Paylaş
TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) başkanlığını üstlenen Erol Bilecik yeni görevine başlayalı sadece 4 ay oldu. Bilecik uzlaşmacı yapısıyla dikkat çeken bir isim. Hürriyet ve diğer medya kuruluşlarına verdiği demeçlere baktığınızda ileriye yönelik umutlu beklentiler içinde olduğunu hemen fark ediyorsunuz. Bilecik eleştiriden çok sürekli ileriye yönelik yapılması gerekenlerin altını çiziyor. Bilecik döneminin bu uzlaşmacı, hoşgörülü ve umutlu anlayışı Ankara’da da etkili olmuş ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2014 yılından bu yana ilk kez TÜSİAD toplantısına katıldı. Pek çok farklı konuda mesajlar verdi ve farklı sorunlara ilişkin görüşlerini paylaştı. Cumhurbaşkanı’nın özellikle son yıllarda TÜSİAD’a ilişkin yaklaşımının çok sıcak olmadığını biliyoruz. TÜSİAD’ın farklı konularda dile getirdiği eleştiriler, aradaki buz tabakasını hep kalınlaştırmıştı.
Ben de bu son ziyaretin buz tabakasını eritip eritmediğini, ilişkilerin sıcaklık kazanma ihtimali olup olmadığını merak ettim. TÜSİAD üyeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelmekten memnun. Dünyada ve Türkiye’de ekonomik sorunların sürdüğü bir ortamda kutuplaşmanın sürmemesi gerektiğini düşünüyorlar ve atılan adımlardan mutlular.
İPUÇLARINI VERİYOR
“Cumhurbaşkanıyla TÜSİAD arasındaki buzlar eridi mi?” Bu soruyu yanıtlayan bazı üyeler ilişkilerin bu ziyaretle ısındığını ve bu sıcak ilişkinin süreceği izlenimi edindiklerini söylüyor. Bir TÜSİAD üyesi ise buzların eriyip erimediği sorusuna şu ilginç yanıtı veriyor: “TÜSİAD için buz yoktur! Biz duruşumuzu hiç değiştirmedik. Laiklik, hukuk devleti ve demokrasi... Yani duruşumuz kuruluş ilkelerimizle aynıdır...”
TÜSİAD’ın önemli isimlerinden biri olan üyenin sözleri Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan ve Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik’in konuşma metinlerinde de ipucunu veriyor zaten. Özilhan’ın şu mesajları çok önemli:
- Herkesin ortak talebi olan özgürlük, refah, istikrar, huzur ve barış ortamının tesisi için başta uyum yasalarının çıkarılması olmak üzere her alanda ortak aklı, demokratik tartışmayı ve uzlaşmayı esas almak gerekiyor.
- Zorlukları aşmak, huzurlu ve güçlü bir Türkiye yaratmak, en geniş özgürlüklerin toplumu olarak dünyada yükselmek, bölgemizde ve dünyada barış ve istikrara katkıda bulunmak için imkanlarımız, kaynaklarımız, siyasi seçeneklerimiz var. Siyaset ve devlet insanlarımızın bunları en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyoruz. Çatışmanın, kutuplaşmanın kimseye faydası yok. Mesajlar karşılıklı olarak yerine ulaştı mı zaman gösterecek!
İSTANBUL MODERN’DE İTALYAN MİMAR RENZO PİANO ÖNE ÇIKIYOR
TÜRKİYE’nin ilk modern sanat müzesi İstanbul Modern, Galataport inşaatı nedeniyle yıkılarak, yeniden yapılacak binalardan biri. Salıpazarı Liman İşletmeciliği ve Yatırımları A.Ş. ile İstanbul Modern Sanat Vakfı (İMSAV) arasında imzalanan anlaşmaya göre yeni bina dünya standartlarında bir tasarımla gerçekleşecek. Müze, Eczacıbaşı Holding ve Doğuş Grubu-Bilgili Holding’in ortaklaşa katkısıyla yapılacak. Yeni müze binası tamamlanana kadar, yıkılıp yeniden yapılmakta olan Paket Postanesi’ne taşınacak olan İstanbul Modern’de hangi ünlü mimar seçilecek uzun bir süredir merak konusuydu. Öğrendiğime göre dünyanın en ünlü mimarlarıyla yapılan görüşmeler sonuçlanmış. İtalyan Renzo Piano’da karar kılınmış. Piano ile imzalar atılmak üzereymiş.
