Paylaş
Ara Güler’le, Melihat Gülses ve Züleyha’nın da eşlik ettiği bayram sohbetimizi dün okudunuz. Ama Ara Abi’nin anlattığı öylesine ilginç bir yamyam hikayesi vardı ki, bana ayrılan sayfalar yetmeyince onu yazmak da bugüne kaldı. Üstelik bu hafta içinde piyasaya çıkacak yepyeni bir Ara Güler kitabı haberi de gelmişti kulağıma ve bunu da fotoğraf tutkunlarıyla, Ara Güler dostlarıyla paylaşmamak olmazdı. Hem de dünyanın en ünlü isimlerini objektifinin karşına geçiren bir ustanın çıplak fotoğrafı karşımda dururken... Daha ne olsun ama değil mi?
Ara Abi bunca yılın fotoğraf sanatçısısın. Başına gelen en acayip olayı anlatsana bize?
- Ne fotoğrafçısı ulan! Kırk kere söyledim “ben foto muhabiriyim, sanatçı falan da değilim” diye. Gördüğümü çekerim, sanat manat yapmam. İnsanlara gördüğümü doğal olarak aktarmaktır görevim. Bunun adı da foto muhabirliğidir. Bir foto muhabiriyle fotoğrafçı arasındaki tek fark, bomba patladığında olay yerine doğru koşan kişi foto muhabiri, arkasına bakmadan oradan kaçan da fotoğrafçıdır. Olay budur işte!
Bir de yemek olarak sofraya sunulacağın bir yamyam hikayesi varmış dillere destan...
- Bak dinle; şimdi anlatacağımın yanında Sudan’ın başkentine varmak için aşılması gereken 900 kilometrelik çölü geçişimiz bile yaz tatili gibi kalır. Çocukluğumdan beri Sarak Ormanları’na yani kurukafa avcılarının olduğu yere gitmek isterdim. 1990’da 45 foto muhabiriyle birlikte Malezya ve Endonezya’ya düzenlenen gezide binlerce kare fotoğraf çektik. Dönerken bir de baktılar ki ekip 44 kişi kalmış. Çünkü ben gruptan ayrılıp, hayallerimin ülkesine gitmeye karar vermiştim. Ama şaka maka değil, gideceğimiz yerde kuru kafa avcıları var. Bize eşlik edenlerden biri dedi ki, “Abi oraya ancak devlet yardım götürdüğünde gidilebilir. Yol yok, hiçbir şey yok, sadece kanoyla gidebiliyorsun...” Yalnız o mu... Geçtiğin derenin içinde ayağın kaysa timsahlara aperatif olursun be!
Hakikaten korku filmi gibiymiş...
- Karım Suna, Çinli mihmandar, dümeni kullanacak silahlı bir adam, bir de suyun derinliğini ölçen başka bir herif... Bakma öyle aval aval! Bu adam çok önemli. Arada bir suya taş atıp derinliğini ölçüyor. Yeterli derinlik olmazsa kano kuma oturur. İşte timsahların ağzını sulandıran an da o andır! Neyse sonunda vardık... Yamyamlar 160-170 kişi bir arada yerden yaklaşık 15 metre yukarıdaki evlerde oturuyorlar. Aşağıda bir sürü hayvan, aslan, kaplan ne arasan var...
Afiyet olsun, yesinler...
Nece anlaşıyorsunuz ayıptır sorması?
- Ben yamyamca bilmem, onlar da benim dilimi anlamıyor. Konuşmadan gülümseyip bakıyoruz birbirimize... Bu arada evin tavanında asılmış sallanıp duran kuru kafalara bakıp “Ulan bu p.zevenkler, beni de yiyip kafamı buraya asmasınlar” diye düşünmeden edemiyorum. Bizim Çinli imdadımıza yetişip arayı bulunca işin gerçeğini öğreniyoruz...
Meğer bu adamlar süs olsun diye, ülkesini işgal eden İngilizlere karşı topraklarını savunmak için başlattıkları savaş sırasında öldürdükleri asker ve subayların kafalarını asmışlar. Anlayacağın kuru kafa falan yemiyorlar.
Yurtlarını kahramanca savunmuşlar. Adamlar dünyanın en iyi insanları...
Bir daha dünyaya gelsem orada yamyam olarak gelmek isterim. Düşünsene yeryüzündeki bütün yamyamlar kaç kişi yemiştir? Bin, 10 bin, hadi ulan attım 1 milyon kişi... Afiyet olsun, yesinler. Hitler diye biri çıkıyor, kaç milyon insanın ölümüne sebep oluyor. Sence hangisi yamyamdır, hangisi insanlık düşmanı?
Karşınızda anadan doğma Ara Güler
Ara Güler: “Bu tarihi fotoğraf yılını bilmediğim bir zamanda çekilmiş. Doğduğum Ankara Apartmanı’ndan ayrılıp, Şehit Muhtar Caddesi’ndeki Şafak Apartmanı’na taşınmışız. Anlayacağın henüz hiçbir şeyin farkında olmayan, tombul çocuk örneği...”
Ara Abi’yle yaptığımız röportajlarda yanından bir saniye bile ayrılmayan bir gönül dostu var; Fatih Aslan. Elini tutuyor, koluna giriyor, aklına bir şey geldiğinde hemen dönüp ona soruyor Ara Bey. 20 yıldır adeta aile gibi olmuş, hiç ayrılmamışlar. Fatih Aslan, Ara Güler’in kendi fotoğraflarıyla hikayesini anlatan muhteşem bir kitap hazırlamış. “Bir Göz, Bir Makine ve Gerçek” isimli, baştan aşağı resimli kitap bu hafta raflardaki yerini alacak.
Hazır yazarını yakalamışken, Ara Güler’in görsel tarihinin hikayesini yazma fikrinin nasıl ortaya çıktığını sordum Fatih Aslan’a... “Yıllardan beri Ara Bey’in fotoğraflarına bakar dururum. Ama mutlaka bu fotoğrafları çeken adamın da fotoğraflı bir hikayesi olmalıydı” diye başladı anlatmaya...
Ulan nereden geldi aklına çok güzel!
“Birilerinin Ara Güler’i çektiği fotoğraflardan bahsediyorum. Kim bilir nerelerde çekilmiş yüzlerce fotoğraf... Sesli düşünüp, ‘Neden Ara Güler’in foto biyografi kitabı olmasın?’ dedim kendi kendime. Bir yolculuk sırasında da hazırladığım maketi Ara Abi’nin önüne koyup ‘Ben sizin hakkınızda böyle bir çalışma yaptım’ dedim. ‘Ulan nereden geldi aklına, bu çok güzel bir şey’ diye cevap verdi. Ve onun teşvikiyle ortaya işte bu kitap çıktı...”
Kitabın en hoş sürprizlerinden biri de; Sophia Loren’den Picasso’ya, Hitchcock’tan Dali’ye dünyanın en önemli isimlerini fotoğraflayan Ara Güler’in çıplak bebeklik fotoğrafının yer alması...
Paylaş