Bey’in.

Bayramlar yaklaştığında elim hemen bu kitaba uzanır.

Her zaman beni eğlendirecek bir not bulduğumu bildiğimden, dün de hemen kitabın “bayram merasimleri” bölümüne yöneldim.

* * *

Ben susayım, Abdülaziz Bey “İlmiye Ricalinin Bayramlarda ve Diğer Zamanlarda Ekâbir-i Ricali Tebrik ve Ziyaret Merasimi” bölümünden yapacağım alıntıda anlatsın:

“Bundan yaklaşık yüz elli sene kadar önce (18’inci yüzyıl ortalarını kastediyor) ulema sınıfının hizmet yerine, ziyaret ya da bayram tebriki için bir zatın hanesine giderken ata binmeyip katırla gidip gelmeleri usuldendi.

Haberin Devamı

Sebebi şuydu:

Ulema sınıfı şeriatın hizmetinde kimselerdi, daima hak ve adalete riayet etmeleri, günah ve yasaklardan sakınmaları lazımdı.

At harb edenlere mahsus olduğu için atları hanede beyhude ve gereksiz tutmak adete uymadığından, merkebe binmek de ilme hürmet ile bağdaşmadığından bunun ikisinin ortası olan katırı tercih etmişlerdi..”

* * *

Buradan sonra “büyüğü” ziyarete giden ulema için katırın süslenmesi bölümü geliyor ki; meraklısı kitaptan okusun bir zahmet!

Kitapta bu satırları okuduktan sonra konjonktüre uygun bir bayram katarı düştü aklıma.

Gözümde beliren manzara şöyleydi:

Bayram sabahı.

İstanbul kafasını dinliyor.

Ve “neo-ottoman/liberal/chic”

tarzda giydirilmiş katırlarla Dolmabahçe Sarayı istikametinde ilerliyor günümüz uleması.

 

Mesela Profesör Özcan liderliğinde ilim, terbiye insanları..

Mesela Profesör Türköne, Profesör Altan..

 

Ve mesela bazı diğer ulema..

Süslü katırlara binmiş bayramlaşmaya gidiyorlar.

* * *

Böyle zihinlere zarar bir düşünceye dalmışken kapı çaldı, ramazan davulcusu hayatın gerçeği şeklinde karşımda belirdi.

“Abdülaziz Bey zamanında davulcular hane kapısını kırar gibi çalar mıydı     acaba?” diye söylenirken bahşişini verdim

Haberin Devamı

Sonra davulcuya kızarak bayrama başlamanın bayram ruhuna yakışmayacağını düşündüm ve “Dur birader sana bayram şekeri niyetine gofret sunayım” diyerek bayramını kutladım.

Küçüklerim gözlerinden, büyüklerim ellerinden öptüğümü farz etsin.

İyi bayramlar.

 

last.fm’i yasaklayan ülke olma sıkıntısı

 

DÜNÜN haberi twitter’da ‘elchin’den (Elçin Yahşioğlu) geldi: myspace ve last fm’e erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir.

You Tube, Başbakan’ın yerel seçim öncesi gezilerde uçaktaki hayran kitlesine “Aah-hah! Ne demek giremiyoruz yutübe? Ben öğretirim size yahu!” diye espri yaptığı You Tube zaten uzun süredir kapalı.

Şimdi erişimi engellenen siteler nedir peki?

Haberin Devamı

www.myspace.com, İngilizceden çakanların hemen anlayacağı üzere sanal âlemde size, yalnızca size ait özgür bir alan.

Dandik şiirlerini, duyulmasını istediğin güzel şarkılarını, amatör fotoğraflarını, uçuk fikirlerini patlaşabileceğin bir alan.

Buraya erişmek yasak.

myspace.com’un ısrarlı takipçisi değilim fakat www.last.fm beni fazlasıyla ilgilendiriyor.

Müzikal kimliğinizi yaratıyorsunuz, yeni sesler tanıyorsunuz, müzik paylaşıyorsunuz, sadece sevdiğiniz türe veya sanatçıya ait bir radyo istasyonu inşa edebiliyorsunuz...

Müzik yani, bildiğimiz müzik.

Buraya erişmek de yasak.

Türkiye’yi dışarıdan veya içeriden veya üstten veya aşağıdan, nereden bakarsanız bakın utandırması gereken bir manzara.

Haberin Devamı

Özgürlükler konusunda samimi olanların yükses sesle itiraz için daha neyi beklediğini de anlamış değilim.

İnternet üzerindeki özgürlükler için şimdi mücadele edilmeyecekse ne zaman edilecek?

Hido’nun yancısının “komikli fotolar”ının yasaklanmasını filan mı bekliyorsunuz?

Ne fena, ne fena...

Türkiye’ye bak sen!

 

Yazarın Tüm Yazıları