BÜKREŞ
Emin Özcan, şöyle devam etti: “Sektör Kredi Garanti Fonu kredilerinde aktif rol oynadı. Ancak bu konuda kamu bankaları önde. Yabancı sermayeli özel bankalar biraz daha geride kaldı. Onlar aktiflerini korumaya çalıştılar. Biz ise büyütmeye çalıştık. Bir ayrışma olduğunu söyleyebiliriz. Ama bunun önümüzdeki dönemde düzeleceğini düşünüyorum. Türkiye’de hala ekonominin tek finansörü bankacılık sektörü. Ekonominin finansman yükü hala bankaların üzerinde.
Sadece mevduata bağlı kalmaktansa mevduat dışı kaynakları çoğaltarak bu finansman görevimizi yerine getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Biz Vakıfbank olarak mevduat dışı kaynaklarımızı da geliştirmeye çalışıyoruz. Yurtdışından başkalarının tasarruflarını Türkiye’ye çekmenin, Türkiye’yi cezbetmenin çabası içindeyiz.”
Piyasalardaki hareketliliği de değerlendiren Emin Özcan, şunları anlattı: “Bu hareketlerin spekülatif olduğunu ve rasyonel bir temeli olmadığını düşünüyorum. Yatırımcı için iki önemli beklenti gerçekleşmiş oldu. Seçim kararı Türkiye’de bir belirsizliği ortadan kaldırdı. Merkez Bankası faiz artırımı yaptı. Bundan sonra beklenen neydi? Hem kurda gerilemenin olmasını bekliyorduk hem piyasaların stabil olmasını bekliyorduk. Ama bir anda S&P alelacele bir rapor yazdı. Hemen not düşürdü. 3 ay daha vardı aslında. Bu acelenin sebebini anlayamadık.”
SPORA DESTEKVAKIFBANK Kadın Voleybol Takımı hafta sonu Bükreş’te oynanan maçla dördüncü kez CEV Şampiyonlar Ligi’nin şampiyonu oldu. Kadın oyunculara her maçta destek vermeye çalışan bankanın yönetim kurulu üyelerinin yanı sıra genel müdür Mehmet Emin Özcan da oradaydı. Özcan, “Bu tercihte de ne kadar haklı olduğumuzu zaman içinde gördük. Bugün Türkiye’yi gerek Avrupa’da gerekse dünyada en başarılı şekilde temsil eden takım oldular. Biz sadece takıma sponsor olmuyoruz. Spor okullarımız var. Spora desteğimizi sürdüreceğiz. Bu bizim kimliğimizin bir parçası haline geldi” dedi.
Çin’in Türkiye için de fırsat yarattığını söyleyen DEİK Asya Pasifik İş Konseyi Başkanı Murat Kolbaşı, “Kasım ayındaki fuar önemli bir adım olacak. Şanghay’da yapılacak ithalat fuarı çok önemli. İhracatçılar birliği olarak büyük bir yer kiraladık. Küçük-büyük firmalarla burada yerimizi alacağız” diyor.
BUGÜNLERDE batıdaki ülkelerin birçoğunun gündeminde Çin var. Bilindiği gibi dünyanın ikinci büyük ekonomisine sahip Çin’le Amerika Birleşik Devletleri arasında ciddi bir ticaret savaşı yaşanıyor. ABD’nin Çinle ticaret açığını kapatmak için aldığı önlemler için müzakereler sürüyor. Bu anlaşmazlık Almanya gibi bazı ülkeleri de korkutuyor. Görüşmelerde yumuşamalar olsa da henüz tam bir anlaşma yok. Bu gelişmeler Türkiye gibi ülkeleri nasıl etkileyecek? 10 yılda 10 trilyon dolar ithalat hedefi açıklayan Çinle Türkiye’nin durumu ne? İş dünyası temsilcileri ile yaptığım sohbetlerde sık sık gündeme gelen bu soruları, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Çin İş Konseyi Başkanı Murat Kolbaşı’na sormak istedim.