LASTİKTE VERGİ KORKUSU
LASTİK sektörü Türkiye’nin en güçlü üretici sektörlerinden biri... Türkiye’de yabancı sermayeli yatırım yapılan ilk sektör olma özelliğine sahip. 1960’larda yabancı sermayeli yatırımlara izin verilince, ilk yatırım İtalyan Pirelli tarafından yapılmıştı. Bugün Continental, GoodYear, Bridgestone, Hankook, Michelin gibi önemli markalar Türkiye’de üretiliyor. Yıllık üretim adedi de 50 milyon civarında.
Üretim fazlası ise ihraç ediliyor. Türkiye’de üretilen her 4 lastiğin neredeyse 3’ü ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. İhracat miktarının getirisi yaklaşık 1 milyar dolar civarında. Ancak sektörde 800 milyon dolar civarında da ithalat var. Çünkü piyasanın 6 bin farklı çeşit lastik ihtiyacı var, bunun 150 -200 tipi yerli olarak üretiliyor. Lastik üreticilerinin endişesinin nedeni ithalatla ilgili yapılan bir hazırlık. Yerel üretimin zarar gördüğünü düşünen Ekonomi Bakanlığı, hazırladığı bir tebliğ ile ithal lastiklere kilogram başına 0.5 dolar gümrük vergisi getirmeye hazırlanıyor. Lastik üreticilerini kaygılandıran tebliğ Bakanlar Kurulu’nda imzada.
Sektör temsilcilerine göre bu tebliğin hayata geçmesi halinde, Türkiye’de uzun yıllardır ithalat ve ihracat yapan yatırımcılar, önemli bir maliyet yüküyle karşı karşıya kalacaklar. Sektör temsilcileri katma değeri yüksek ürün üreterek ihraç ettiklerini, ithal ürünlerin ise basit ürünler olduğunu söylüyor ve “Bu durumda cezalandırılmış olacağız” diyorlar. Yine iddialara göre söz konusu vergi, sektörü ticaret yaptığı ülkelerle karşı karşıya getirme riski taşımakta. Özellikle ihracat yaptıkları Avrupa ülkelerinin karşılık olarak aynı tür bir korumacılığa yönelebilecekleri belirtiliyor. Lastik üreticileri tebliğin yeniden ele alınmasını ve bu risklerin tekrar gözden geçirilmesini istiyor. Bu artış yerli üretime katkı sağlar mı? Büyük oyuncuların hemen hemen hepsi hem ihracatçı hem ithalatçı olduğu için bu sorunun yanıtı verilmiş değil.
Ancak bir gerçek var. Maliyet artışı demek, tüketicinin cebinden çıkacak para demek. İddialara göre bu tebliğle lastik üretim maliyetleri yüzde 10-20 artacak. Bu da lastikte fiyatlar artacak anlamına geliyor.
DÜZELTME: VAKIF EMEKLİLİK: ÇAĞRI MERKEZİ YATIRIMIMIZ YOK
Ekonomi Fısıltıları köşesinde iki hafta önce “Doğu Holding Masalı Canlanıyor mu?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yüzbaşıoğlu’na dayanarak yazdığım yazıda Vakıf Emeklilik’le ortak bir çağrı merkezi yatırımından söz etmiştim. Vakıf Emeklilik bir açıklama gönderdi ve bu holdingle ortak hiç bir yatırımının olmadığını bildirdi. “Kaynağımdan aldığım” yanlış bilgiyi düzeltmek isterim.
Paylaş