Paylaş
Açıklamaya çalışayım...
Fransızcadan devşirme bir kelimeyle daha ‘şık’ bir görünüm kazandırıyoruz ama madencilikte yapılan ‘rödövans’ sözleşmeleriyle Osmanlı’nın vergi tahsilatını komisyon veya asker karşılığı kişilere bıraktığı ‘iltizam’ sistemi arasında bir fark yok.
Devlete ait madenleri, tamamen veya kısmen belli bir pay karşılığında işleten bu insanlar ‘mültezim’dir; devlete ait geliri ortaya çıkarıp devlete belli bir komisyon karşılığı teslim edenler yani.
TKİ’nin facianın yaşandığı Ege Linyit İşletmesi’ne ait Eynez yataklarından birini işleten Soma Madencilik, bu işi çıkarılan kömürün yüzde 15’ine sahip olmak adına yapıyor. Yani, çıkan madenin yüzde 85’i maden ocağının ‘kira’sı olarak zaten TKİ’ye gidiyor. Kalan yüzde 15 için de TKİ ‘alım garantisi’ vermiş, şirketle TKİ belli bir ücret üzerinden anlaşmışlar.
Madenin sahibi olmayan, iltizam sözleşmesinin de uzatılma garantisi bulunmayan şirket aynı anda birkaç fenalığı birden yapıyor. Ve bugün biliyoruz, bu fenalıklar sonunda 301 insan evladının toplu halde öldürülmesine yol açtı.
Fenalıkları sayayım:
1. Madene yatırım yapmıyor, teknoloji de getirmiyor, madeni daha güvenli kılmak için para da harcamıyor. Yangın sonrası ortaya çıktı, eskiden kalma ahşap taşıyıcılar hâlâ yerinde duruyormuş ve onlar da yanmış, madende çöküntülere sebep olmuş.
2. Üretimi arttırmak için insafsızca çalışıyor ve çalıştırıyor. O kadar ki, işçilerin kazmaları mesai değişim saatlerinde ‘elden ele’ geçiyor; yani 8 saattir kazma sallayan işçi kazmasını madenin dibinde yeni gelen işçiye devrediyor, üretim bir dakika bile durmuyor.
3. TKİ kiralarken bu ocağın kapasitesinin yılda 2 milyon ton olduğunu biliyor; ona göre kiraya veriyor. Ama mültezim, kendi ifadesiyle üretimi üç kat, yani yılda
6 milyon tona kadar arttırıyor; ilave güvenlik tedbiri almadan, ocağın girişini bile genişletmeden, yeni havalandırma kanalı açmadan... TKİ ‘Yahu ne önlem aldın, ne yatırım yaptın da üretim 2’den 6’ya çıktı’ diye sormuyor; çünkü kendi kârına bakıyor.
4. Yıl 2003, Ege Linyit İşletmesi’nde (ELİ) çıkarılan kömür içinde yeraltı ocaklarından çıkarılan kömürün miktarı toplam üretimin yüzde 1’i bile değil. Yıl 2012, ELİ’de çıkarılan kömürün yarıdan fazlası yeraltından. Bu ‘başarı’ iltizam sistemi sayesinde, mültezimlerin işçileri köle gibi çalıştırması sayesinde elde edilmiş. TKİ’nin fahiş kazancı da bu yolla elde ediliyor.
5. Evet, mültezim konumundaki Soma Madencilik ciddi miktarda para kazanıyor ama ondan daha çok kazanan TKİ. Geçmişte sürekli zarar eden, tamamen kapatılması ciddi ciddi önerilen TKİ nasıl kâra geçti sanıyorsunuz? Şirketleri üretime zorlayarak, şirketlerden aldığı kömürün üstüne kendi tekel konumunu kullanarak inanılmaz kârlar ekleyip satarak elde etti bu kazancı TKİ.
Evet, ölümlerin sorumlusu ‘vahşi kapitalizm’dir.
Yalnız burada sadece şirket değil ‘vahşi’ olan, devletimiz vahşilik konusunda şirketlerden hiç de aşağı kalmıyor.
Soma Termik’in bacaları ve rüzgâr tarlaları
Aslında fotoğraf çok çarpıcı. Tam da ‘madenci şehitliği’nin kapısından dışarı bakarsanız, ön planda Soma Termik Santralı’nı görüyorsunuz, onun sürekli gökyüzüne karbondioksit ve diğer zehirli gazlar salan bacalarının arasından uzakta bir rüzgâr santralının dev pervaneleri de seçiliyor.
Soma Termik Santralı özelleştirileceği günü bekliyor; üretim kapasitesi 7.2 milyar kilovat/saat. Arkada görünen rüzgâr santralı ise Polat Enerji’ye ait ve Ocak 2012’de devreye girmiş, yıllık üretimi 405 milyon kilovat/saat. Bazı ek yatırımların devreye girmesiyle yıllık üretimi 700 milyon kilovat/saat’e yükselecek, yani Soma Termik’in onda biri kadar elektrik üretecek.
Soma Termik’in topluma maliyeti çok yüksek. Günde 22 bin ton, yılda 8 milyon ton kömür tüketiyor bu santral. O kömür de işte böyle insanların canı pahasına çıkıyor; kimse ölmese farkına bile varmayacağız ama binlerce köle işçinin emeğiyle çıkıyor. Topluma yegâne maliyet işçilerin sömürülmesi ve öldürülmesi de değil. Yol açtığı hava kirliği ve küresel iklim değişikliğine yaptığı katkı sebebiyle de bir maliyeti var Soma Termik’in.
Devletimiz vahşice para kazanmak için kömür ocakları işletiyor veya mültezime veriyor; oradan çıkan kömürle elektrik üretip bir de elektrikten para kazanıyor ve bu kazandığı parayı topluma geri vermek için temiz enerjiye yatırım yapmıyor.
Aslında temiz enerjiye devletin yatırım yapması da gerekmiyor; özel girişimci hazır bekliyor. Devletin rüzgâr ve güneş santrallarında üretilecek elektriği taşıyacak enerji nakil hattı yapması yeterli; onu da yapmıyor.
Kararı siz verin...
Paylaş