Paylaş
Çoğu kimseye göre Galatasaray’ın taraftar sayısını tek başına patlatan Taçsız Kral Metin Oktay’ın o fotoğraf karesinde bulunması bana hep çok anlamlı gelmiştir.
Aşkla bağlı olduğu Galatasaray’ı emin ellere bıraktığını görebilmesini çok isterdim.
“Futbolculuk döneminde şampiyonluk kupası görmedi” diye dalga geçenlere cevabını teknik direktörlük döneminde layıkıyla verdi Fatih Terim.
6 lig şampiyonluğu (ki dördü üst üstedir ve ondan başka kimse bunu başaramamıştır), 1 Avrupa Kupası da dahil olmak üzere, müzeye 16 “resmi kupa” götürdü.
Türk futbolunun makûs kaderini yenen adam oldu. Genç milli takımda topladığı ve kupa kazandığı futbolcu kuşağı (Rüştü’den Hakan Şükür’e) daha sonra uluslararası arenada görmediğimiz başarılara imza attı.
Tıpkı Metin Oktay gibi, Galatasaray’ın taraftar sayısını hem de bütün dünyada patlattı.
Ancak sevenleri kadar sevmeyenleri de hiç bitmedi, bir kısmı da Galatasaray içindeydi bu sevmeyenlerin... Malum, Türkiye burası, hiçbir başarı cezasız kalmaz.
İşiyle eleştiremeyenler, oturmasıyla kalkmasıyla, konuşmasıyla mimikleriyle dalga geçtiler.
İtalyanca 1’den 10’a kadar sayamayacak tipler, Milan’ın teknik direktörlüğünü yapan ve 50’sinde İtalyanca öğrenen Terim’in “Risolante importante” demesiyle bile dalga geçtiler.
Ayinesi iştir kişinin derler ya, cevabı hep başarılarıyla verdi Fatih Terim.
Belli oluyordur herhalde, Fatih Terim’i hep çok sevdim ve destekledim. En yanlış bulduğum anlarda bile onun döneminde yaşadığım gururu ve başarıları hatırladım.
Yakın geçmişe gelelim...
Ünal Aysal-Fatih Terim formülü “gerçek olamayacak kadar” güzeldi...
Başarılı, yönetmeyi bilen, zeki bir başkan ve Galatasaray’ı aşkla seven, başarıları ortada olan efsane teknik direktör.
Şampiyonluk ve Süper Kupa ikişer ikişer geldi, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final görüldü, çilekli pastalar servis edildi filan.
Hal böyleyken gelinen noktayı anlamam ve içime sindirmem mümkün olamıyor.
Olayın iki tarafı da “Aslolan Galatasaray” diyor ancak ortada “mahvolan Galatasaray”dan öte bir şey göremiyorum.
Ergen sevgili küsmesi gibi “Nys cnm sn fdrsyndsn gaaaağliba” (Neyse canım sen federasyondasın galiba) tarzı “trip atmalar”, ego yarıştırmalar, laf sokuşturmalar derken vardığımız noktaya bakın!
Hiç kimse “Galatasaray’ın gelenek ve görenekleri lay lay lom” sığınağından konuşmasın, olanın bitenin Galatasaray’a ne faydası var?
Dış mihrak/iç mihrak, “Bana federasyonun bir oyunudur bu” hallenmeleri gerçek payı olsa da umurumda değil şu anda; vız geliyor tırıs gidiyor.
Aklına, fikrine, Galatasaray vizyonuna güvendiğimiz Ünal Aysal ve yönetimi bu krizi aşacak basireti gösterememiştir; İmparator da işleri hiç kolaylaştırmamıştır.
Fatih Terim gibi bir Galatasaray kültünü idmandayken kovmak ve bunu telefonda kızından veya televizyonda altyazıdan öğrenmesine yol açmak taraftarın vicdanında affedilmesi zor bir hatadır.
Galatasaray’ı darbelere açık hale getirmektir bu yapılan.
Daha şimdiden “İdmanda kavga var”, “Drogba’yla Başkan prim belirledi, Terim fıttırdı”, “Sneijder’a o hareketi yapmayacağdun!” haberleriyle mikser çalışmaya başladı bile spor sayfalarında.
Hangi birini affetmeyeyim şimdi ben bunların.
Olan elbette taraftara oldu ama tribünde böyle günler için de besteler vardır: “Başın öne eğilmesin/Aldırma Cimbom aldırma...”
Ama sana bugünü yaşatanları ve Galatasaray’ın şanlı armasının gölgesinde ego savaşçılığı oynayanları da unutma.
Fatih Hoca’ya sevgi, saygı, selam; nasıl olsa yine gelecektir bir gün...
Paylaş