Paylaş
Rahmetli hocam Prof. Cavit Orhan Tütengil'in yıllar önce çıkan kitabı hep başucumdadır:
‘‘Atatürk'ü Tanımak ve Tamamlamak’’
Cuma günü öğleden sonra TED Koleji Orta Kısım öğrencilerine, üç bölüm halinde bu konuda bir konferans verdim.
Her çocuk bir Mustafa Kemal'di.
Üç ayrı konferans için günlerce ders çalıştım desem yalan değil.
Tütengil hocamın yazılarını, diğer Atatürk kitaplarını yeniden gözden geçirdim.
Nutuk'ta, altını çizdiğim bölümleri yeniden okudum.
NTV'de eski Genelkurmay Başkanımız emekli orgeneral Necip Torumtay, ADD Başkanı Yekta Güngör Özden ve Müdafaa-i Hukuk anlayışının yaşayan kuvvacısı Mustafa Kemal Palaoğlu ile yaptığım söyleşileri yeniden dinledim.
Çocuklara can alıcı ve hafızalarından silinmeyecek olayları anlattım.
Atatürk...
Karakteri tam bağımsızlık, yani istiklali tam olan, Müdafaa-i Hukuk temeline dayanıp, Misak-ı Milli sınırları içinde Kuvayi Milliye ruhuyla yoğrulmuş bir deha...
Bir büyük önder, bizim gibi bir Türk, Atatürk...
Palaoğlu'ndan dinlemiştim:
1918 yılının yaz ayları... Mustafa Kemal, ağır böbrek sancıları çekiyor.
Avusturya'da kaplıca kenti olan Kalsbat'ta tedavi için gider.
O sırada bir de günlük tutmaktadır.
Avusturyalı doktor Verner, ilk muayenesini yapıp reçetesini verir ve sorar:
- Un getirdiniz mi?
Ve doktor açıklamasını yapar:
- Biliyorsunuz savaş içindeyiz, darlık ve yokluk içindeyiz. Ekmeği ve unu ancak kendi insanlarımıza verebiliyoruz.
Avusturyalı doktorun olaya bakış açısı, Palaoğlu'nun deyimiyle, ‘Atatürk’ün bağımsızlık gururunu' incitmiştir. Günlüğünde şöyle yazar:
‘‘Derhal ayağa kalktım. Ve dedim ki: ‘Ben derhal memleketime dönüyorum.' Doktor sordu:
- Niçin?
Cevap verdim:
- Memleketime dönüyorum çünkü, savaş ve darlık bizde de var. Ama biz ekmeğimizi, unumuzu önce yaralılara, hastalara, kadın ve çocuklara, yabancılara veriyoruz. Kalırsa biz yiyoruz.’’
Doktor şaşırır:
- Buyurun oturun, size unu ben bulacağım.
Ve, yanındaki hemşireye fısıldayarak sorar:
- Bu nasıl bir insan böyle?
O, karakteri bağımsız olan gururlu bir Türk’tür.
1925 yılı... Atatürk İzmir'e gider.
Karşıyaka'da halka hitap eder:
‘‘Kendimi tebrik ediyorum... Çünkü sizlere mensubum, sizlerden biriyim.’’
İşte Atatürk... Bizden biri, içimizden biri olan Türk
Paylaş