Paylaş
TÜRKİYE ile Avrupa Birliği arasında en sıkıntılı dönemlerden biri yaşanıyor. İki tarafın da tam üyeliğe verdiği destek oranı yüzde 40’ların altında. Avrupa Parlamentosu’nun “Tam üyelik görüşmeleri dondurulsun” kararıyla ilişkiler neredeyse kopma noktasına gelmiş durumda. Durum kaotik görünse de önümüzdeki günlerde çok önemli görüşmeler başlayacak. Özellikle Türk iş dünyasından sık sık yükselen gümrük birliği eleştirileri hatırlanırsa bu görüşmeler hayati.
20 YIL GEÇTİ
Türkiye’nin 1963’te imzaladığı Ankara Anlaşması, 1996 itibariyle gümrük birliğinin tesis edilmesini öngörüyordu. Bu tam üyeliğe giden geçici bir süreçti. Gümrük Birliği’ne girişimizin üzerinden 20 yıl geçti. Türkiye tam üye olamadığı için karar mekanizmalarında yer alamadı. Ancak AB’nin 8 ülke ile imzaladığı ya da imzalamak için hazırlandığı ticaret anlaşmalarından da zarar gördü.
Siyasetin de olumsuz etkisi ile ilişkiler ekonomik olarak ilerleyemeyince AB arayışa girdi. Avrupa Birliği’nin ilk yıllarından beri gelişmeleri takip eden Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi’nin (EDAM) kurucusu Sinan Ülgen 21 Aralık’ta yapılacak toplantı ile çok önemli bir aşamanın başlayacağını söylüyor. Avrupa Konseyi’nin Avrupa Komisyonu’na yetki verdiğini söyleyen Ülgen, resmi müzakerelerin başlayacağını anlatıyor.
KOTA KALKACAK
Ülgen’in verdiği bilgilere göre, müzakerelerde öne çıkacak konular üçüncü ülkelerle yapılan serbest ticaret anlaşmaları, Türkiye’nin yeni ekonomik reformları gibi konular olacak.
Gümrük birliği eskisinden farklı olarak ekonominin büyük kısmını kapsayacak. Sanayi malları ile başlayan birlik şimdi tarım dışında genişleyerek hizmetleri de içerecek.
Örneğin ulaştırma alanında mevzuat uyumu gündeme gelecek. Uluslararası nakliyecilerin en büyük sorunu olan kotalar ortadan kalkacak.
Hava taşımacılığında Türk havayolu şirketleri AB içinde kentler arasında uçabilecek, yabancı havayolları ise Ankara, İstanbul gibi kentler arasında uçabilecek.
Müteahhitlik sektörü Avrupa’dan daha kolay ihale alabilecek, kendi beyaz yakalılarını götürebilecek. Kamu ihaleleri şeffaflaşacak.
Sağlık sektöründe hizmet ihracı gündeme gelecek. Sağlık turizmi kolaylaşacak.
Hukuk sisteminde de ticaret alanında uyum sağlanacak.
İPLERİ KOPARIR
Ülgen, gümrük birliği müzakereler insan hakları ve OHAL uygulamaları nedeniyle tam üyelik görüşmelerinin dondurulmasını isteyen Avrupalı siyasetçilere rağmen başarıyla sonuçlanacağına inanıyor. Ancak tek istisna “idam” cezasının geri gelmesi. Bu durumda Türkiye-AB ilişkilerinin onarılmaz bir biçimde yara alacağını söylüyor.
Türkiye ile AB arasında ekonomi karşılıklı bağımlılık içinde bir ilişki. Türkiye’nin ticaretinin yüzde 49’u hâlâ AB ülkelerine yapılıyor. Dünyada yatırım yapan 100 şirketin 49’u AB’den. Türkiye’deki yatırımların yüzde 70’i AB şirketlerinden.
Şimdi merak edilen şu: Ticaret siyasetin önüne geçebilecek mi?
