540 dakikanın altındaki hiçbir sevişme gerçek değildir

Aret Vartanyan’la muhabbetimiz dün kaldığı yerden devam ediyor...

Haberin Devamı

* Kişisel dönüşüm, mutluluk ve aşk hakkında bu kadar afili cümleleri olan bir adam aşkta nasıl sınıfta kalabiliyor?
- Rahat ol, merak etme bu eleştiriyi ilk kez senden duymuyorum (gülüyor). “Adam ilişkiler hakkında o kadar ahkâm kesiyor ama iki kez evlenip boşanmış” diyenler var. İlişkiyi sürdürmek için karşımdaki insanın dostluğunu kaybetmenin doğru olmadığına inananlardanım.

* “Severek ayrılalım, aşka hasret kalalım” mı diyorsun?
- Evet, çünkü ben ayrılığı, dostluğun sonu olarak görmüyorum. İki eşimle de hâlâ görüşüyorum ve bu durum çocuğum olmamasına rağmen de değişmeyecek.

* Neden onlara hiç “Senden çocuğum olsun istiyorum, gözleri senin gibi baksın” demedin peki?

- Zaten bu şekilde söylesem hiç olmazdı! Şaka bir yana, şu anda beraber olduğum insandan çocuk sahibi olmayı tabii ki çok isterim ama daha önce kendimi buna hazır hissetmemiştim. Belki eskiden beraber olduğum kadınlar şimdi bana kızacaklar ama biteceğini bildiğim ilişkilerden çocuk sahibi olmak istemedim.

* O zaman biteceğini bildiğine göre eski sevgililerini ya da eşlerini kullanmış da oldun...
- Hayır, onları kullanmadım. Şu an bana iyi gelen şeyin, yarın iyi gelip gelmeyeceğini bilemem. İnsan tek eşli bir varlık değildir.

540 dakikanın altındaki hiçbir sevişme gerçek değildir

* Aa bir de aldattın yani.
- Benim için fiziksel ya da zihinsel aldatmanın bir farkı olmadığından açıkça aldattığımı söyleyebilirim. Ama hayatına yanından ayrıldığında özlediğin, başkalarına bakma isteği uyandırmayan biri giriyorsa zaten aldatmak otomatik olarak ortadan kalkar. Mesela şu anda tam da öyle bir kadınla beraberim. Bu yüzden de bunu rahat rahat söyleyebiliyorum.

* Beş yıl sonra röportaj yaptığımızda, onun için de aynı şeyleri anlatmayacağını nereden bileceğim?
- Onu o zaman düşünürüz (gülüyor). Kalbimin atmadığını hissedersem, birlikte aldığımız kararla ilişkiyi bitiririm. Çünkü aşkta tek taraflı bitiş yoktur. Sen kendince karşındakini çok sevdiğini zannederken bunu yansıtamıyor, onu uzaklaştırıyor da olabilirsin. O bitip tükenirken, sen hiçbir şey olmamış gibi de davranabilirsin.

* Neden böyle oluyor peki? Biz milletçe ilişki yaşamayı beceremiyor muyuz?
- Evet, çünkü kız ve erkek çocuklarını eşit şekilde büyütmüyoruz. Ama aralarında eşitlik olmasını bekliyoruz!

* O kadar derine inmesek de, aşka gelsek Aret...
- İstisnalar hariç, insanın insana olan aşkına inanmıyorum abi! Çünkü aşk beklentisizdir. Ama maalesef ki günlük hayatta bu beklentiyi ortadan kaldırmaya ne gücümüz, ne de durumumuz var. Bu yüzden de aşk cinsiyetsizlik ve özgürlük demekken, biz sadece aşktan
bahsedip, hayal eden kişiler oluyoruz. Evliliği de, aşkı da bir elmanın iki yarısı olmak zannediyoruz. Halbuki yan yana durabilen iki elma olmayı başarabilirsek mutluluğu yakalayabiliyoruz.

