Aylak adam affetsin bizi

Bir süredir sayfalarını karıştırıp durduğum eski bir defter var.

Büyük boy, çizgili sayfalarının sağ üst köşesinde numaralar basılı olan, güzel bir el yazısı ile tutulmuş bir “Sinema Defteri.”
Açıkçası, başka bir tanım bulamadığım için “Sinema Defteri” diyorum.
O’na ait değil tabii biliyorum ama kendimi Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam”ının not defterini bulmuş gibi hissediyorum.
“Ver bir şey işte abi, neymiş ki bu?” diyen sahaftan aldığım bu gri kapaklı, yorgun defterin sayfalarında ne var, onu anlatayım...

* * *

Defter “Saison 1943-1944” diye başlıyor: 1943-1944 Sezonu. Yeni Vizyon...
Kurşun kalemle, güzel bir el yazısıyla İngilizce ve Fransızca tutulan deftere düşülen ilk not, ilk film “Hold That Ghost” olmuş.
Defteri tutan kişi 8 Eylül 1943’te Sümer Sineması’nda seyretmiş “Hold That Ghost”u.
Saat 14.11’de başlamış film ve 15.48’te bitmiş.
“Esas film” öncesinde “supplement” olarak bir çizgi film gösterilmiş: “Fare Şapka Alıyor...” Farenin Mickey Mouse olma ihtimali yüksek.
Filme not olarak “8” veren defterin sahibi “Çok Güzel” manasıne gelen bu notu “ek film”e de vermiş.
Unutmadan, yeri gelmişken söyleyeyim. Defterin ön kapağının içinde not tablosu var. 2 ila 10 arasındaki notlar “çok kötü”den, “muhteşem”e doğru ilerliyor.


* * *

15 Eylül’de yine Sümer’de “You Belong To Me”, 17’sinde Lale Sineması’nda “The Fleet’s In”, 18 Eylül’de Saray’da “Design For Scandal”ı seyretmiş Aylak Adam.
Defteri tutan kişi ismini yazmadığı için üzgünüm. İstanbul’da yaşayan bir yabancı olma ihtimali yüksek, notlar İngilizce, kimi zaman da Fransızca tutulmuş.
Tam bir sinema delisiymiş belli ki defterin sahibi.
Yoksa işi mi buydu? Sinema yazarı olabilir mi?
Vakit problemi olmamalı. Çoğu filmi gündüz izlemiş çünkü.
Haftada birkaç gün muhakkak sinemadaymış.
Kocası “hissiz” çıkmış, teselliyi filmlerde arayan bir kadın olabilir mi?
Bir Gündüz Güzeli?
Elhamra, İpek, Melek, Taksim, Şark, Ses, Etoile...
Sinema sinema geziyormuş Aylak Adam veya Aylak Kadın.

* * *

Detaylı notlar tutmuş.
Filmin süresi, yapım şirketi, oyuncuları (rol isimleriyle birlikte), yönetmeni, çekim tekniği, süresi ve Aylak Adam’ın verdiği not.
Bugünün sinema klasiklerini o gün seyredip notlamış olması harika değil mi?
Mesela Disney’in “Dumbo”sunu Etoile Sineması’nda, 1943’ün 29 Aralık’ında, İkinci Dünya Savaşı’nın en yoğun günlerinde, yılbaşından 2 gün önce seyretmiş ve “9,5” vermiş.
James Cagney klasiği, bayıldığım filmlerden “Angels With Dirty Faces”i 27 Mart 1944’te seyretmiş.
Bu arada film öncesi gösterilen küçük filmler ayrı bir dünya.
Propaganda filmleri, çizgi filmler veya “Türk Basın Heyeti Hindistan’da” gibi bomba haber filmleri.

* * *

Film ayırt etmemiş: Aşk, macera, western, korsan filmi, müzikal...
1943/1944 Sezonu bitince sinema performansıyla ilgili istatistiklerin bir dökümünü de yapmış:
“8 Eylül 1943-1 Eylül 1944 arasında 233 film seyrettim. 201’i Amerikan, 10’u Alman, 5’i Fransız, 3’ü İngiliz...
233 filmin 41’i Universal Stüdyoları’na, 38’i Metro Goldwyn Mayer’e, 1’i Mondiale Film Budapest’e aitti..
15 gün 11 dakikaya denk gelen bir zaman harcadım 233 filme ve 106 lira 38 kuruş...”

* * *

1944/1945 Sezonu’na geçiyoruz sonra.
Not tutma işine kimi zaman yorumlar da karışmaya başlıyor.
Kırmızı ve mavi kalemle grafik açılım yapıyor Aylak Adam. 1944/1945’te performans düşüklüğü var: Sadece 129 film! Belki tasarruf etmiştir, toplam sinema bileti harcaması 53 lira 29 kuruşa düşmüş...
Defter 1950/1951 sezonuna kadar geliyor.
Sayfalar bitmemiş. Ama belli ki Aylak Adam yorulmuş. Zaten seyrettiği film sayısı da dramatik şekilde azalmış.
1948/1949’dan sonra sadece filmlerin adlarını ve seyrettiği tarihleri düşer olmuş.
Belli ki tükenmiş...

* * *

Bugün Alkazar Sineması’nın kapandığını öğrendim.
İstanbul’da Beyoğlu’nda “ana dalga sinemaya”, Hollywood hakimiyetine direnen, Avrupa filmleri, sanat filmleri gösteren tek sinemaydı.
1980’lerin başında alt katı birahane olan ve seks filmleri gösteren bir sinema salonuyken 1990’larda kurtarılmıştı.
Kurtulamamış.
!f İstanbul etkinliklerine, Film Festivali’ne gidenler, gitmeyenler, sen/ben/o/biz/siz/onlar, Amerikan filmleri dışında filmlerin de gösterilecek bir salona ihtiyaç duyduğunu düşünenler hepimiz palavra çıktık.
Alkazar’ı yaşatamadık.
Aylak Adam affetsin bizi!
Utanç verici...
Yazarın Tüm Yazıları