SULTANAHMET’E ‘CESUR’ YATIRIM
SULTANAHMET otellerinde bugünlerde doluluk oranı yüzde 10’u geçmiyor. Otellerin çoğu kiralık ya da satılık ama alıcı yok. Böyle bir ortamda otel açılır mı?
Azerbaycanlı yatırımcı Abu Bekr’in Ajwa Oteli işte böyle bir dönemde açıldı. Uzun yıllardır turizm konusunda uzmanlaşan Selim Geçit’in Genel Müdür olduğu otel, misafir kabul etmeye başladı.
Geçit, Azeri işadamı Abu Bekr’in uzun yıllar sonra İstanbul’a yerleşmeye karar verdikten sonra yatırım yaptığını anlatıyor. Turizm sektöründe Kapadokya’da başlayan yatırımlarını Sultanahmet’e de taşımaya karar veren Bekr, bölgede misafir olarak kalırken otellerde gördüğü eksikleri gideren lüks bir otel yapmaya karar vermiş.
Sultanahmet’te Aziyade Oteli satın alan Bekr’in binayı yeniden düzenlediğini anlatan Geçit, 121 odanın 60’a düşürüldüğünü ve her odanın özel olarak Topkapı Sarayı’nın restoratörlerine yaptırıldığını söylüyor. 80 milyon lira yatırım yaparak yeni açılan ve adını hurmadan alan Ajwa Oteli’nin oda fiyatları da 300 Euro civarında.
Otel Türkiye’de Zeferan Restoran ile Azeri mutfağının en iyi adresi olmayı hedefliyor. Bekr’in hedefi özellikle Azerbaycan’dan gelecek zengin turist. Geçit, Bekr’in turizmdeki sorunların aşılacağına inandığını, fiyat ve kaliteden taviz vermeden o günleri bekleyeceğini söylüyor. “Fiyat indirilmesine karşı. Rolex kriz diye fiyat düşürüyor mu, diyor. Kriz sonrası o fiyatlara çıkmanın daha zor olacağını düşünüyor” diye konuşuyor.
Geçit, Özyeğin Üniversitesi’nden gelen bir akademisyen aynı zamanda. Abu Bekr ile birlikte bir de turizm eğitimi veren bir akademi de kurduklarını söylüyor.
Turizmin bu zor zamanlarında gelecek için umut besleyen yabancı yatırımcı kolay bulunmuyor. Umarım Bekr de pişman olmaz.
BEDAVA YATIRIMA DÖNÜP BAKAN YOK
ADANA’da bugün Kebap ve Şalgam Festivali başlıyor. Bilen bilir, bu festivalin önceki adı Rakı Festivali’ydi. Valilik kararıyla adı değişti.
Ben de Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) “İllerin Rekabetçilik Endeski” araştırmasını açıkladığı toplantı için Adana’daydım. Çeşitli etkinliklerle marka şehirlerden biri olma gayretindeki Adana’nın heyecanı önemli. Ancak Adana rekabetçilik endeksinde kan kaybeden kentlerden biri.
Rekabetçilikte son sıraları her zamanki gibi doğu ve güneydoğu kentleri alıyor. En sonuncu sırada ise Şırnak var. TÜRKONFED’in Cizreli başkanı Tarkan Kadooğlu’na bu kentlerdeki son durumu sordum.
“Bu sonuç tabii ki sürpriz değil” diyor. Şiddetin ortasında kalan halkın zor durumda olduğunu, hâlâ çadırlarda yaşadığını anlatıyor Kadooğlu. Cizre’de zarar gören kendi hastanesine yıkım kararı çıktığı halde yıkamadığını, işlerin yürümediğini belirtiyor ve şunları söylüyor:
“Hükümet neredeyse sıfırdan yatırım yapıp fabrikanın anahtarını vermeyi bile teklif ediyor ama kimse ilgilenmiyor. Şiddet yüzünden vatandaş arada kaldı. 35 yıldır vatandaş mutsuz, huzursuz. Çözüm için yeniden çare aranmalı” diyor.
Kadooğlu’nun dediği gibi bölgeler arasında bu kadar fark olursa demokrasi de, istikrar da, huzur da çok zor...
Paylaş