Şemsiyenin altındaki sancı

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

DTP Temsilciler Meclisi toplantısını izliyorum. Antalya Beldibi'ndeyiz. DTP kurucusu ve eski Spor Bakanı Mehmet Ali Yılmaz'ın Zigana Tatil Köyü'nde..

‘‘Demokrasi ve İnsan Haklarının Çağdaşlık Düzeyine Çıkarılması’’ ve ‘‘Devletin Yeniden Yapılandırılması’’ amacıyla 15 ayrı çalışma grubu oluşturuluyor. DTP Lideri Cindoruk, bu gruplara ‘‘Siyaset atölyeleri’’ diyor.

DTP yıpratılan bir misyonun yaralarını sarıp sarmalamak için açılan bir şemsiyeydi. Ünlü mimar Sezar Aygen'in deyimiyle, ‘‘Durduk yerde’’ kurulmadı:

‘‘1946'da ‘Yeter söz milletin!' diyen demokratikleşme hareketinin, 1960 sonrasında hizmet kervanına dönüşen Adalet Partisi'nin ve yasakları kaldıran Doğruyol'un halka yabancılaşması üzerine bu yabancılaşmayı sağlayan sarı sultadan kurtulmak için yola çıkıldı.’’ Peki nereye varıldı? Beldibi’nde bu soruya cevap aranıyor. Şemsiyenin altındakiler sancılı.. Hele hele, Ufuk Söylemez'in genel başkan yardımcısı unvanı taşırken gitmesi, sancıya tuz-biber ekmiş oluyor:

‘‘O geldiğinde de kuşkuluydu, giderken de maksatlıydı.’’ Bunu Yılmaz Hastürk söylüyor.

* * *

‘‘Biz inanç için partileştik. Ufuk Bey inancı olmadan geldi. İçimize girdi ama, içimize sinmedi. O bize ısınmadı, biz ona yaklaşamadık.’’ Ufuk Söylemez'in eline kırmızı gül alıp Çiller'e giderek, ‘‘Hocamı özlemiştim’’ demesine de Cindoruk gönderme yapıyor:

‘‘Tebeşir tutmasını bilmeyen bir hoca özlenir mi?’’

DTP kurucusu emekli general Erdoğan Bucak ile yine kurucu olan hemşerisi emekli amiral Niyazi Ulusoy göz göze geliyorlar. Bu bakışmanın frekansında Yılmaz Hastürk de üçüncü ayağı oluşturuyor:

‘‘Hocanın tebeşir tutan elini değil, biraz ötemizde hazine arazisine kondurulan kaçak pansiyon zihniyetine özlem duydu.’’ Gülüşüyoruz. Beldibi'ndeki kaçak pansiyon olayını ortaya çıkaran gazeteci arkadaşım Uğur Dündar'ın herhalde kulakları çınlamıştır! Uğur görevini yaptı, ama devletin etkili ve yetkilileri ödevlerini bir türlü yapmıyor. Pansiyon oracıkta duruyor, namuslu insanlar gördükçe öfkeye kapılıp, ‘‘Yapanın yanında kâr kalıyor’’ diye küfrü basıyor.

* * *

Şemsiyenin altındaki sancıyı Yıldırım Aktuna da saklamıyor:

‘‘Partide değişim gerekiyor. Hükümette de temsilde değişiklik gerekiyor. Bunlar olursa varım. Yoksa, bırakırım. Ben parti dolaşmam, siyaseti noktalarım.’’

Aktuna, bugün bunları temsilciler meclisinde de konuşacak. Hasan Özaydınlı da, merkezdeki dedikodulardan şikâyet ediyor:

‘‘Ben Ümraniye'nin en ücra kahvelerinde toplantılar yapıyor ve halkın ilgisini görüyorum. Ama bu defa genel başkanıma söyleyeceğim; ‘Senin dürüstlüğüne laf söylenemez, ama yanındaki bazı adamlar yüzünden söylenir hale geldi' diyeceğim. Tavır koymasını isteyeceğim. Genel merkezde dedikodudan bıktım.’’

Özaydınlı da, Söylemez için futbolcu Tanju benzetmesini yapıyor:

‘‘Tanju, İstanbulspor'a gidince söylemiştim. Tanju'nun Fener'e gelmesi hataydı, gitmesi doğru oldu, demiştim. Ufuk efendi de öyle.’’

İl başkanları, bakanların değiştirilmesinde ısrarlı davranırken, geçen hafta DTP’den istifa eden Gürcan Dağdaş'ın geriye çağrılması için görüş birliğine vardılar.

DTP, Ufuk Söylemez'i unutup başlangıçtaki hedefi ufuk yapmak zorunda. Halk bunu bekliyor.

Yazarın Tüm Yazıları