Paylaş
Susayınca bir şeyler içerim...
Uykum gelince başımı yastığa koyar koymaz hemen uyurum...
Kolum, bacağım, sırtım falan ağrıdığında da Ertuğrul’a giderim...
Efendim fizyoterapist Ertuğrul Ural ya da nam-ı diğer ‘Fizyotek Ertuğrul’, yıllardır benim gibi birçok kişinin ‘belini doğrultmasına’ yardımcı olmuş işinin en iyilerinden...
30 yıllık tecrübesiyle bugüne kadar elinden 40 binin üstünde hastanın geçmesi de bunun en basit kanıtı olsa gerek.
Geçen hafta yine kendimi Herkül zannedip evdeki ağır bir sehpayı yerinden oynatmaya kalkınca sehpa yerine belimde bir şeyler oynayıverdi.
Acınacak haldeydim. Yatsam yatamıyorum, kalksam kalkamıyorum. “Eyvah fıtık oldum” paniğiyle aradığım doktor arkadaşım, beni Ertuğrul’a yönlendirdi. O da telefonda “Hemen gel” deyince koşa koşa olmasa da iki büklüm vaziyette en hızlı şekilde fizyoterapi merkezinin yolunu tuttum.
Sevgili fizyoterapistim her zamanki titizliğinde ‘sihrini’ konuşturdu ve bir saat içinde çakma ‘Herkül’ ayaklandı. Acım geçince çenem açıldı ve başladık muhabbete.
Ertuğrul yeni açtığı Fizyotek Plus Nöromüsküler Spor Salonu’ndan bahsetmeye başlayınca ne yalan söyleyeyim içimden “Aman çok da lazım, zaten her köşe başında bir spor salonu var” diye geçirdim.
“Bizim spor salonumuza vücut yapmak isteyenler gelmesin!” dediğinde ise kulaklarımı havaya diktim! “Kim gelecek o zaman?” diye sorduğumda da “Sürdürülebilir sağlık meraklıları” cevabını aldım. Kafam iyice karışmıştı. Ne demeye çalışıyordu bu adam? Başladım taramalı tüfek gibi soruları arka arkaya sıralamaya...
Gelin birlikte aydınlanalım bu ‘yeni nesil’ vücut ‘geliştirme’ konusunda...
Anlatsana şu yeni spor salonunun aslını astarını...
- Burası bir nöromüsküler egzersiz merkezi.
Türkçe konuş be abi...
- Tüm dünyada kullanılan bir tabir bu. Bunu tercüme edeceğime, istersen burada yapılanlardan bahsedeyim.
Anlayacağım dilde olursa sorun yok...
- (Gülüyor) Birinci hedefimiz bize gelen kişilerde doğru ‘duruşu’ sağlamak. Gündelik hayatta olması gerektiği gibi, anatomik yapımıza uygun eklem restorasyonu sağlamaya çalışıyoruz. Bugün dünya çapında bir araştırma yapılsa 20 yaşından sonra bel, boyun, omuz ve sırt rahatsızlığı yaşamamış kişilerin neredeyse yok denecek kadar az olduğu ortaya çıkar. Hemen hemen herkeste kronik ağrı sendromu var.
AĞRILARIMIZIN EN BÜYÜK SEBEBİ PSİKOLOJİMİZ
Ben de bundan mustaribim. Adını da ‘her yerim ağrıyor’ hastalığı koydum. Gerçekten neden ağrıyor her yerim?
- Korkma, yalnız değilsin. Bütün İstanbul, hatta bütün dünya böyle...
Artık oturduğumuz yerde yoruluyoruz. Burada işin ‘nöro’ kısmına bakmak lazım.
Psikolojimiz, ağrılarımızın en büyük sebebi...
Beynimizde farkında olmadan tüm ağrılarımızın kayıtlarını tuttuğumuz bir ağrı merkezi var.
Geçmişe yönelik depresyonlarımız, bugüne ait korkularımız ve geleceğe dair kaygılarımız bizi adeta paralize ediyor. İnsan bir yandan hayata karşı direnmeye çalışırken, diğer yandan da öleceğini bilen tek canlı olduğu için bu korkular bedenine yansıyor.
Bir de üzerine şehirli insanın son derece atıl ve hareketsiz bir şekilde koltuğa, masaya, sandalyeye bağlanması da eklenince senin de dediğin gibi ‘her yerim ağrıyor’ hastalığı kaçınılmaz oluyor.
Kısaca şehirli insan, düşünen insan, yani kapitalizm hastalığı bu...
Yani ağrılarımızın sebebi tamamen fizyolojik olmayabilir diyorsun...