* Sana göre aşk evlilikleri de mi fos yani?

- İnsanlar evlenmeye yeltendiğinde; evi var mı, yaşı kaç, işi ne, yalnız mı yaşıyor, dini, mezhebi ne diye sorular sorarken; benim için ‘aşk evliliği’ artık çok ironik bir laf... Nerede kaldı aşk?

* O kadar umutsuz bir durumda mıyız yahu?
- Evet, çünkü günümüzde insanlar, cinsellikle ilgili hormonların salgılanması sonucunda vücutta gerçekleşen reaksiyonları aşk sanıyor, karşısındaki insanı da uzun zamandır beklediği o kişi... 3-5 ay sonra da “Heyecanım bitti” diyoruz. Aşk olmadığı için biten şey de sadece cinsellik, hatta hormonlar! Cinsel isteğin sadece başka bir yere kayıyor. Bunun da çok açık bir açıklaması var, o da biz böyle yetiştiriliyoruz.

CİNSELLİKTEN UTANIYORUZ

* Sen illa magma tabakasına ineceksin. Haydi in de hepimiz rahatlayalım...
- Yanlış mı düşünüyorum abi! Sen bugüne kadar “Çaylar benden, bizim kız milli oldu” diye bir laf duydun mu? Kız çocukları temiz bir şekilde, ev işi yapar, söz dinler halde yetiştiriliyor. Erkekler de televizyon karşısında elinde kumandayla yatarak büyüyor. Sadece bu da değil! Cinsellikte de aynı saçma durumlar yaşanıyor.

* Nasıl yani?
- Hangimiz anne ve babamızın yanında filmdeki müstehcen sahneleri, o anda gözümüzün önüne inen anne eli olmadan izledik? Kadir İnanır ve Ahu Tuğba filmlerinin büyük bir kısmını bu yüzden izleyemedim abi ben (gülüyor). Böyle cinsellikten utanarak, sanki seks kötü bir şeymiş gibi düşündürülerek büyütülüyoruz. Sonra da bizden her konuda iyi birer eş olmamız bekleniyor.

* Ne yani cinsellikten de mi çakozladık?
- Bilimsel bir örnek vereyim, kararını sen ver. Pfizer’in yaptığı araştırmaya göre, Avrupa’da erkeklerin ortalama boşalma süresi 20 dakikaymış. Sence Türkiye’de nedir durum?

* Ne bileyim, sen beni Haydar Dümen mi sandın?
- 4 dakika 45 saniye! Çünkü biz Türkler duş alıp, dişlerimizi fırçalayıp, ardından da pijamalarımızı giyerek yatak odasında sevişiyoruz. O an canımız istediği için değil, olması gerektiğinden yapılıyor bu iş. Arabada ya da mutfakta sevişmek neredeyse imkansız. Birini arzulamak başka şey, ihtiyaç gidermek bambaşka...

* Tüh, oysa bu konuda kendimizle çok övünürdük!
- Bana göre 540 dakikanın altında olan hiçbir sevişme gerçek değildir. Bir insanı arzuladığında onun nasıl koktuğuna bakmazsın. Zaten ben sıvından tiksiniyorsam seninle nasıl yaşlanacağım? Şunu net söyleyeyim; biz ilişki yaşamayı hiç bilmiyoruz.

KAYBETMEKTEN KORKMA

* Madem ilişki yaşamayı bilmiyoruz, o kitapları, seminerleri sadece kadınları etkilemek için mi yazıyorsun?

- Ben kendi tecrübe ve tecrübesizliklerimi paylaşıyorum. Herhangi bir kadını tavlayayım diye kitap yazmak aklımın ucundan bile geçmedi ama onları etkilediğim ve bunun da dört sene öncesine kadar hoşuma gittiği doğrudur. Ama artık değil!

