Paylaş
Yunus adlı gemiyle bilim insanlarının Marmara seferine katılan arkadaşlarımız Esma Murat ve Hüseyin Çakmak’ın haberleri böyle başlıyordu...
Araştırmalarının ilk bir yılının “ense karartacak” türden verileri ortaya çıkardığını söyleyen uzmanlar “...bu şekilde devam ederse 2050 yılına geldiğimizde belki müsilaj gibi denizlerin kenarları mikroplastiklerle kaplı olacak” diyor ve devam ediyor: “...denizlerimiz plastik çorbası haline gelebilir...”
“Bas çöpü denize balık yesin” kafasına bir nevi kafa atan “Balık sofrana dönsün çöpünü yedirsin” cevabı geliyor özetle...
2020’nin son günlerinde bu konuda rastladığım bir haberi not almıştım.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yürütülen bir araştırmayı konu alıyordu okuduğum haber.
Araştırmaya göre su ürünleri ve kabuklu deniz ürünleri aracılığıyla nanoplastik tüketicisi durumuna geçen bir kişi ömrü boyunca ortalama 20 kilogram plastik yutuyor.
Reuters bu veri setinden hareketle bir hesap yapmış ve haftada 1 kredi kartı, ayda 4’e 2 cm boyutlarında bir lego parçası, 8 ayda ise pandemi sırasında popüler olan siperli maskedeki kadar plastiği hüplettiği neticesine varmış.
Bu haberden hareketle balık yemeyi bırakmak da bir çözüm olarak belirebilir zihinlerde fakat asıl çözüm müsilajdan kurtulması şüpheli Marmara’yı korumak olmalı herhalde...
Konuyu bir plastik kartı yutacak kadar uzaklaşmaya getireceğim şimdi... İçim nasıl şişmiş siz hesap edin artık...
Vicdan harap, ruh harap, zihin harap...
Gündem yorgunu, stres kırığı, cinnet sarmalı vaziyetteyiz...
İzninizle önümüzdeki hafta çevrimdışı olacağım. Bir hafta, bir kredi kartı yutacak kadar bir süre hayattan kaçabildiğimiz kadar kaçacağız.
Corto Maltese’in “Kayıp Kıta Mu” macerası sona ererken söylediği gibi: “Ahenkli bir labirent ve yıldızlara bakan tanrılar arayacağız...”
Paylaş