Paylaş
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun...” 27 Şubat doğum günüydü Deniz Gezmiş’in... Darağacına gönderilmeseydi, 67 yaşında olacaktı bugün. Onun efsaneye dönüşen kısacık yaşamında öyle bir ‘karar anı’ var ki beni hep şaşırtmıştır. Rahmetli Erdal Öz’ün ‘Gülünün Solduğu Akşam’ isimli o güzelim kitabında ortaya attığı bir iddia vardır. Deniz Gezmiş, Erdal Öz’den üç kişilik siyanür tableti istemiştir. Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan ile birlikte devrimci tavırlarını son dakikaya kadar sürdüreceklerdir. Ama idam sehpasında kazaklarının yakalarına diktikleri, Öz’ün getirdiği o kapsülleri ağızlarında patlatıp intihar edeceklerdir. Çünkü “Onların ipiyle asılmayacağız” demiştir Deniz... Peki Erdal Öz zehiri nasıl sokacaktır cezaevine? Deniz bunun da bulmuştur çözümünü. Zehirli Kapsüller, Öz’ün onlara göndereceği kırmızı ciltli kitabın içine yerleştirilecektir.
Öz, bir taraftan arkadaşlarının son isteği, öte yandan da ‘ya son anda karar iptal edilirse’ düşüncesi arasında gidip gelmektedir. Durur, düşünür ve sonunda kararını verir; zehiri göndermeyecektir. Bu iddia Deniz’lerin o günlerdeki devrimci arkadaşları tarafından şiddetle reddedilmişti. Onlara göre intihar bir zayıflık göstergesiydi. Ama daha sonra Gezmiş’in avukatı Mükerrem Erdoğan, bu öyküyü doğrulamıştı. Tabii ki Deniz ve arkadaşlarının kararının altında yatan; savaştıkları değerlerin karşısında çaresizliği kabul etmek değil, kendi hayatları hakkında söz sahibi olabilmeyi istemekti. “Hayat halka açık bir konser performansıdır, kemanı çalmayı da konser sırasında öğreniriz” demiş düşünür... Ne yazık ki onların konseri çok kısa sürdü... “Acıyorsam sana anam avradım olsun... Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun...”
Hillary’nin Sırları
ABD’nin 2008 seçimlerinde tarihte örneği hiç olmayan bir durum yaşanıyordu. Ya ilk kez bir siyahi, başkanlık koltuğuna oturacaktı, ya da bir kadın... Sonuç malum; Obama başkan oldu, Hillary Clinton da “Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?” diyerek dış işleri bakanı... Dile kolay, kadın 67 yaşında ama 2016’da yapılacak başkanlık yarışında diğer demokrat adaylara altı kat fark atmış durumda. Hillary’nin başarısının sırrı, kim bilir belki de libidosunu politikaya adamışlığında yatıyor. Politik hırsı her zaman arzularının önüne geçiyor. Düşünün, Monica Lewinsky skandalında bile yaşadığı travmayı, siyasi hayatında bir sıçrama tahtası olarak kullanan bir kadından bahsediyoruz... Bir araba lafı boşuna etmedik tabii... Bugünlerde Amerika’da pek çok kişi onun hakkında yazılan ‘HRC: State Secrets and the Rebirth of Hillary Clinton’ adlı kitabı konuşuyor. ‘Daha önce resmi biyografisi yazılıp çok satmayan birinin kendi onaylamadığı yaşam öyküsü neden tekrar kaleme alınır’ sorusu bile kitaba olan ilgiyi azaltmıyor. Jonathan Allen ile Amie Parnes’ın birlikte kaleme aldığı ve Hillary’nin seçimleri kaybettikten sonra günümüze kadar yaşadıklarını konu alan kitap, Türkçe’ye henüz çevrilmedi. Ama merak edenler için kitaptan birkaç küçük detay derledim...
*Seçim öncesi Bill Clinton, Hillary’ye karşı Obama’yı destekleyenlerin hepsini kara listeye alıp, bu isimlerin rakiplerine destek vermek için elinden geleni yapmış.
* Hillary’nin MOSSAD ajanlarını andıran bir ‘intikam tarzı’ varmış. Bayan Clinton, karşısındakine beklenmeyen anda saldırmasıyla ünlüymüş.
* Osama Bin Ladin’in yakalandığı gece haberi paylaşmak için Bill Clinton’ı arayan Obama “Hillary zaten sana söylemiştir” diye cümleye başlamış fakat Bill’in hiçbir şeyden haberi olmadığını duyunca büyük şok yaşamış.
* Başkanlık iddiasının kaybedildiği gece, ‘acıların kadını’ Hillary kanlı gözyaşları dökmesin diye tüm ekibi ona moral vermek için şortlarını giyip kafalarına bantlar takarak ofiste pinpon turnuvası düzenlemişler.
* Mücadeleyi kaybettikten sonra Obama’yı destekleyen bir açıklama yapacak olan Hillary, konuşma metninin birçok yerinin Bill Clinton tarafından düzeltildiğini görünce “Bu benim konuşmam kimse karışamaz” diyerek kocasının yazdığı yerleri yırtıp atmış.
* ‘Politik magazin’ içerikli bu kitap Jackie Collins romanı tadında yakın siyasi tarihin perde arkasını öğrenmek isteyenler için birebir...
Ortaya karışık
1 Efsane oyuncu Jessica Lange, Marc Jacobs kozmetik ürünlerinin bu sezonki yüzü olmuş. 64 yaşındaki Lange, 20’lik kızlara taş çıkarıyor.
2 Los Angeles’ta Unite4Humanity adlı bir yardım derneğinin davetine katılan Bill Clinton içeriye nasıl girdikleri bilinmeyen iki kızla hatıra fotoğrafı çektirmiş. Daha sonra bu kızların Vegas’ın meşhur genelevi Bunny Ranch’te çalışan Ava Adora ve Barbie Girl adlı hayat kadınları oldukları öğrenilmiş. Aman Hillary duymasın diyeceğim ama kadın zaten bundan daha da beterine alışık.
3 Tom Ford Rusya’daki Numero dergisinin kapak çekimleri için fotoğrafçılığa soyundu. Her tuttuğu altın olduğundan ‘Midas’ lakabını alan Ford, fotoğrafçılıkta da başarılı olacakmış gibi görünüyor.
4 Endonezya’da ‘rahatlatıcı’ masaj tekniklerine bir yenisi eklenmiş. Yüzüstü uzandıktan sonra sırtınıza bırakılan yılanlar üzerinizde dolaştıkça kaslarınız gevşiyormuş. İnsan o yılanlar sırtındayken gevşer mi gerilir mi bilemedim.
5 Moda ikonu Victoria Beckham’ın Paris’te işlediği ‘moda suçunu’ görenler gözlerine inanamadılar. Yazlık açık ayakkabıları, kalın yün külotlu çorapla ‘fütursuzca’ kombinleyen Beckham çevresindekilere “O bunu nasıl yapar?” dedirtti. Ancak Victoria’dır ne yapsa yeridir diyelim ve bu ‘altı kaval üstü Şeşhane’ durumunu bile kendine yakıştırdığını kabul edelim.
Paylaş