Kolbaşı’nı Çin’in İzmir’deki Başkonsolosluğu’nun açılış töreninde buldum. Bu görüşmelerin dünya için önemli olduğunu söylüyor Kolbaşı. Türkiye’ye yansımasını ise şöyle özetliyor: “Çin, ABD ile anlaşma yapsa bile bazı sektörlerde alternatif arayışına girecektir. Türkiye bu ülkelerden biri olur. Özellikle gıda konusunda fırsatlar doğar. Ancak bu konuda Türk firmaları bu pazar için daha organize bir şekilde harekete geçmeli” diyor. Bunun için önümüzdeki aylarda çok önemli bir fırsatın olduğunu söylüyor Kolbaşı. Şanghay’da yapılacak ithalat fuarı... İhracatçılar birliği olarak büyük bir yer kiraladıklarını söyleyen Kolbaşı, “Büyük küçük demeden bu fuara katılsınlar. Türkiye bu pazarda başarılı olacak organizasyona da üretim şansına da sahip” diye konuşuyor.
ÇİNLİ FONLAR GELİYOR
Seçimler ve ekonomideki oynaklık nedeniyle biraz durgunluk yaşansa da Çinli fonların Türkiye’de ofisler açtığını, yatırım araştırmalarının sürdüğünü hatırlatıyor Kolbaşı. Bugünlerde Çin’e ihracata başlamak üzere olan Kayserili BRN Yatak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Berna İlter de bu pazarın çok ciddiye alınması gerektiğini anlatıyor. “Çinliler Avrupa’da marka peşinde. Türk markası imajına yüklenmemiz lazım” diyor. Çinle siyasi bazı sıkıntılar yaşansa da ekonomik işbirlikleri artıyor. Türkiye’de yatırım yapan firma sayısı 1000’e yaklaşmış. Gelen turist sayısı 600 bine yaklaşacak gibi. İstanbul’da ICBC Bank gibi büyük 29 şirketin bir araya geldiği bir dernek kuruluyor. Bank of China’dan sonra üçüncü bir bankanın daha gelmesi bekleniyor. Vize sorunu ise ne yazık ki sürüyor. Kolbaşı bazı iyileştirmeler olduğunu TÜSİAD ve DEİK’ten sonra MÜSİAD için de vize muafiyeti sağlamaya çalıştıklarını söylüyor.
Çinle Türkiye arasındaki ticaret hacmi 23 milyar dolar. Türkiye’den ihracat ise sadece 3 milyar dolar. Bu rakamlar Türkiye’nin potansiyeline yakışmıyor. Galiba Çinle ilişkilerin yeniden sağlam bir temele oturtulması gerekiyor!
‘KİRAZ’A DİKKAT!
ÖZELLEŞTİRME İdaresi Başkanlığı başta şeker fabrikaları olmak üzere son dönemlerde birçok alanda faaliyette. Kalamış Fenerbahçe Yat Limanı da uzun süredir vitrinde duran varlıklar arasında. Koç Grubu’nun şirketi Setur’un 1998’de işletmeye başladığı Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı, 2011’den beri özelleştirme kapsamında. 2014’te yapılan ilk ihalede Koç Grubu 664 milyon dolar teklif vermişti.
ÖNCEKİ GÜN SÜRE DOLDU
İhaleye girilen proje ise tamamen değişmiş, limanın doldurularak büyütülmesine karar verilmişti.
Bilindiği gibi Kadıköy Belediyesi ise o tarihte bu projeye karşı çıkmıştı. Belediyeye göre yeni plan yapı, nüfus ve trafik yoğunluğunu arttıracak, kıyı silueti bozulacaktı. Belediyenin dava açması üzerine Koç Grubu ihaleden çekildi. Uzun bir sessizlik döneminden sonra Limanın özelleştirilmesi için yeni hareket geçen yıl kasım ayında başladı. 16 Kasım’da yeni bir özelleştirme planı yayınlandı. Yeni sürecin gerekçesi plan tadilatının yapılmasıydı. Özelleştirme İdaresi’nin plan tadilatı olarak planın genelini koruyan değişiklikle başlattığı yeni süreçte ilk teklif verme tarihi 15 Şubat 2018 olarak belirlenmişti.
Özelleştirme İdaresi bu tarihi daha sonra 27 Nisan 2018’e erteledi. Son teklif süresi de önceki gün doldu.