* Biraz atıyorsun sanki!
- Hayır, inan ki çok açık konuşuyorum. Önemli olan benim söylediklerimin ne kadarının uygulanıp uygulanmadığı... Yoksa her anlattığımı koşulsuz kabul edersen, ben cemaat hocası olurum. Mesela yıllarca insanlara “kaybetme korkusu taşımayın” diye öğüt verim. Neden? Çünkü ben kaybetmekten deli gibi korkuyordum. Ancak yüzleştikten sonra bu korkuyu yenebildim.

* Kaybetme korkunu kaybettiğin zaman, daha az mı kaybediyor gerçekten insan?
- Aslında neye sahibiz de kaybetme korkusu yaşıyoruz? Üzerimizdeki tişörtün kirlenmesinden korkacağımıza, üzerimizde olmasının tadını çıkarmalıyız! Karşındakini kaybetmekten değil, asıl onunla birlikte olmak için kendini kaybetmekten korkmalısın. Karşındaki kız
caz dinliyor, futbol izleyenlerden hoşlanmıyor diye o adamı oynamaya çalışıyorsan, vay haline!


540 dakikanın altındaki hiçbir sevişme gerçek değildir


Fedakârlık yapacağım diye kendi hayatınızı tüketmeyin

Haberin Devamı

* Neden insanların ne diyeceğini bu kadar umursuyoruz sence?
- Dünyada o kadar yer gezdim, hayatımda bu kadar “etraf ne der”ci bir toplum görmedim. Bu kadar çok yorum üzerine yaşayan bir millet de görmedim. Her şeyi kişisel algılıyoruz. Yakışıklılığımı başkalarıyla kıyasladığım an kafamı aynaya gömmem lazım. Kimse kulvarında gitmiyor, sürekli yana bakıyor. Sen kendine bakacaksın. Kadınlar ‘six pack’li erkeklere güzel diyor ama bir adamın seçilebilir olması için bu önemli bir kriter değil ki... Bunu anlamamız lazım.

* Âşık olduğumuz kişi bizi sevsin diye değişenlerimiz olduğu gibi, daha çok sevelim diye karşıdakini değiştirmeye çalışanlarımız da var. Ona ne diyeceksin Bay Aşk?
- Bambaşka bir şey diyeceğim! Sen karşı tarafı değiştirmeyi bir kenara bırak da, önce kendini tanıyor musun ona bir bak. Aramızda evli barklı, çoluğu çocuğu olan ama eşcinsel eğilimli insanlar bile varken; karşındaki değişse ne olacak değişmese ne olacak!

* “Risk alın, yel değirmenleriyle savaşın” mı diyorsun?

- Fedakârlık yapacağım diye kendi hayatınızı tüketmeyin diyorum. İnsanlar cinsel kimliklerini bastırarak yaşamak zorunda kalmamalı. Diyelim ki karşımızdakinin istediği gibi biri olduk... Bir zaman sonra birbirimizden intikam almaya başlamayacak mıyız? Bu, hayatı zora sokmaktan başka bir işe yaramaz.

* Kimse için saçımızı süpürge etmeyelim mi yani?

- İçinden gelen buysa yap ama başa kakmak için yapıyorsan yapma! Çünkü bunun rüşvet vermekten farkı yok. Seni daha çok sevsin diye rüşvet veriyorsun, sonra da ilk istenmeyen durumda “Ben senin için neler yaptım”la başlayan cümleler kuruyorsun.

* Valla içimi kararttın Aret, aşka falan inancım kalmadı!

- Abartma istersen! Aa bu arada “Kimseyle iletişim kuramıyorum”, “Aşka inanmıyorum” deyip ‘Issız Adam’ ayağına yatanları da sevmiyorum. Çünkü bu da ezik bir durum!

* O zaman yeni baştan beni aşka inandır! Adam akıllı bir ilişki için bir formül ver de görelim...
- İlişkilerde cinsellik temeldir abi. “Cinsellik olmadan ilişki yaşanabilir” diyenler gelmesin bana.

