Portakalıyla ünlü olan ve geçtiğimiz haziran ayında Arykanda antik bölgesinde gerçekleştirilen Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın Mozart konseriyle adını bir kez daha duyuran Finike’deyiz bu hafta.
Tekne yapımında kullanılan sedir ağacı ormanlarına sahip olmasıyla da ünlü olan Finike, Antalya’ya bağlı Kaş ilçesi yolu üzerinde, mütevazı bir belde. Kısa bir süre sonra burayı, çok iyi nar yetiştiren bölge olarak da duyacaksınız, benden söylemesi. Heybetli bir tarih ve insan zenginliğine sahip Finike sınırları içinde iki antik bölge bulunuyor: Limra ve Arykanda. Burası öyle bir yer ki, dağlara kar yağarken, siz denize girebilirsiniz. Aralık ayında bile denize giren insanlar görebilirsiniz.
20 yıl önce, sahillerinde yelken yaparken, sıcaktan bunalmış olarak, o günlerde birkaç mavna ve takadan başka bir deniz aracının olmadığı Finike limanına girmek istememiştim. Su ve yakıt ikmalini eşek sırtında yaptırmıştık, hatta yakıt bulmak ve ikmal yapmak çok zordu. Ağustosta Finike yanıyordu. Şimdi gururla baktığım narin ve zevkli Finike’yi o vakitler görememiştim.
Bugün Finike’nin, Türkiye için hatırı sayılır ölçekte, 800 yat kapasiteli bir marinası var. On yıl önce tek tük teknelerin yanaştığı Setur Finike Marina, şimdi dünya yatçılarını ağırlıyor. Kapasitesi ikiye katlanacak durumda olan marina, servisleri ve fiyatlarıyla oldukça cazip hizmetler sunuyor. Bunda Setur’un dinamik yöneticileri kadar, Finike’ye 17 yıldır belediye başkanlığı yapan Nail Dülgeroğlu’nun da payı büyük. Marinanın müşterisi yüzde yüze yakın düzeyde yabancı. Japonya’dan Finli’ye kadar her milletten insanı burada görmek mümkün. Çünkü Finike dünya turuna çıkmış yatçılar için bir etap yeri; buradan Kıbrıs, İsrail ve Kızıldeniz rotası daha kolay.
Marinanın 4 -5 mil açıklarında yunuslar teknenizle yarışır, oynarlar. Salih Güvenlik 24 saat hizmet yapar. Gümrük pasaport işlemleri Marina tarafından halledilir, ücrete tabi değildir. Buradan Yunanistan’ın Meis adasına, çok iyi bir seyirle Kekova’ya gidebilirsiniz.
SADECE YAZIN DEĞİLKIŞIN DA ATLA GEL
Sadece yazın değil, hatta özellikle kışın, kar kış kıyamette, bir uçağa atlayıp, toplam 2.5 saatte buraya ulaşın. Söylediğim gibi, defalarca yaptım ben bunu; aralık ayı dahil denize girdim bu koylarda, yelken yaptım. Finike, kış aylarında, belki de Türkiye’nin en sıcak ve parlak güneşine sahip, korunaklı bir marinası var. Kışın dağlardan sedir kokusu, portakal, limon çiçeği kokusu gelir. Nadide meyvalar ve taze balık da olunca, yabancı yatçılar buradan ayrılmıyorlar. Hatta çoğu ev alıp oturuyorlar. 25 yıl Arykanda’da kazı çalışmaları yapan Prof. Cevdet Bayburtluoğlu gibi akademik isimlerden başka, yabancılar da Finike nüfusuna geçiyorlar. Ünlü dağcı Nasuh Mahruki de burayı mesken tutanlardan. Mahruki şu sıralar tekneyle bir dünya turuna çıkma hazırlıkları yapıyor. Finike koyları ve marinası ideal bir antrenman bölgesi denizciler için.
