Paylaş
TBMM kulisleri basına kapatıldı. Tamam, kriz bitti! O an kuliste idik. ‘‘Bu yasak ne ilktir, ne de son olacaktır’’ dedim.
PMD Başkanı arkadaşımız Kemal Saydemer ve meclis muhabirleri ile, ‘‘Biz burada hancıyız’’ demek için, TBMM Başkanı Ömer İzgi'nin makamına gittik. Başkan yoktu. Sonradan telefon etti, Sayın İzgi'ye de anlattım:
- Gazeteciliğe adım attığım günlerde de yasak vardı. Ama kalktı. Ben, mesleğimin 11. yılında meclis muhabiri oldum, yasak yanlıları yine vardı
1963'teki yasağı, dönemin TRT Meclis Bürosu Şefi Ercan San anlatmıştı:
- Kulisler ani kararla kapatıldı. Kayseri mebusu Hayrettin Nakiboğlu bu işin mimarıydı. Tam iki saat tartıştık. Sonra, Millet Meclisi Başkanı Fuat Sirmen'e gitti ve ertesi gün yasak kalktı. Meclis'e yasak yakışmaz!
* * *
12 Mart döneminde de benzer öneriler yapıldı. Adalet Partisi içindeki 72'ler olayı büyümüştü. Alev bacayı sarmış, istifalar başlamıştı:
- Gazeteciler nefes alışımızı bile izliyorlar, kapatın kulisleri!
Dönemin Meclis Başkanı Ferruh Bozbeyli ciddiye bile almamıştı:
- Bilinmelidir ki, bu teklif gelirse Başkanlık Divanı gündemine almam!
1975'te MC kurulurken, Meclis Başkanı Kemal Güven aynı şeyi yapmıştı:
- Kulislerin kapatılması istendi. Ama ben, gülüp geçtim.
Bozbeyli AP'li, Güven CHP'li idi. Partiler ayrı, demokratik yaklaşımları ve özgürlük anlayışları aynıydı. Geldik 12 Eylül'e... Bir Şamil Paşa vardı. Danışma Meclisi açılırken, kuliste saçları uzun birini görüp seslenmişti:
- Bu saçının hali ne böyle? Çabuk berbere in ve şu saçlarını kısalt!
Adam şaşırmıştı:
- Hay hay Paşam... Ama ben Danışma Meclisi üyesiyim.
Bu, Danışma Meclisi üyesi, Ender Ciner'di. Ve olay basında haber olarak çıkınca kulisler kapatılmıştı:
- Kulise girmek yasak! Danışma Meclisi üyelerden bir şey öğrenmek isteyen pusula gönderir, üyeyi Meclis Basın Bürosu'na davet edebilir.
Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tekin Günaşar çok gülmüştü, çok:
- Bunları not alın çocuklar. Yakında yasak masak kalmaz, yazarsınız...
Kulakları çınlasın, gerçekten öyle oldu. Biz pusula yollayıp davetleri artırdık. Danışma Meclisi üyelerini daha yakından tanıdık. Kulisler açıldı.
* * *
Yıllar geçti, ‘‘Yasaklar tarih oldu’’ derken, 2001'de yeniden karşımıza çıkarıldı. Gerekçeyi, MHP'li İdare Amiri Ahmet Çakır açıkladı:
- İç kulisler milletvekillerinin mahremiyet bölgesidir, basın giremez!
Tepki ise ‘‘Hoşgeldin Abdülhamid kafası!’’ oldu. Bizim için asıl acı olanı, önerinin DSP'li Başkanvekili Ali Ilıksoy'dan gelmesi idi. Ilıksoy, makam aracıyla ilgili habere kızmıştı. Tıpkı Hızır Paşa gibi. Bizler de Pir Sultan Abdal gibi, ‘‘‘Dostun gülü yaralar bizi!’’ deyip geçiyoruz.
Parlamento muhabirleri artık haber yazmayacak. Bunu destekliyoruz. Tüm Ankara Büro temsilcileri de bu desteği veriyorlar. Bu çok önemli idi.
Peki, meslektaşımız olan milletvekilleri ne yapıyor? Meslek hanelerinde ’’Gazeteci'' yazanlar bu yasağı nasıl içlerine sindirebiliyorlar?
Başta Başbakan Bülent Ecevit... Dışişleri Bakanı İsmail Cem, DSP'li İdare Amiri Hakan Tartan; DSP'den Uluç Gürkan, Ahmet Tan, Masum Türker, Erol Al, Mustafa Vural. ANAP'tan Kenan Sönmez, MHP'den Nazif Okumuş. Onlar ne diyor?
Yasak, halkın haber alma özgürlüğüne kondu, bize değil! Basın özgürlüğü, gazetecilerin bireysel özgürlükleri değildir. Demokrasi açıklık rejimidir.
81 yılda oluşan gelenek bir günde yok sayılamaz. Bu Türkiye'ye yakışmaz.
Efendiler, mahremiyeti olanlar siyasete girmesin. Saygılarımla...
Paylaş