Paylaş
Bayram boyunca İstanbul’un bir yakasından diğerine geçmeyecek şekilde bir akraba yerleşim planına sahipsen, “Köprü bedava, bi daha geçek” şeklinde yaratılan kıtalararası zulümden kurtulduysan, bayram sana daha güzel.
Misafirlikte sunulan şeker, çikolata, lokum, kolonya vesaire “merdivenaltı marka” değilse, bakın o da güzel.
Bu bayram amatör kasap elinden kurtulmuş mandayla çarpışma riskin yok, bir de öyle düşün, güzel di mi?
Firmaların her bayrama yönelik elden geçirdikleri samimiyet kaçkını reklamlar (yılbaşında Noel Baba, 29 Ekim’de Atatürk, anneler gününde hisler diyarından bildirmece, ramazanda ney üflemeye kuvvet...) en azından şimdilik bitti, bu bile kendi içinde bayramdır.
***
Tut ki becerdin, bir tatil merkezine ulaştın.
Bodrum’da, Alaçatı’da zombi filmi figürasyonuna yazılmış gibi, kalabalıkla beraber salına salına yarım saatte 5 metre ilerleyebilirsen tatilin iyi geçmiştir, bayram sana da güzel.
Tatil köyünün “kendi kendini yetiştirmiş” animatöründen, heyecanlı şehir insanına yönelik heyecanlı doğa sporları uzmanından (parasailing’in, muza binmenin, bildiğimiz şambrelin ‘ekstralarcı’ ile denizlerde sürünmenin nesi doğalsa artık?) yırtabildiysen, senden şahane bayramı olan yok, unutma.
Ramazanda işleri haliyle düşmüş lokantacının, meyhanecinin insaflısına düşmek de var, hesap pusulasını “haşırttudıbilekbord” makamında besteyelenine de. İkinci türe denk gelirsen bayramlık ağzını bozma, birinci türe denk gelirsen afiyet, bal, şeker olsun, kolesterol olmasın...
***
Aslında telefon çaldığında beklediğin kişi arıyorsa, kapıyı çalan özlediğin kişi çıkıyorsa, kırgınlıkların saçmalıkları anlaşılıyorsa bayram.
Ölmüyorsak, öldürmüyorsak...
Barışabiliyorsak...
Anlatmaya çalıştığımız kadar anlamaya çalışıyorsak...
Ötekileştirmiyorsak, önyargılarımızı kuşanıp gezmiyorsak gündem içinde...
Biliyoruz aslında bu beylik bayram dileklerini. Saymak yetmez, samimiysek bayram olur. Yoksa bayram olmayan halimizi biliyoruz.
İyi bayramlar.
Paylaş