Öğrendiğime göre özelleştirme süreci yine Kadıköy Belediyesi’nin dava sürecine takıldı. Belediye yeni plan askıya çıkmadan sürenin başlatıldığını belirterek dava sürecini yeniden başlatmış. Daha önce bu köşede Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, “Yoğunluk artışına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Yeni planlara da dava açacağız” demişti. Bu davalar nedeniyle Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı’nın özelleştirmesine teklif alınmamış. İdare özelleştirmeyi dava sorunu çözümlenene kadar ertelemiş.
Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu ile konuştum. Halkı deniz kıyısından koparacak, şirketlerin iznine ihtiyaç duyar hale getirecek bu projeyi yaptırmamakta ısrarlı olduklarını söylüyor.
SUUDİ Arabistan son dönemde kadınlara verdiği haklar ve devrim niteliğinde dönüşümlerle dünya gündeminde. Kadınlara çarşaf zorunluluğunu kaldıran, otomobil kullanmalarına, konsere gidebilmelerine izin veren Suudi Arabistan, bölgede şimdi “ılımlı islam” merkezi olarak tanımlanmak için adımlar atıyor. Bu adımlarla ABD ile zaten iyi olan ilişkilerini daha da sıkılaştıran Suudi Arabistan, 2016’da gündeme getirdiği 2030 vizyonu doğrultusunda da ekonomide büyük projelerin peşinde. Bu değişimlerle de ABD’nin sonsuz desteğini alıyor. Bu desteğin karşılığı da yatırımlarda ABD’nin aslan payını alması tabii ki. İşte bu alanlardan biri savunma sanayii. Türkiye’nin de uzun zamandır bu projelere talip olduğunu biliyoruz. Bu projelerden biri de hatırlarsınız savaş gemileriydi. MİLGEM projesi ile üretilecek olan gemiler. MİLGEM, Türkiye’nin savunma sanayiinde millileştirme projelerinin en güçlülerinden biri. Türkiye bu proje kapsamında savaş gemileri inşa ediyor. Bu proje ile Türkiye ABD, İngiltere, Fransa gibi savaş gemisi üreten ülkeler arasına girmiş durumda.
HAYAL KIRIKLIĞISuudi Arabistan’ın 4 savaş gemisi almak için Türkiye ile imza aşamasına geldiği ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretinden sonra 4 gemiyi almaktan vazgeçtiği haberi geçen yıl mayıs ayında bu köşede yer almıştı. Tuzla’da yaklaşık 2 milyar dolar civarında bir iş imkanı yaratacak bu gemilerle ilgili anlaşma bekleyen firmalara hayal kırıklığı yaşatan bu gelişmeye ilişkin ise Savunma Sanayi Müsteşarlığı olumsuz bir geri dönüş olmadığını ve gemilerin üretimi ile ilgili ters bir durum olmadığını açıklamıştı. Ancak aradan geçen bir yıllık süre içinde bu konuda artık net bir durum ortaya çıkmış. Öğrendiğime göre gemilerin üretimini ABD’nin dev savunma sanayi şirketi Locheed Martin üstlenmiş. Bugünlerde gemilerin alt yüklenicileri de bulunmuş. Türk firmaları ise şimdi Malezya, Pakistan, Katar’daki bu firmalarla üretimin bazı bölümlerini alabilmek için görüşmeler yapmaya başlamış. Uzun bir süredir iş bulmakta zorlanan tersaneler iş kaybına ve dolayısı ile istihdam kaybına yol açan bu gelişme nedeniyle üzgün. Bu kayıp tabii ki sadece firmaları değil ülke ekonomisi de etkiliyor. Tabii bu büyük savunma projeleri siyasetten bağımsız değil. Türkiye ile Suudi Arabistan ilişkileri nereye gidiyor? Bunu da yaşayarak göreceğiz!
