Paylaş
Programda, Taha Özhan, Mustafa Karaalioğlu, Hatem Ete ve benim sorularımı yanıtlayan Başbakan, Meclis’teki Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan yakındı.
Başbakan özetle şöyle akıl yürütüyordu:
- Biz Meclis’te kahir çoğunluğa sahibiz ama komisyona eşit üye sayısıyla katılmayı kabul ederek zaten fedakarlık yaptık.
- Komisyonda diğer bütün partilerin de 2’şer üyesi var ve biz azınlığa düştük ama Meclis’in en kuvvetli partisi olduğumuz unutulmamalı.
- Komisyonu destekledik, destekliyoruz ama Meclis Başkanına da söyledim, komisyon çalışmalarının ne zaman biteceği belli olmalı. Komisyon sonsuza kadar çalışamaz, makul bir sürede işler bitmeli.
- Eğer o makul sürede bitmezse bizim zaten bir Anayasa teklifi hazırlığımız vardı, onun revize edilmesi talimatı verdim arkadaşlara, onu Meclis’e sunarız. Kayda geçsin diye yaparız.
- Meclis’te 330’u, yani referandum çoğunluğunu bulmak kolay değil. Bunun için uzlaşmaya, müzakereye açık oluruz.
Gerçekten de Başbakan, bu sözleri söylediği gün, yani 27 Aralık 2012’de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’le görüşmüştü ve ona ‘Makul bir süre belirleyip ilan edin, Anayasa çalışmaları bitsin’ demişti.
Cemil Çiçek o süreyi belirlemedi veya belirleyemedi, hatta tam tersine Anayasa çalışmalarının aceleye gelmemesi gerektiğini söyledi. Dünkü Radikal’de, komisyon çalışmalarının hızlanması gerektiğini ve daha fazla çalışılması ihtiyacını kabul ediyordu Çiçek ama yine de bir süre limiti konmasını istemiyordu.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yöntem olarak şöyle çalışıyor: Üyeler, partileri adına kimi öneriler getiriyor. Eğer öneri üzerinde uzlaşılırsa mesele yok ama uzlaşma çıkmazsa uzlaşılamayan maddeler ve alternatifleri kırmızı renkle yazılıyor, geçiliyor. Tartışma erteleniyor.
Oysa Ak Parti’nin Başkanlık sistemi önerisi ve buna bağlı yargı sistemi önerisi bu yöntemin aksine kırmızıyla bile yazılmadı, hiç kayda geçmedi komisyonda.
Çünkü diğer partiler bu öneriyi konuşmayı bile istemiyor.
Öyle olunca da komisyon tıkandı. Meclis Başkanı Çiçek de aylardır bu tıkanmayı aşmaya çalışıyor.
Bana soracak olursanız Başbakan da tıkanmanın aşılmasını istiyor. Çünkü bir yandan komisyonu, ‘Siz yapamazsanız biz kendi önerimizi getiririz’ diyerek tehdit ederken bir yandan da ‘Bizim önerilerimiz tartışmaya açık biz de uzlaşmaya açığız, ama muhalefet bizim önerilerimizi konuşmaya bile yanaşmıyor’ diyor.
Türkiye’nin Anayasasını değiştirmeyi becerememesinin olası bedeli ayrı bir yazının konusu olmakla birlikte, bu bedeli hiçbir partinin üstlenmek istemediği ve bu yüzden ‘Benim yüzümden bozulmadı, onun yüzünden bozuldu’ demek istediği açık açık gözüküyor.
Kimse açık açık söylemiyor ama yeni Anayasa konusundaki bu önemli tıkanıklık haftalardır aşılabilmiş değil maalesef.
Başkanlık sistemi ne kadar pazarlık kaldırır?
BU köşenin sürekli okurları, ilke olarak Başkanlık sistemini savunduğumu ama Ak Parti’nin önerilerini son derece sakıncalı bulduğumu biliyor.
Ak Parti tarafından önerilen sistem, kuvvetler ayrılığı ilkesini yürütme lehine fazlasıyla bozan, yasamayı ve yargıyı ikinci plana iten bir sistem.
Bu kadar keskin çizgili bir öneri paketi pazarlıklarla düzeltilebilir mi, bilmiyorum. En önce, pazarlık yapılabilmesi için diğer partilerin ilke düzeyinde başkanlık sistemine itirazlarını ortadan kaldırması gerekiyor. Bu bile zor.
O yüzden Ak Parti, ‘Madem bizden başka savunanı yok, o halde geri çekeriz’ demedikçe Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndaki tıkanıklık aşılabilecek gibi gözükmüyor.
Paylaş