Paylaş
Toplumun yüzde 71’i iklim değişikliğinin artan felaketlerdeki rolünü öne çıkarırken, yüzde 23 ise “Endişeli değilim çünkü iklim değişikliğinin ne olduğunu bilmiyorum” demiş...
Ankete katılanların yalnızca yüzde 15’i iklim değişikliğiyle mücadelenin “süper” yürütüldüğüne inanıyor ki; hepimize bu rahatlıktan ve vurdumduymazlıktan bir parça isterim açıkçası...
İklim krizi demek sadece “Abi yazlar da çok sıcak oldu artık ya; mevsim döndü, sonbahar artık kasımda başlıyor” diye yorumlanmayacak genişlikte bir hadise; malumunuz.
Türkiye de bu konuda payına düşeni yaşadı, yaşıyor ve yaşamaya devam edecek.
“Canımızın içi arabacıklarımızın” kaportalarını yamultan dolu yağışlarından korkuyoruz, sonra hayat devam ediyor elbette...
Kuraklıklar, seller, hortumlar gidiyor, kum fırtınaları, çöl rüzgârları, süper hücre yağışları ve daha nice “olağanüstü” hava hadisesi geliyor...
Küresel iklim krizinin ülke bazında baş sorumlusu elbette biz değiliz ama bizim de kendimizce, karınca kararınca bir katkımız var.
Baş sorumlu ülkelerin 2018’de Çin’in plastik ithalatına kapılarını kapatmasının ardından bir numaralı plastik çöp üssü haline gelmiş bir ülke olarak (günde yaklaşık 213 kamyon plastik çöp geliyor Türkiye’ye Greenpeace’e göre) kirletmediğimiz yerlerin çöpünü de biz topluyoruz diyebiliriz üzülerek...
“Benim arabam yok, dolu yağsa da bana ne?” rahatlığıyla, aşılması çok güç, etkileri ölümcül bir problemi görmezden gelerek, torunun torbanın gelecekte pek de hayırla anmayacaklarını bile umursamadan, salgınlardan, afetlerden ders almadan tam gaz, açlar sürüsü gibi tüketerek devam ediyor yoluna insanoğlu...
“Beni ilgilendirmez, bilmiyorum zaten nedir?” diyenlere 2050’ye kadar balıklar yüzde 50 daha azalacak Karadeniz’de desek faydası olur mu?
Bu hızla gidildikçe Doğu Karadeniz’i sel ve heyelan, Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu’yu zincirleme kuraklık, çölleşme bekliyor, tarım arazileri silinecek desem endişelenir mi?
Bu yüzyıl biterken Avrupa ve Orta Asya’da iklim aşırılıklarına en fazla sahne olacak 3’üncü ülke olacağımız öngörülüyor desem titrer mi?
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Gökhan Ersoy’un bir röportajından cımbızladığım ve çok daha büyük, yakın ve yıkıcı tehlikeleri işaret eden bu tahminler karar mekanizmalarını önlemler konusunda günlük değil tarihi kararlar almaya yöneltir mi?..
Neyse bugüne bakalım, günümüzü yaşayalım di mi ama?!
Bugün ve yarın için meteoroloji İstanbul’u ve civar illeri uyarıyor sevgili dostlarım.
Yağmur, dolu, rüzgâr, fırtına geçecek diyorlar özellikle bugün için...
Arabayı üstü kapalı bir yere park et canım dostum; diğer tehlikelere karşı uyanık ol, işin yoksa sokağa çıkmayı sakın düşünme ve felaketin “bugünlük” atlatılmasını bekle...
Bir sonrakine kadar...
Paylaş