‘HEPİMİZİN ODASI’ SLOGANIYLA DENİZCİLERİN BAŞKANI OLDUDENİZ Ticaret Odası (DTO) Türkiye’nin en önemli sektör kuruluşlarından biri. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne bağlı odaların seçim sürecinde bu odanın da yeni yönetimi belirlendi. 15 yıldır başkanlık yapan Metin Kalkavan, ciddi bir yarışın ardından görevi, seçime katılan 4 bin üyenin yüzde 56’sının oyunu alan Tamer Kıran’a devretti... Yeni yönetim kurulunda Şadan Kaptanoğlu, Salih Zeki Çakır, Recep Düzgit’in yanısıra, Koç Holding Turizm Gıda ve Perakende Grup Başkanı Tamer Haşimoğlu ile Demirören Grubu CFO’su Nejdet Hüddam gibi sektörün önde gelen temsilcileri de yer aldı. Tamer Kıran armatör Turgut Kıran’ın kurduğu Kıran Holding’in bir üyesi. Rizeli Kıran DTO’ya başkan olma nedenini bugüne kadar oluşturduğu birikimi sektörün faydasına sunmak olarak açıklıyor. DTO’da son 4 yılın rehavet dönemi olduğunu söyleyen Kıran, odanın borçlanarak kaynaklarını Piri Reis üniversitesi’ne aktarmasını ve şeffaf davranılmadığını söyleyerek yönetime geldi.
Sloganını ise “Hepimizin odası” olarak belirledi. Yönetime talip olan arkadaşlarıyla göreve başlayan Kıran, yeni yönetimin ilk ele alacağı konulardan birinin de eski gemi sorunu olacağını söylüyor...
BABASININ İZİNDEYeni yönetimde yer alan isimlerden biri de Şadan Kaptanoğlu oldu. Şadan hanım erkek egemen bir sektör olan denizcilikte son yıllarda sayıları hızla artan yeni kuşak kadın patronlardan biri. En önemlisi de DTO’nun uzun yıllar başkanı olan, son olarak da Meclis Başkanlığı yapan Cengiz Kaptanoğlu’nun kızı. Cengiz Bey, sektöre damga vuran isimlerden. Siyasetçi kimliğiyle de bilinen bir isim. Kaptanoğlu bugün babasının izinden yürüyor. Onun gibi sadece DTO değil uluslararası kuruluşların yönetiminde yer alıyor. Rahmi Koç’un kurucusu olduğu TURMEPA’nın başkanı. 2019’da ise dünya denizciliğinin de en büyük ve en etkili şirketlerinin üçte ikisini temsil eden Baltık ve Uluslararası Denizcilik Konseyi’nin (BIMCO) ilk kadın Yönetim Kurulu Başkanı olmaya hazırlanıyor. Kaptanoğlu’nu gelecek yıllarda Türkiye’de de denizcilerin başkanı görürsek şaşırmayalım!
ANKARA’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin 2 bin kişilik salonu oturacak yer kalmayacak kadar doluydu hafta başında düzenlenen törende. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Erol Bilecik’e kadar Türkiye iş dünyasının önemli isimlerini bir araya getiren toplantının nedeni ise teşvik sisteminde yapılan değişiklikti.
İş dünyası uzun bir zamandır teşvik sisteminde radikal bir değişim olması gerektiğini savunuyor. Bunun gerekçesi Türkiye’nin son derece zayıf olduğu yüksek ve orta teknolojiye dayalı yatırımlarda öne geçebilmesi. Ayrıca Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiren cari açık sorununa son verecek yatırımların desteklenmesi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi de bu gerekçelere dikkat çekerken Mevlana’nın “Ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” dizeleriyle yeni sistemi açıklamıştı.
135 MİLYAR DEĞERİNDE
19 firmanın 23 proje içinde Serhan Süzer’in aile işlerini bırakarak kendi çevreci hedefleri için başlattığı Ekore ve İshak Alaton ölmeden önce vasiyet olarak desteklenmesini istediği Alvimedica benim için anlamlıydı. Türkiye’nin ithal etmek zorunda olduğu kateter ve stent üretimini sürdüren Alvimedica için destek alamadığından yakınan İshak Alaton, Türkiye’nin yüksek teknolojiyle dayalı yatırımların desteklemesi için yaptığı çağrıların gerçekleşmemesi nedeniyle kırgın gitmişti.
Tosyalı ve Vestel’in 28’er milyar lira tutan yatırım planları da 135 milyar liralık yatırımlar içinde ağırlıklı olanlardı.