Bu uzun girişten sonra artık ana partisyonlara geleyim. El değmemiş Finike ve Gelidonya kıyılarını sizlere takdim etmek isterim, rüzgar sesi eşliğinde... Çünkü çoğu, kitaplarda yer almadı henüz. Buraları havadan defalarca görmüş biri olarak, ses, yeşil ve denizin derin renklerinin birleştiği nefes kesen koyla gördüğümü söylemeliyim. Akdeniz’e uzanan dev pençe gibi duran Gelidonya Burnu, tüm heybetiyle heyecan veriyor.
DENİZCİLERİN ÜRKTÜĞÜ YER
Finike koylarını benim diyen yatçılar bile tam olarak dolaşamadılar aslında. Çünkü üzerinde bir fener bulunan Gelidonya Burnu, bir doğa harikası olduğu kadar, bir an evvel kaçma hissi veren bir yer. Teknelerin ve uçakların korkulu rüyası. Çünkü burası en hırçın dalgaların mekanı, sakin halini çok az yakalayabilirsiniz. Yine de bazı sabahlar çok sakin oluyor. Günübirlik motorların taşıdığı yolcular, Beş Adalar bölgesinde denize giriyorlar. Muhteşem berraklığa sahip denizin dibini 20 metreden görmek mümkün. Dalışa çok uygun. Ancak anafor ve değişen rüzgarlar çok olduğundan, güçlü motor teknesiyle gezmekte yarar var. O zaman keyfine doyum olmuyor.
Karadan fenere gidiş uzaklığına ise Likya Yolu üzerinde iki kilometre dense de, 12 kilometreyi geçiyor. Bazen geceleri aş ışığı yeterli olmuyor, o yüzden yanınıza fener almalısınız. Hatta cep telefonunuz GPRS olarak kodlanmamışsa yolu bulmanız zor, kaybolmanız kolay olabilir. Trekkingcilerin gözdesi olan bu yol, yüksek irtifa nedeniyle oksijen fazlası içeriyor ve rüzgar genellikle sizi havaya kaldıracak kadar güçlü oluyor. O yüzden toplu trekking yapmakta da fayda var.
Şimdi etrafı biraz tanıyalım... Papaz koyu, etrafı çam ormanlarıyla kaplı, bazen dev dalgaların dövdüğü, bazen de sakin sakin duran bir kıyı. Bazıları kumlu, bazıları taşlı kumsalları olan küçük koylara sahip. Bir bölümünde bulunan Amalfi kıyılarında ise dik yamaçlı derin koylar ve trafiği çok az olan bir yol var. Araba kullanırken etrafı fazla seyretmeyin, tehlikeli olabilir.
Karagöz limanı ise, yüzmek ve dinlenmek için uygun, şirin bir yer. Ancak gecelemek için asla düşünmeyin. çünkü siz teknenizde uyurken aniden fırtına çıkabilir ve kayalara çarpabilirsiniz. Ne kadar zincir döşemiş olursanız olun, tehlikeli rüzgarların olduğu bir bölge, güvenmeyin. Zaten dağlardan gece inen uğultulu koro, teknenizde sizi sabaha kadar uyutmaz.
DENİZDE BİLGİ AKIŞI ŞART
Tekneniz bu kıyılara düşerse, mutlaka Finike Setur Marina’ya uğrarsınız, hatta uğramak zorunda kalırsınız. Önceden bilgi, denizcilikte esastır. Denizde istihbarat CIA veya MOSSAD’dan daha iyi tekniklerle yapılır. Mesela fırtına ne zanan çıkacak, marinaya nasıl kaçılır veya hangi koya girelim diye sürekli deniz istihbaratı yapmak gerekir. Bu bilgiler size diğer denizciler tarafından telsizle, bazen de el kol hareketiyle ya da maille gelir. Güvenlik için bilgi akışı şarttır. Hava biraz bozuk olunca, eskiden fenerden fenere bile gidilmiyordu. Şimdi süper radar sonar vs. gibi seyir cihazlarıyla denizleri adeta yarıyor insan. Artık her havada seyir yapabilen tekneler imal ediliyor.