Paylaş
Şükürler olsun ki “dış ses” var ve bizleri ne olup bittiği konusunda aydınlatıyor:
“Yedinci Kıta temsilcisi, İstanbul ziyaretine başladı. Tüm dünyanın plastik atıklarıyla her geçen gün gücüne güç katan Yedinci Kıta için ilk kez bu düzeyde bir karşılama yapılıyor...”
Dev büzgülü çöp poşeti formuyla izlediğimiz temsilci, yalandan kucaklanan misafir devlet başkanı gibi kucaklanıyor, ikili görüşme yapıyor, basın toplantısında soruları cevaplıyor vesaire...
Koç Holding’in sponsorluğunu üstlendiği 16’ncı İstanbul Bienali’nin tanıtım filmi, bienalin “Yedinci Kıta” başlığına böyle selam çakmış.
Çöp torbası olarak karikatürize edilen o kıta(lar) gerçek.
Haberlerde okyanusta yüzen dev plastik yığını adaları görenler “Yedinci Kıta nedir, nerededir, kimlerdendir?” demek ihtiyacı duymayacaktır.
Arkadaşımız Banu Tuna’nın 1 Eylül’de “Türkiye’nin iki katı olan bu dev ada hiç kimsenin ve herkesin” başlıklı yazısı “Yedinci Kıta”yı tüm yönleriyle tanıtıyordu.
Pasifik Okyanusu’nda, California ile Hawaii arasında, kıyıdan 1200 deniz mili açıkta salınan, gün geçtikçe pet şişelerle, poşetlerle, farklı plastik atıklarla, balıkçı ağlarıyla vb beslenerek büyüdükçe büyüyen çöp yığını bir kıtaya doğru evrildi.
Türkiye’nin iki katı büyüklükte... Bu en büyükleri 1.6 milyon kilometrekare! Trilyonlarca plastikten oluşan dev bir arazi...
Bir hesaba göre insanoğlu denizlere her dakika 80 ile 120 ton arasında çöp atıyor ve bunun büyük bölümü de plastik atık.
1950’lerde ticarileştikten sonra üretimi çılgınca artan (1975 ile 2012 arasında yüzde 622 gibi) plastik ürünler faydasından öte zarar verir hale geliyor bu gibi durumlarda.
Araştırmalar plastik ürünlerin denizlerin ekosistemine, besin zincirine yerleştiğine dikkat çekiyor. İlla kestiğiniz balığın içinden pet şişe kapağı çıkması gerekmiyor.
Milimetrik, hatta nanometre ile ifade edilecek düzeyde plastik atıklar neticede sizde son buluyor, bulabiliyor!
Bienal ve reklam filminin zamanlaması, dünyanın hem samimi hem de yalan dolan şekilde Yedinci Kıta ve benzeri çevre sorunlarıyla yüzleştiği günlere denk geldi...
Malum, New York’ta Birleşmiş Milletler Çevre Zirvesi var. Liderler de buluşacak, bazı ülkeler sürpriz uygulamaları devreye soktuklarını duyurup dünyaya ve vatandaşlarına karşı havasını atacak, bazı ülkeler vermedikleri sözleri tutmuş gibi yapacak, bazılarının yine umurunda olmayacak.
Yarın da bu bağlamda bir gösteri var. Greta Thunberg’i hatırlarsınız, 2018 Ağutos’unda İsveç’te tek başına “iklim için okul grevi”ni başlatan ve dünya çapında etkili bir çevre aktivistine, çağdaş bir kahramana dönüşen 16 yaşındaki kız...
Greta şu anda uzun bir tekne yolculuğuyla ulaştığı ABD’de ve yarın da bugüne kadar yapılmış en büyük “Cuma grevi” var... Türkiye’den de çeşitli etkinliklerle destek verilecek eylem için 20 Eylül’de milyonların sokakta olması bekleniyor.
Gençler, Greta gibi gençler nihayet tüm dünyada sokaklarda ve taş kafalarına, kâr hırslarına, patronlarına, efendilerine, beyefendilerine, üstlerine yenik düşmüş karar vericileri kendilerine getirmeye çalışıyor.
Önceki gün ABD Senatosu davet etmişti Greta Thunberg’i.
Aslan Greta çıktı ve şunları söyledi yüzlerine yüzlerine:
“Lütfen övgüleriniz size kalsın. Biz bunu istemiyoruz. Gerçekte siz kendiniz hiçbir icraatta bulunmadan sadece bize ne kadar esin verici olduğumuzu söylemek için bizi buraya davet etmeyin, çünkü bu hiçbir şeye yaramıyor...
Ne yapmanız gerektiğiyle ilgili tavsiye istiyorsanız, bilim insanlarını davet edin, bilim insanlarından uzmanlıklarını talep edin. Biz kendimizin değil, bilim insanlarının duyulmasını istiyoruz...”
Yeni kuşak çöplerden kıta üreten bu insanlığın bir parçası olmaktansa yeni ve adil bir düzen istiyor.
Eski dünyaya ait olan günahları, suçları, değerleri reddediyor, o değerlerin sorumlusu olduğunu düşündüğü zihniyeti de sorguluyor.
O çöp kıtasına bakıyor ve hesap soruyor, soracak...
Paylaş