Teşvikler iş dünyası tarafından alkışlarla karşılandı. İş insanlarından eleştiri ya da öneri ise pek de fazla gündeme gelmedi.
Yeni teşvik sistemini nasıl buldular? Bu soruyu bazı iş insanlarına sordum. Genel olarak yeni teşvik sisteminin yıllardır gündeme getirilen kaygıları gözetmiş olduğunu ve yeni bir vizyon getirdiğini söylüyorlar.
DOĞUŞ Grubu Türkiye’nin önemli gruplarından biri. Ayhan Şahenk’in 67 yıl önce kurduğu grup, inşaat sektörü ile başladı bugün çok farklı alanlarda faaliyet gösteren 7 sektörde 300 şirkete, 35 bin çalışana sahip. Son günlerde grupla ilgili bazı gelişmeler yaşanıyor. Yönetim kademesinde değişimler, borçları ve yönetimi yeniden yapılandırma çalışmaları göze çarpıyor. Bankalara başvurunun duyulmasından önce geçen haftalarda basında yer alan haberlerde Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk’in başta Doğuş Restaurant Entertainment and Management’tın (D.ream) hisselerinin bir kısmı ile Nusr-et, Zuma gibi bazı operasyonları satışa çıkaracağı yer alıyordu. Satılacak operasyonlardan birinin ise Zafer Kurşun ve Zafer Yıldırım’ın sahip olduğu Orjin Grup’la ortak yapılan İstinye Park yatırımı idi. İstinye Park alışveriş merkezi furyasının en başarılı örneklerinden. İstanbul’da ziyaretçi ve ciro açısından ilk sırada yer alan Cevahir’den sonra Zorlu Center ile ilk üçte yer alıyor. İstinye Park markalar sokağıyla da üst gelir grubunun cazibe alanı. Doğuş Grubu’nun İstinye Park’taki hisse oranının yüzde 42 olduğu biliniyor.
Ancak aldığım bilgilere göre Doğuş Grubu çok başarılı olan İstanbul’daki ortaklığının hisselerini değil İzmir yatırımına ilişkin bu kararı almış. Hatta satış gerçekleşmiş. Yüzde 50 civarındaki hisseler diğer ortak Orjin Grubu’na devredilmiş bile. İzmir yatırımının geçmişi 2013 yılına uzanıyor. Doğuş ve Orjin Grup İstanbul İstinye Park başarılı olunca ve İzmir’den de yoğun talep gelince aynı modelde bir AVM’yi İzmir’de de açmaya karar vermişti. Gökdelenleriyle alışveriş merkezleriyle “gelişerek” İstanbul’a benzeme kararlılığında olan İzmir’de yatırım için 2013 yılında start verildi. İzmir Üçkuyular’da davalı, itirazlı yani biraz maceralı bir süreçten sonra 340 bin metrekarelik bir arazide yatırım başladı. 300 mağazalı AVM ile 211 odalı otel inşaatı başladı. Projenin kapsamında temalı büyük bir de yeşil alan olacak. Bittiğinde günlük 45 bin ziyaretçi hedefleniyor. 3 bin kişiye ise istihdam sağlayacak. İzmir’deki inşaat bugünlerde hızla sürüyor. 250 milyon dolarlık yatırımda artık tek yatırımcı olan Orjin Grubu, yatırımı 2019 yılı içinde tamamlamayı planlıyor. Yorumlara göre İstanbul’da hızlanan Galataport yatırımıyla finansman ihtiyacı artan Doğuş Grubu, bundan sonra konsantrasyonunu bu yatırım üzerine yoğunlaştırmak istiyor. İstinye Park İzmirle başlayan varlık satışları ise hangi yatırımlarla sürecek, zaman gösterecek?
LAFAYATTE AVRUPA’YA ‘VADİ’DEN GİRİYORFRANSA’nın en büyük perakende gruplarından biri Lafayatte. Yıllardır Türkiye’ye girdi giriyor söylentileri çıkardı. Sonunda Anadolu yakasında Emaar’da ilk mağaza DEMSA Grubu’nun temsilciliğiyle açıldı. Lafayatte şimdi ikinci mağazayı Vadistanbul AVM’de açacak. Vadistanbul, İstanbul’un yeni çekim alanlarından biri. İstanbul’da marka olan Avrupa Konutları’nın üreticisi Artaş İnşaat’ın ikinci kuşak üyesi Serhan Çetinsaya eski Evyap Fabrikası üzerinde kurulan Vadistanbul projesini anlattı.