* Ee az önce cinsel hormonların aktivitesinin aşk sanılmasından muzdarip olan da sen değil miydin?
- Ben ne aşktan, ne de seksten bahsediyorum... Sevgiline sarılıp, boynunu kokladığın anda ortaya çıkan enerjidir benim için cinsellik. Yoksa yatak sporuna hiç ihtiyacım yok boşalmak için. O işin mekanik tarafı ki, dediğim gibi biz onu da çok iyi bilmiyoruz. Mesela ben annemle babamın ne zaman seviştiklerini bilirdim. Çünkü günlerce yıkanmayan adam o akşam eve gelir gelmez duşa girerdi. Ortalık ‘Cuma akşamı saat 10’da sevişeceğiz’ diyen çift kaynıyor. Ondan sonra da aldatmaya kimse karşı çıkmasın lütfen. İlişkinin en temeli olan, çıplak iki bedenin birbirine değmesini paylaşamayacaksak neden o ilişkiyi yaşıyoruz ki?

* Böyle giderse kimsenin sana gelmesine izin vermem. Baksana herkesi ayırmaya çalışıyorsun!
- Seni sahte bir şeyi yaşamaya teşvik etsem daha mı iyi olur? Eğer cinselliği doğru yaşayabilseydik dünyada bu kadar savaş, hırs ve şiddet olmazdı. İnsanların yaşamadıkları her şey içlerinde patlıyor.

* Dünya öküzün boynuzlarında değil, seksin üzerinde mi yani?
- Seks ve aşkın üzerinde... Boğayı işe koşarken hadım etmelisin. Yoksa dişiyi gördüğünde kaçar gider. İnsanı yönetmek için de elinden cinsellik ve aşkın alınması gerekiyor.

* Dünya liderlerinin savaşçı tutumlarının ardında kötü cinsel yaşam mı saklı?

- Evet, bu önemli bir etken... İlişkileri tabulaştırarak ve dejenere ederek yok ediyoruz. Bir ilaç firmasının elçiliğini yaptığım dönemde hastanelere gidip, insanlara “Bacağınızın mı kesilmesini istersiniz ereksiyon sorunu yaşamayı mı?” diye sorarak bir anket yaptık. Ve hemen her erkek hiç düşünmeden “Kesin bacağımı!” diye cevap verdi.

* Skor hırsı mı bu?
- Aynen öyle!

Haberin Devamı


Cinselliği ne kadar bastırırsan sapkınlığı o kadar artırırsın


* Çiftlerin porno izlemesine nasıl bakıyorsun?

- Ben izlenmesini öneriyorum. Adam tek başına da izleyebilir, eşiyle de... Zaten dünyada Çin’den sonra en çok porno izleyen ikinci ülkeyiz. Eğer bu insan benimle beraber olmayı seçmiş diye düşünürsen, geriye kalan her şeyin aptal bir sidik yarışı olduğunu ve ilişkiyi zedelemekten başka işe yaramadığını fark edersin.

* Porno seyretmenin hastalık olduğuna inanıyor musun peki?
- Hayır, çünkü cinselliği ne kadar bastırırsan, sapkınlığı o kadar artırırsın. 2009’a kadar seks shop’larda en çok satılan ürünün şişme eşek olduğunu biliyor muydun? Bir toplum cinsellik ne kadar üstü kapalı yaşanırsa; ensest ilişki de, hayvanlarla ilişkiye girmek de, tecavüz de o kadar artar.

* Cinselliği üstü açık nasıl yaşarız?
- İnsanların okumasını, soru sormasını, konuşmasını sağlayarak. Düşünsene ergenler ilk sertleşmelerini ya da regllerini aileleriyle konuşmak yerine arkadaşlarına soruyor. Sonra da yalan yanlış cevaplar alıyorlar. İşte bu yüzden de memlekette Haydar Dümen hâlâ açık ara iş yapıyor!