- Evet, doğru anlamışsın. Bazı şeylerden korktuğun için kendini sakınıyorsun. Bu da çoğu zaman hayalet ağrılara sebep oluyor.
Hayda şimdi başımıza bir de hayalet ağrı mı çıktı?
- Aynen öyle. En çok karşılaşılan durumlardan biri de bu. Hasta ağrı şikayetiyle geliyor, soruyoruz “Düştün mü?” “Hayır” “Çarptın mı?” “Hayır” “Ters bir hareket yaptın mı?” “Hayır” “Ağrın var mı?” “Evet”. Belirli bir travma olmaksızın sadece psikolojik nedenlerden vücudunda ağrı hissedebilirsin.
Bu senin nöromüsküler egzersiz merkezine gelenlere tam olarak ne sunuyorsun?
- Bak İzzet, sana şöyle bir örnek vereyim. Tansiyonun varsa, ilacını düzenli olarak aldıktan 3-5 sene sonra rahatsızlığın geçiyor mu? Hayır ama hayatını rahatlıkla sürdürebiliyorsun. Okuma gözlüğünü 10 sene taktıktan sonra daha iyi görebiliyor musun? Hayır ama istediğini okuyabiliyorsun.
Bu tip rahatsızlıkları olan insanların hayatlarını kolaylaştıran bazı etkenler var. Bu gerek ilaç olur, gerekse bir çift mercek. Biz de burada insanları ağrılardan kurtarıp, onlara sürdürülebilir sağlık imkanları sunmaya çalışıyoruz.
Ağrıdan kaçmayıp herkesin korkularını yenmesi gerektiğini öğretiyoruz. Korkularını yendikten sonra da hastalara daha bağımsız ve özgür bir hayat teklifinde bulunuyoruz.
BURADA AMAÇ KARIN BAKLAVASI YAPMAK DEĞİL
Okuma gözlüğünü çıkarınca nasıl iyi göremeyeceksem sana gelmeyi bırakınca da yine her tarafım sızlamaya mı başlayacak?
- Bahsettiğim korku ve kaygıları yenmediğin sürece ağrıların hep olacak. Özellikle şehirli insanların kaygısız bir hayat sürmesi neredeyse imkansız. Ya bize gelip rahatsızlığının seni kısıtlamasını engelleyerek yaşamayı öğrenirsin ya da eski ‘sızılı’ günlerine geri dönersin. Bunun kararını sen vereceksin.
Ömrünü spor salonlarında, pilates stüdyolarında geçirenler buraya gelmek zorunda değiller herhalde. Ne de olsa onlar sağlıklı yaşamın yolunu çoktan bulmuş...
- İnanır mısın spor salonlarına gitmek popülerleştikçe bana gelenlerin sayısı daha da arttı. Çok fazla ağırlık kaldırmak insanı sağlıklı yapmaz. Spor yapacağım diye bir insanın anatomik olarak kaldıramayacağı yüklerin altına girmesi doğru değil.
Önemli olan kaslarımızın direncini artırmak. Spor salonlarına asla karşı değilim, fakat bu konuda bilinçlenmemiz gerekiyor. Tekrar söylüyorum; benim salonuma vücut yapmak isteyenler gelmesin.
Burada amaç karın baklavası yapmak değil, sürdürülebilir sağlık.
“Spor yapmayın” demiyorsun ama değil mi?
- Böyle bir şey der miyim hiç? Egzersiz sizi mükemmel yapmaz, sizi mükemmel egzersiz mükemmel yapar diyorum. Bazılarımız anneannelerimizin tığdan yaptığı örtüyle bir köşede duran eski ahşap radyolar gibi... İlla biri vuracak ki bu radyo çalışsın.
Oysa insanın harekete ihtiyacı vardır. İnançların temelinde dahi hep hareket vardır. Buna beş vakit namazdan daha iyi bir örnek olabilir mi? Ayrıca Allah aşkına semayı getiren Hz. Mevlana da bu topraklardan çıkmıştır, unutma...
Senden başka bu hizmeti veren merkezler var mı?
- ABD başta olmak üzere özellikle Batı ülkelerinde son yıllarda bu tip salonların yaygınlaşmaya başladığını görüyoruz.
Bizimkisi ise Türkiye’de açılan
ilk nöromüsküler egzersiz merkezi.
Elimizdeki teknolojilerle insan-
ların dertlerini öteleyebilmek ve onları ağrısız kılabilmek amacıyla açtım burayı. Ne de olsa ilaçlar bizlere ancak bir yere kadar yardımcı olabilir.
Paylaş