1.5 MİLYON ZİYARETÇİ
İstanbul’un en büyük karma projelerinden biri Vadistanbul. Konut, ofis, otel, alışveriş merkezi, festival ve park alanları gibi yaşam alanlarından oluşuyor. 1.915 konut, AVM bünyesinde toplam 270’i aşkın marka var. AVM’nin içine kendi yaptıkları yatırımla Seyrantepe metrosundan ‘havarayla’ giriliyor. Çetinsaya, Vadistanbul’da yer alacak olan Galeries Lafayette’in, 10 bin metrekare alan içerisinde en büyük departman store olacağını söylüyor. AVM’yi ulaşılabilir lüks kavramına uygun olarak konumlandırdıklarını buna göre de marka karması yaptıklarını anlatıyor. Daha açılır açılmaz yoğun bir ilgi gördüklerini anlatan Çetinsaya, 2018 yılında aylık ziyaretçi hedefini aylık 1.5 milyon olarak belirlediklerini söylüyor. Çetinsaya “Cevahir, İstinye Park ve Zorlu ile birlikte öncü AVM’ler arasına girmek istiyoruz. İlk üçte yer almak hedefimiz” diyor. Vadistanbul bünyesindeki ofisleri satın alanlar arasında önemli yabancı bankalar ve ilaç şirketleri var. Ünlü sanatçı Tarkan’ın da ofisi bu projede yer alıyor. Yabancı yatırımcıya toplu satış ise söz konusu değil. “Bu projede yatırım değil oturmak için satış oldu. Bu oran yüzde 90’a 10 civarında” diyor. Çetinsaya, Avrupa Konutları, Tema, Ataşehir kuleleri gibi projelerinde bugüne kadar 18 bin konut inşaa ettiklerini söylüyor ve Vadistanbul’un son etabının ise 2018 Temmuz’da başlayacağını açıklıyor. Bir zamanların fabrikalar bölgesi olan Cendere Vadisi’nde birbiri ardına sıralanan yeni konut projeleri arasında doğaya uyumlu görünen tek proje Vadistanbul. Yeşil alanların arasındaki proje umarız yıllar içinde aynı özelliğini koruyabilir.
TÜRKİYE en büyük ekonomik krizlerinden birini 2001 yılında yaşadı. Fatura ağır oldu, 26 banka battı. Aradan 17 yıl geçti. Bankaların devredildiği Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bu süre içinde bankalardan tahsilat yapmaya devam etti. Ancak hala kapanmayan dosyalar var. Ocak ayında İktisat Bankası’nın eski sahibi Erol Aksoy’un cezası Yargıtay tarafından onaylandı. Ancak Erol Aksoy uzun süredir ortada yok. TMSF eski Başkanı Ahmet Ertürk’ün Raf Temizliği isimli bir kitap yazmasına vesile olan bu dosyalara ilişkin durum ne? TMSF Başkanı Muhiddin Gülal’la FETÖ şirketlerine yönelik bu köşede yayınlanan sohbetimizde bu eski dosyalardaki son durumu da sordum. Gülal, 15 yılda 26 bankanın hakim ortaklarından tahsil edilen paranın 23 milyar dolar olduğunu söylüyor. Dosyaların kapanması için son aşamaya geldiklerini anlatan Gülal, şu bilgileri veriyor: “Bazı hakim ortaklarla ilişkili alacak sorunlarımız sürüyor. Kapanmayan dosya çok. Erol Aksoy kaçak. Dinç Bilginle ilgili sıra cetvelini bekliyoruz. Mehmet Emin Karamehmet, Cavit Çağlar, Ali Balkaner dosyaları da son aşamada. Artık bu dosyaları kapatarak yürümek istiyoruz. 15 senedir yapılabilecek her şey yapılmış. Hareket imkanı az. Bu alacakları gündemden düşürmek istiyoruz.”
