Paylaş
İkisi de gerçekten güzel kadınlardı ama 1940’lı yıllarda, Ankara’nın Çubuk Baraj Gazinosu’nda onları masaya davet etmek için insanda hem yürek hem de dolu bir cüzdan olması şarttı.
‘Rakı şişesinde balık olmuş’ iki kafadar işte bu hatayı işlemişlerdi.
Sazlı-cazlı muhabbet esnasında kadınları masaya çağırmışlar, cüzdanlarının boş olduğunun farkına ancak sıra hesabı ödemeye gelince varmışlardı.
Yapacak fazla bir şeyleri yoktu. Ya bir temiz dayak yiyecekler ya da bulaşıkları yıkamak için mutfağın yolunu tutacaklardı. Bir de zayıf bir ihtimal görünüyordu ufukta... Gazino’nun müdürünü çağırdılar.
Müdür Salim Şengil henüz 24 yaşındaydı. Masaya gittiği zaman uzun boylu, yüzü sivilceli olan önce özür diledi.
Hesap 48 lira 60 kuruş tutmuştu, yanlarında sadece 16 lira 80 kuruş vardı. Bir kağıt imzalacaklarını, borçlarını yarın getireceklerini söylüyordu.
Salim Bey anlayışla gülümsedi. “Önemi yok efendim” dedi; “Bu akşam benim konuğum olun. Buraya her zaman bir Orhan Veli ile bir Nurullah Ataç gelmiyor.”
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip Musikiler alıyorum.
Bir de rakı şişesinde balık olsam
Dün, yukarıdaki dizelerin ölümsüz şairi Orhan Veli’nin doğumunun 100. yılıydı.
Edebiyat çevrelerinin dışında, halk arasında da tanınan ender yazarlardan biriydi Orhan Veli.
Peki hangi rüzgar Nurullah Ataç gibi bir ustayla birlikte onları Baraj Gazinosu’ndaki konsomatrislerin yanına atmıştı?
Nurullah Ataç o akşam Özen Pastanesi’nde otururken Orhan Veli yanına gelip “Baraj gazinosunda çok güzel kadınlar varmış, kalk gidelim” demiş. Ataç da, “Herhalde parası var ki bu teklifi yapıyor” diye düşünmüş; “Tamam” demiş “gidelim.”
Orhan Veli de aynı anda “Bugün Nurullah’ı tercüme bürosunda gördüm, herhalde parasını almış olacak ki kabul etti” diye geçirirmiş içinden. İşte bu düşünceler onları kızıl saçlı İlonka ile esmer güzeli Brenislava’nın masasına kadar götürmüş.
Salim Şengil onları bir güzel ağırladıktan sonra kendi şöförü Sabahattin ile evlerine kadar göndermiş. Şöför dönünce de “Kazasız belasız bıraktın mı?” diye sormuş.
“Evet efendim ama arabada kavga ettiler” demiş Sabahattin ve devam etmiş “Yüzü sivilceli olanı ‘Dua et de Salim Bey beni tanıdı, yoksa bir güzel dayak yemiştik’ dedi. Yaşlı, kekeme olan da ‘Hayır önce beni tanıdı’ diye cevap verince bütün yol boyunca bağırışıp durdular.”
Orhan Veli ve Nurullah Ataç... İki dev yazar, çocuk ruhlu iki insan... Belki de onların büyüklüğü içelerindeki çocuktan kaynaklanıyordu; kim bilir?
Not: Bilgiler, Salim Şengil’in ‘Anılarda Kalan Portreler’ kitabından alınmıştır.
Cumhurbaşkanı kriterlerim
Kimileri bazı şeyleri görür ve “neden?” diye sorarmış; kimileri de hiç var olmayan şeyleri düşler ve “neden olmasın?” dermiş. Ben de “neden olmasın” diyorum. Siyasetin griliğinden bunalanlara hayalimdeki cumhurbaşkanı adayımın özelliklerini açıklıyorum.
Orhan Baba ciddiyetinde;
Kadir İnanır otoriterliğinde;
Türkan Şoray zarafetinde;
Filiz Akın sadeliğinde;
Fatma Girik cesaretinde;
Kıvanç Tatlıtuğ karizmasında;
Nuri Bilge Ceylan titizliğinde;
Cüneyt Arkın gibi koydu mu oturtan;
Hulusi Kentmen kadar babacan;
Adile Naşit kadar şefkatli;
Ajda Pekkan gibi batıya,
İbrahim Tatlıses gibi doğuya açık...
