Aşık mısınız Bayan?

BU sene galiba bayramla karıştığı için Sevgililer Günü hikayesi insana ‘‘Sevgisiz yaşarım, taş kalpli bir insan olurum, hatta hırkamı giyip dağa tepeye vururum kendimi daha iyi’’ dedirtecek boyuta ulaşmadı.

Hoş bu işler belli olmaz; bakalım yine ne acayiplikler bulunacak, yarın gazeteden okuruz hep birlikte.

Bu yazıyı okuduğunuz sırada sevgilinize henüz hediye almamışsanız, eğer kalp şeklinde üretilmiş birbirinden saçma hediyelik eşyaları görünce içinizde elektrikli testereyle vitrine girişme hissi filan uyanıyorsa, size güzel bir alternatif sunabilirim.

Gökhan Akçura'yı tanır mısınız? Bu kadar çok üreten bir adamı tanıma olasılığınız bir hayli yüksek. Ama tanımıyorsanız Gökhan Akçura için kısaca yazar diyebiliriz.

Akçura, bir süredir ‘‘Ivır-Zıvır Tarihi’’ adı altında son derece faydalı kitaplar hazırlıyor. Yakın tarihten bulduğu yazıları, fotoğrafları, eski gazete ilanlarını tematik olarak kitap haline getiriyor.

* * *

Gökhan Akçura, şimdi de bir ‘‘Aşk Kitabı’’ derlemiş.

Kitapta Refik Halid Karay, Reşad Ekrem Koçu, Yaşar Nabi, Feyyaz Tokar, Kemal tahir, Sait Faik, Peyami Safa gibi tanınmış yazarların aşk üzerine yazıları da var, imzasız yazılar da...

Sevgi kuşu olup birbirinize mucuk mucuk yaparken mi okursunuz, kitabı verip ‘‘Aha kitap, oku!’’ şeklinde kabalaşır mısınız bilemem.

Ben kitabı öneririm, içinden çok eğlendiğim bir-iki bölümü aktarırım, gerisine de karışmam.

Kitaptan, ilk alıntımız, M. Arif Hanoğlu'nun 15 Nisan 1950 tarihinde Salon Dergisi'nde yayınlanan ‘‘Kaçamak Yapan Kadınlar Nasıl Belli Olur Nasıl Yakalanırlar’’ başlıklı makalesinden.

Hanoğlu'nun uzun yazısında tarif ettiği türden bir adamsanız, sevilinizi ya çoktan doğramış olmanız gerekiyor ya da tehlikeli akıl hastalarının tedavi gördükleri bir klinikte gözetim altında tutulmaktasınız.

Hanoğlu diyor ki ‘‘...Kaçamak yapan nişanlılar, gözlük takarlar, başlarına koyu renk eşarplar sararlar ve daima spor giyinerek sokağa çıkarlar...’’

Bu noktada ‘‘Niye ağbi?’’ demek ve bir başka güzel yazıya geçmek istiyorum izninizle.

* * *

‘‘Aşık mısınız Bayan (Fizyogonomik Etüd)’’ başlıklı bu imzasız yazı, Resimli Hayat Dergisi'nde 19 Kasım 1938 tarihinde yayınlanmış.

Yazı, aşık olduğunu düşünen hanımlara, manita adayının yüz hatlarını inceleme yoluyla karar vermelerini tavsiye ediyor.

‘‘Gözler aşkın aynasıdır’’ ilkesine sıkı sıkı tutunarak, yazının gözlerle ilgili bölümünü aktaralım:

‘‘Parlak ve canlı gözler zeka ve optinizmi aksettirir. Dönük gözler pasif ve hülyalı bir insana aittir. Çukur küçük gözler, pekala diğer gözler gibi hassasiyet ve zeka gösterebilir. Bakışların düz cesur ve berrak olması kafidir. Fakat yan tarafa dönen, sık sık kapanan veya yarı açık duran gözlerden korkun; bu gözler sizin o gözlerde hodkámlığı, fenalığı, riyayı okumanızdan korkuyor demektir...’’

Rica edeceğim, son olarak verilen göz tarifini bir düşünün. Karşınızda manita adayı oturuyor. Gözlerine odaklanıyorsunuz ve fark ediyorsunuz ki gözleri yan tarafa dönüyor! Ayrıca sık sık kapanıyor veya yarı açık duruyor. Benden size tavsiye, hemen ortamdan uzayın...

* * *

Son yazımız ise gayet bilimsel. ‘‘Gençlere Aşk Mektubu Önerileri’’ adlı bir kitaptan alınmış.

‘‘Aşk Üzerine Sorular ve Cevaplar’’ başlıklı bu mükemmel metinden sadece bir soru seçebiliyorum sizin için, devamını kitaptan okuyunuz...

Soru: Aşk nedir?

Cevap: Aşkın gayet ilmi ve belki de en iyi tarifi büyük İngiliz şairi Shelley tarafından yazılmıştır: 'Aşk dediğimiz ödev ve muğlak his, bütün dünya insanlarının, sadece bedeni olmayıp bütün mevcudiyetimizi içine alan, fikri, hayati ve hissi bir birleşme için duyduğu iştiyaktir...''

Neymiş?.. Ben zaten anlayamayacağımı biliyordum, siz düşünün.
Yazarın Tüm Yazıları