* Sana da öyle uber- fantastik sorular geliyor mu?

- Gelmez mi hiç! İnan Haydar Dümen’in cevap yazdığı sorular uydurma değil. Kaç kere “Oral seks yaptım, hamile kalır mıyım?” diye soru soruldu bana bir bilsen.

* Ne yapıyorsun öyle durumlarda?
- Ne yapacağım “Hayır kalmazsın” diyorum. Cinsel organıyla sorun yaşayanlar da oluyor. Onlara da bir psikolog ya da psikiyatrla görüşmeleri gerektiğini söylüyorum. Bu konuda haddimi bilirim.

Haberin Devamı


Toplum olarak ikiyüzlüyüz

* Boşuna “Ya göründüğü gibi ol, ya olduğun gibi görün” dememişler...
- Tam üzerine bastın! Maç seyreden bir adamsan ve kendini maskelemiyorsan eninde sonunda maç izlemekten keyif alan birini bulursun zaten. Yoksa seninle aynı frekansta olmayan insanlarla yoluna devam eder, âşık olduğunu zannedip kendini kandırırsın. Bir de 20’li yaşların sonlarında evlenmek zorunda olduğuna inandırmışsan kendini, hata yapmaman işten bile değil.

* Özellikle düğünlerde “Artık senin de mürüvvetini görelim çocuğum” deyip alternatif eş adaylarını sıralayan teyzelere kulaklarımızı tıkamak kolay mı zannediyorsun sen?
- (Kahkahalar) Tabii ki buna karşı gelmek de çok zor ama önce kendi savaşımızı kazanmalıyız. Ailenin, mahallelinin, yeni evlenmiş yakın arkadaşların, teyzelerin dediklerinden çok yüreğimizden gelen sesi dinlemeliyiz. Zaten bu insanlar da en az bizim kadar suçlu bu konuda! Çünkü biz toplum olarak ikiyüzlüyüz. Üstelik sadece evlilik ve ilişkilerde değil, her konuda böyleyiz... Başkasının kızına laf atarız ama kendi kızımıza laf atanı bıçaklarız. Bize korna çalana küfür eder, hemen arkasından biz de kornaya basarız. Sürekli oynuyoruz, birbirimize hatta aynadaki bize bile... Düşünsene abi karşımızdaki kırılmasın diye ilişkiyi devam ettiriyoruz. Bu nasıl bir egodur Allah aşkına?

* Ee tabii “aman eşe dosta ne derim” durumu da var...
- Evet de bu çok saçma bir bakış açısı. Karşımızdaki kişinin hayatını, kim bilir belki de yaşayabileceklerini engelliyoruz. Herkesin ilişkisi kendine kardeşim. Yaşadığım ilişki topluma, dünyaya ters gelebilir. Bana gelmiyorsa konu kapanmıştır. Tam tersine herkesin alkışladığı ama tarafların kahrolduğu bir ilişkiyi de yaşama daha iyi!

* Günün sonunda insan kendini kandıramıyor zaten...

- Hem kendini, hem karşındakini hem de etrafındakileri kandırmayacağız. Birlikte olduğumuz kişiye misyonlar yüklemeyeceğiz. “Beni aldatmaz, terk etmez, ölmez” demeyeceğiz. Çünkü her an, her şey olabilir. Bu yüzden anın tadını çıkararak, dürüst bir şekilde yaşayacağız. Böylece ilişkinin de kıymetini bilmiş olacağız.

* Mottomuz ‘carpe diem’ yani...
- Evet, çünkü beraberliklerin bir garantisi yok! Instagram’daki her tag’i, Facebook’taki her arkadaşlık isteğini, Twitter’daki her mention’ı sorgulamak yerine günün tadını çıkarmalıyız. Yoksa ilişkinin ruhuna Fatiha okur, üstüne de bir bardak su içmiş oluruz. Herkese de geçmiş olur!

Yazarın Tüm Yazıları