Paylaş
İki haftadan beri küçücük bir ‘‘virüs’’ yüzünden perişan oldum. Ben böyle bir hastalığı ne gördüm, ne yaşadım.
Beş gün ateş sürekli 38.8 ve 39 derece... Bir titreme, bir ter ki sormayın. Bir gecede 27 kez çamaşır değiştirdim.
Yine de açılamadım.
Sonunda, Numune Hastanesi'nde soluğu aldım. Başhekim Prof. Osman Müftüoğlu görünce şaşkına döndü:
‘‘İsmet Abi, nedir bu halin. Ne oldu sana?’’
Ben hekimlere teslimdim. Hemen özel kaleme seslenip, uzman doktor Işıl Olcay'ı çağırmalarını istedi:
‘‘İsmet Abimizi size emanet ediyorum. Her türlü tetkik ve tedaviyi başlat, hemen yatıralım.’’
Hekim dostlarım açısından talihli bir insanım. Prof. Müftüoğlu, Prof. Temel Yılmaz, Doçent Şükrü Hatun ve şimdi ABD'de umut mücadelesi yapan Doğan İstanbulluoğlu gibi can dostlarıma doktor Işıl Olcay katıldı. Hastanedeki ikinci günümde Baba aradı:
‘‘Gardeşim, seni arayan orada mı bulacak? Ne oldu sana? Acele toparlan, o tabloyu düzelt.’’
Aslında tablo düzgündü. Kolesterol, lipit, tansiyon, şeker normal değerlerindeydi ama, ateş doruktaydı. Öğleden sonra da Demirel'in zarif çiçeği geldi. Dalıp gittim. İnsan böyle anlarda hisleniyor.
VİRÜS DEĞİL CANAVAR
Hastanede, altı gün hem doktor Işıl Hanım, hem servis üstüme titrediler. Ateş düştü, düzeldim, eve çıktım derken yeniden üsteledi. Bir öksürük, aksırık başladı ki sormayın. Evde cümbür cemaat bir küçücük virüs yüzünden yatıyoruz:
‘‘Bu virüs değil bir canavar.’’
Gazeteye günlerdir adımımı atamadım. NTV'deki programımı da ertelemek zorunda kaldım.
Oysa siyasi olaylar jet hızıyla birbirini kovalıyor.
DSP Afyon adayı Gaffar Yakın gazeteye gelmiş, Sedat Ergin'e bana iletilmek üzere ‘‘Yeni Çağa Yeni Yorumlar’’ adlı kitabını bırakmış. İslam-Atatürk-Laiklik konularını işliyor. Öğrendiğime göre Gaffar Yakın adaylık için Bülent Bey ile yüz yüze bile görüşmemiş. Bir telefon, işi halletmiş. Bu da DSP tabanında tepki yaratıyor.
Asıl sorun küskünler. Doğrusu ya, ben olağanüstü toplantı çağrısının TBMM Başkanı Hikmet Çetin tarafından yapılmayacağını sanıyordum. Yıllar önce ANAP'lı başkan Necmettin Karaduman, daha fazla imzayla yapılan başvuruyu, ‘‘Bu Türkiye'de istikrarı bozar ve rejimi kaosa sürükler’’ gerekçesiyle işleme bile koymamıştı.
IŞIK'I İZLERKEN!
1995'te de ‘‘Mertlik-namertlik’’ inatlaşması ile birdenbire ülke seçime götürülmüştü. Ve ben yazmıştım: ‘‘Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.’’
İnatlaşanlar, RP'nin geleceğini görememişlerdi.
Şimdi de, küskünler Erbakan'a kaldı.
CHP Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ı izledikçe hayretten donakalıyorum.
Işık, 12 Eylül öncesi CHP Grup Başkanvekilleri Altan Öymen ve Hayrettin Uysal'ın özel kaleminde görevliydi. Çok çalışkandı, becerikliydi.
12 Eylül'de feci harcandı. Sanayi Bakanlığı'na sürüldü.
1995'te Sıvas'tan milletvekili seçilip, kendisini sürdüren Meclis bürokratlarının gözlerinin içine baka baka onları yerin dibine sokmuştu.
Şimdi Erbakan'ın kurtuluşu için kavga veriyor.
Bütün bir geçmişi silip atmasına yanıyorum. Bakalım bugün ne yapacaklar?
Paylaş