Paylaş
RTÜK, deprem yayınları nedeniyle Kanal-6'yı 'bir hafta süreyle' kapattı. Nedenini merak ettim. Çünkü, şikáyeti bizzat Başbakan Ecevit yaptı.
Peki, Ecevit'i çileden çıkaran neydi? RTÜK çevrelerinden araştırdım. Bana anlatılanlar özetle şu noktalarda toplanıyor:
1- Deprem yayınlarında ana strateji, 'Ecevit hükümeti ve parlamento becereksizdir' esasına oturtuluyor.
2- Haberler yorumlu veriliyor. Sık sık, 'Bunlar zaten hırsız, uğursuz, sağduyudan yoksun, ceylan derisi koltuklarda ve klimalı salonlarda otururlar' gibi suçlamalar yapılıyor.
3- Felakete uğramış acılı insanların duygularının istismar edildiği kanısına varılıyor. Yayında, 'Depremin olduğu yerlerde hiç organizasyon yok, devletin sesi, nefesi hissedilmiyor. Halk kendi kaderiyle baş başa bırakıldı, vatandaş da birbiriyle dayanışmamış olsaydı insanlar burada çok daha fazla perişan olacaktı. Devlet otoritesi ve kamu kuruluşları yok' gibi cümleler yer alıyor.
4- Halktan bazı kişileri konuştururken, 'Yazıklar olsun onlara, Ankara'dakileri Allah kahretsin' gibi hakaret dolu cümleler seçiliyor.
5- Deşifre edilen metinlerde, 'Askerler kendi ölülerine sahip çıktılar ve gittiler. Gölcük'teki Orduevi'nin altındakileri kurtardılar, peki siviller ne yapsın? Onlar da kaderiyle baş başa kaldı' gibi cümlelerin altı çiziliyor. Toplumda asker-sivil ayrımı yapıldığı görüşü ağırlık kazanıyor.
6- Yayında, 'Buradaki ceset kokusu bütün dünyaya yayıldı, dağdaki kurtlar bu kokuyu alarak şehre indiler. Şimdi de kurt bastı' gibi asılsız duyurular yapıldığı saptanıyor.
7- Ayrıca, 'Salgın başladı, halk panik içinde' deniyor. Bunun, halkı telaşa, paniğe, korkuya sürüklediği vurgulanıyor.
Ecevit'i, sanıyorum, 'kamu otoritesinin işlemediği, devletin zaaf içinde acze düştüğü' yolundaki yorum haberler şikáyete götürüyor.
Yakın çevresine, ‘‘Böyle habercilik olmaz. Haberle yorum birbirine karıştırılmamalı; haber ayrı, yorum ayrı şeylerdir’’ dediği söyleniyor.
RTÜK üyelerinin izlediği bantlarda, görüntüye Meclis getirilirken yorum yapılıyor ve şöyle deniyor:
‘‘Ankara'da ceylan derisi koltuklarda oturan vicdansızlar. Sizde en ufak vicdan yok. Zaten halk da sizden bir şey beklemiyor. Siz hırsızı, uğursuzu korursunuz. Kanun teklifi verip, Adana depreminde mahkûm olan müteahhitleri kurtarmak için af çıkarırsınız. Sizde vicdan olsaydı bu kanun tasarısını hazırlar mıydınız?’’
Başbakanlık Kriz Masası görüntüye geliyor ve şunlar söyleniyor:
‘‘Hükümet bir acz içindedir. Kamu otoritesi bu bölgede işlemiyor. Devlet burada yok. Ekmek yok, ilaç yok, su yok, elbise yok, hiçbir şey yok. Sizi vicdansızlar. Milletvekilleri ceylan derisi koltuklarda otursun. Hükümet gezsin dolaşsın.’’
Benim edindiğim bilgiler böyle. İpin ucu kaçmış, tamam... Ama, ekran karartmak çözüm mü? Sansür bizi ileriye götürmez.
Perşembe akşamı, TRT-1'de Ertürk Yöndem'in bir haber programını izledik. Her şey vardı. Ama tahrik yoktu. Orada bir psikiyatr şöyle diyordu:
‘‘Felaketi anlatmalıyız, ama korkuyu da azaltmalıyız.’’
Ertürk Yöndem, bir başka gerçeği daha açıkladı:
‘‘Gölcük'te halkı kışkırtan PKK militanları ile dinciler yakalandı.’’
Kanım dondu. Derken, Diyabet Vakfı Başkanı, Prof. Temel Yılmaz aradı:
‘‘Diyabet Acil Yardım Ambulansı hazırladık. Bölgeyi dolaşıyor.’’
Bir o militanları düşünün, bir de şu erdemli çabaları...
Paylaş