Tarkan gibi çevreci,
Sezen gibi üretken;
Cem Yılmaz kadar espirili;
Şener Şen gibi her kesimce sevilen bir Cumhurbaşkanı istiyorum. Çok şey mi istiyorum?
Hay bin köfte!
Tom Braks’ın sevimli kankası Tonton boşuna “Hay bin köfte” dememiş. Gerçekten de dünyada ayrı adlarla anılan yüzlerce köfte çeşiti var.
’Ne kadar köfte, o kadar ekmek’ atasözümüze kaynak olan köfte ekmek ise, ilk kez 1726’da Üsküdar’da Bolulu Mehmet Usta’nın lokantasında hazırlanmış ve acuka ile servis edilmiş. Bol baharatlı bir sos olan acuka ile biberin karışımının da ketçabın atası olduğu iddia edilir.
Bu topraklarda da her devirde çok sevilmiş ve afiyetle yenilmiş köfte.
Tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolup işin tadını kaçırmak istemiyorum. Bu yüzden de lafı hiç uzatamadan, bana göre en leziz 10 köftecisinin adresini veriyorum. Ağzınızın tadı hiç eksik olmasın...
Bir Tarihi Merkez Efendi Köftecisi (Zeytinburnu)
İki Tarihi Sultanahmet Köftecisi (Sultanahmet)
Üç Meşhur Filibe Köftecisi (Sirkeci)
Dört Şöhretler Köftecisi (Beşiktaş)
Beş Kırpınar (Beşiktaş)
Altı Köfteci Ali Baba (Arnavutköy)
Yedi Özcanlar (Tekirdağ)
Sekiz İsmail’in Yeri (Bolu)
Dokuz Meşhur Köfteci Mustafa (Sakarya)
On Filizler Köftecisi (Üsküdar)
Ortaya karışık
Bir Tom Ford 27 yıldır birlikte olduğu partneri Richard Buckley ile Amerika’da evlendi. Çiftin taşıyıcı anne yoluyla sahip oldukları iki yaşında bir de oğulları var. Tom’a aşık kadınlar, artık ‘resmen’ karaları bağlayabilirler. (Fotosu var)
İki 2012 yılındaki başkanlık seçimlerinde, Kim Kardashian’ın onlarca kez Obama ve ekibini arayarak, seçim kampanyasında yardımcı olmak istediğini söylediği, fakat tüm çabalarına rağmen kampanyaya uygun olmadığının söylenip ret cevabı aldığı ortaya çıktı. Obama, ikinci Lewinsky skandalına teğet geçmiş.
Üç 21. yüzyılın kara film ustası David Lynch’in, değişik zamanlar ve farklı ülkelerde çekilmiş fabrika fotoğraflarından oluşan yeni kitabı ‘The Factory Photographs’ bir ‘cool’ kütüphanenin olmazsa olmaz kitapları arasında sayılıyor. Kültür entelekansiya uyuma!
Dört 2 Şubat’ta uyuşturucudan ölen Oscarlı aktör Philip Seymour Hoffman’ın çekimlerini tamamladığı son filmi ‘A Most Wanted Man’in yeni fragmanı yayınlandı. John Le Carre romanından uyarlanan casus filminde Hoffman’a başrolde Rachel McAdams eşlik ediyor. Anlaşılan bunca ‘yaşayan’ vasat oyuncu varken, Hoffman öldükten sonra bile başarısını devam ettirecek. (Fotosu var)
Beş Amerika’da ünlü olmanın yolu yönetmenin yatağından değil Abercrombie’den geçiyor! Ashton Kutcher’dan Jennifer Lawrence’a, Sienna Miller’dan Heidi Klum’a, Lindsay Lohan’dan Taylor Swift’e kadar şimdilerin Hollywood yıldızları gençlik yıllarında Abercrombie&Fitch’in katalogu için modellik yaptıkları ortaya çıktı. Fotoğrafların Bruce Weber imzalı olması tartışmasız bu kampanyaların başarısındaki en büyük etkenlerden biri...
Paylaş