İsmet Solak: Selamın geçiyor besbelli






İsmet SOLAK
Haberin Devamı

ÇOCUK yaşlarımda usuma yapışan bir sevda şiiri vardır: ‘‘Selamın geçiyor besbelli/yeşerdi telgraf direkleri.’’

Niyazi Akıncıoğlu'nun şiiri, Sevgililer Günü'nde yine dilimin ucunda:

‘‘...Bir sevinçtir aldı kırlangıçları/rastgele öpüştüler/Düşünmeden günahı, öbür dünyayı/Ben deli divane olsam/çok mu görülür?’’

Düz ve yalın, sevda yüklü dizeler.

Sanki, tüm dünya canlılarını asıl aşka ulaştıracak kapının anahtarları burada gizli. Ve burada çınlıyor telgrafın selam ve sevgi telleri.

* * *

Bu, Kayahan'ın şarkısında bir kurşun, Zeki Müren'de ucu yanık bir mendil oluyor. Bazen de, titreyen ellerde, öpücükle mühürlenmiş bir mektup!

Ne olursa olsun, sevdanın yolları hep aynı yere uzanıyor:

‘‘Telgrafın telleri şosa boyunca/Telgrafın tellerinde kuş olsam/Hoy teller, teller kopsun seni bulunca/Bir seni bulsam, bulsam hoş olsam.’’

Kırklareli'nden yetişen en büyük şairlerin başında gelen Akıncıoğlu'nun değerini ne Kırklareli bilebildi, ne Türkiye.

O, Nazım Hikmet'ten sonra, Ahmed Arif'ten önce halk şiirinden yararlanan ve divan şiirinin söyleyiş güzelliğini kullanan bir şairdi.

Bursa şiirini kaç Bursalı bilir? Edirne şiiri ise benzersizdir.

Sevgililer Günü'nüzü bu şiirle kutluyorum:

* * *

Bir yerde görürsen ki/Ağır ve edalı akar/dal dal söğütler öperek/sırma üç belik gibi/üç koldan sular/müjdeler olsun efendim/Edirne'desin.

Mevsim, fasl-ı bahardır/gecedir ve mehtap vardır/Ve sen/bir kavsi kuzahta yürür gibi/köprülerdesin.

Şataraban makamında bir şarkı dudaklarında/düşünür çözemezsin/Bu názı istiğna, bu aváz neden/neden yarı eğilmiş suya dallar?/Öyle ferman etmiş eden/kimseler bilmez.

‘‘Gönül bir top ibrişim/sarılsa çözülmez’’/Burda her şey/bakınır hüsnüne hayran/Seyreyler cemálini serhad-di vatan.

Aşina bir çehre sezer belki diye/devr-i saltanatından Edirne/bir deste alev güldür, mahzun/yár elinden düşürülmüş şimdi suda.

Ve sular/şimşir kelámı dilinde/destan okur, okur akar/Ve bihaber, Yıldırım'da bir evcikte/-Akan sudan, uçan kuştan-/yeşil dut yaprağında/ak bir ipekbuceği/kozasını dokur dokur ölür.

Uyanır veda etmiş gibi uykuya/konuşan bir dil olur/çiler uzakta/bülbül sesi yağmur gibi/Bölbül Adası'nda.

Kanadı gümüşlü kuşlar geçer/İki aşk bölüp mehtabı/Kıyık'tan uçurulmuş/salınır bahçeler içre kızlar ki/nazardan kaçırılmış/Ağzında kan kırmızı can eriği/mehtapla beraber düşmüş gibi arza/kızlar ki güzel/dört başı mámur ve murassa/Sevdaya tutulmak bile mümkün/yeni baştan.

Neden yarı eğilmiş suya dallar?/Öyle ferman etmiş eden/Söylemek kolay olsa eski türküsünü/‘‘Edirne köprüsü taştan/sen çıkardın beni baştan’’/Ayırdın anamdan, hem kardaştan...

Sevdiğinizi tam sevin. Ve sakın üzmeyin!

Yazarın Tüm Yazıları