LANSMAN YAKINDA
Bu dosyalardan biri de Yurtbank’ın hakim ortağı Ali Balkaner’e ait. 2017 içinde Balkanerle yapılan protokolde 2005 itibariyle borç miktarı 571 milyon dolar olarak açıklanmıştı. Gülal, grubun en değerli arazisinin bulunduğu Ataşehirle ilgili önemli bilgiler verdi. Hasılat paylaşımlı konut projesi için düğmeye basıldığını anlatan Gülal, 1113 konutluk projenin üçlü bir konsorsiyum olarak inşaa edileceğini ve lansmanın yakın zamanda yapılacağını açıkladı.
LENS YAPI YAPACAK
Ataşehir’deki üç kule konut projesini inşaa edecek şirketin adı Lens Yapı. Yeni kurulmuş bir şirket olan Lens’in ortakları Mah Uluslararası Havacılık ve Mehmet Gür olarak görünüyor. Şirket 500 bin TL’den 9 milyon TL’ye kadar değişken fiyatlarda satışa çıkarılan Ataşehir Modern Projesi’nin bitiş tarihini Mart 2021 olarak gösteriyor. Türkiye’nin finans merkezi olarak belirlenen Ataşehir değerli bir bölge. Proje Balkaner’in borçlarını ödeyebilecek mi? Zaman gösterecek!
DUMANKAYA MAĞDURLARI EYLEME HAZIRLANIYOR
BU arada Muhiddin Gülal ile yayınlanan röportajıma çok sayıda mesaj geldi. Özellikle Fi Yapı ve Dumankaya’nın Alman bir gruba satış süreci bu iki grubun mağdurlarını fazlasıyla heyecanlandırdı. Ancak en yoğun mesaj ise TMSF’den gelen danışmanların çözüm sürecine dahil olamayacağını söylediği 1028 dairenin bulunduğu Fi Yapı Kırıkkale mağdurlarından geldi. Dernekleşen mağdurlar sorundan Gülal’ın haberinin olmadığına inanıyor ve çaresizlik içinde sorularına yanıt bekliyor. Dumankaya mağdurları ise 13 Nisan’da yine TMSF önünde eyleme hazırlanıyor.
Dolayısı ile Türkiye ekonomisinin en önemli merkezlerinden biri. Bursa Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı İbrahim Burkay’ın ev sahipliğinde NEF İnşaat’ın sponsorluğunda düzenlenen Hürriyet Ekonomi Zirvesi için Bursa’daydık.
Zirvenin başlığı “Bursa, Endüstri 4.0 ve Otomotiv” idi. Konu hem Bursa için hem de dünyanın 10’uncu büyük ekonomisi hedefi koyan Türkiye için son derece önemli.
Endüstri 4.0 ya da dijital dönüşüm adı verilen bu dönemin dünyayı şimdiden değiştirmeye başladığı artık tartışılmaz bir gerçek. Biliyoruz ki birçok iş şimdiden form değiştirmeye başladı, birçok meslek yakın gelecekte kaybolacak, iş yapış biçimleri tamamen farklılaşacak.
Bu dönüşüm dünyanın en klasik sorunlarından biri olan çalışma hayatında kadın erkek eşitliğini nasıl etkileyecek? Toplumsal cinsiyet eşitsizliği denilen soruna karşı mücadele etmek zorunda olan dünya kadınları bu dönemde nelerle karşı karşıya kalacak?
Hürriyet’in kadın yazarlarından biri olarak toplantıda ben de bu sorulara yanıt aramaya çalıştım. Bu önemli soruya yanıt vermeden önce Türkiye’de kadının durumunu hatırlamakta fayda var. Çünkü Türkiye kadın erkek eşitliği açısından sorunlu bir ülke.
Nüfusun yarısı kadın ama işgücüne katılım oranı yüzde 30’larda, OECD ülkelerinde bu oran yüzde 60. Çalışan kadınların yüzde 40’ı kayıt dışı çalışıyor. Kadın girişimci oranı da yetersiz, yüzde 17 civarında.
Cinsiyet eşitsizliği açısından da 144 ülke içinde en altlarda 130’uncu sırada yer alıyoruz. Ekonomide olduğu gibi siyasette de kadının adı yok. Siyasetteki oran yüzde 14.
BURSA GÜÇLENİYOR