Paylaş
Ve bu da, aslında büyük ölçüde TÜBİTAK’ın Gebze’deki MAM Araştırma Enstitüsü’ndeki malzeme bilimcilerin geliştirdiği yeni nesil bataryanın ticarileşip ticarileşemeyeceğine bağlı.
Geçen hafta, Türkiye’nin önde gelen bütün otomobil gazetecileriyle birlikte ben de Gebze MAM’da Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanı Fikri Işık ve TÜBİTAK’ın misafiriydim. Bakan Işık’ın bu toplantı sırasında söylediklerini, TÜBİTAK’ın yapmakta olduğu elektrikli otomobil konusunda gelinen yeri pazartesi günü Hürriyet’te Emre Özpeynirci’nin kaleminden okudunuz zaten.
Gazetecilerle yapılan toplantıya Bakan Işık’ın ‘Bizim otomobilimiz Tesla’dan iyi olacak’ sözleri damgasını vurdu; bu sözler üzerine Amerika’nın önde gelen gazetelerinde bile haberler çıktı. Bu haberlerin çoğu belli bir miktar ‘istihza’ da içeriyordu.
Ama bu sözleri müstehzi bir edayla okumaya gerek yok. Amerikan malı Tesla, evet elektrikli otomobil üretiminde dünyadaki başka herkesten çok daha ileri bir noktada; eğer görece ucuz olan modellerini zamanında yetiştirebilir ve şimdiden bu otomobili satın almak için biner dolar kaparo yatırmış olan tüketicilere ulaştırabilirse, bir anda gerçek bir dünya devine dönüşecekler.
Ama baktığınızda Tesla’yı Tesla yapan, ona özgü olan yegâne şey, aslında pil.
Elektrikli otomobil demek, yürüyen bir bilgisayar demek. Bu bilgisayarı yapmayı başarmak çok da zor değil ama o bilgisayarı tek şarjda 400 kilometre gidebilir hale getirmek bir mesele.
Birkaç yıl önce Tesla, mevcut araçlarıyla ilgili elindeki bütün patentleri herkesin kullanımına açtı. Ama açılmayan patentler de vardı; bunlar henüz Tesla’nın geliştirmekte olduğu yeni pil teknolojileriyle ilgiliydi.
Şu an yürüyen bütün Tesla’larda lityum-iyon pil teknolojisi kullanılıyor. Bu teknolojiyi uzun zamandır biliyoruz. Ve bu teknolojiyle bugün erişilen nokta, tam şarjla otomobili 400 kilometre kadar götürmek.
İstanbul’da Derindere Motorlu Araçlar firmasının elektrikliye dönüştürdüğü Toyota Corolla marka taksiler çalışıyor, onlar da tek şarjla Tesla kadar yol yapıyor. Benim ‘Toyota Corolla’ dediğime bakmayın, DMA bu aracın sadece kabuğunu kullanıyor; üstündeki motordan fren sistemine, pilden bilgisayar donanım ve yazılımına kadar her şey DMA’nın kendi ürünü. Yarın firma kendi araç kabuğunu tasarlayıp kendi markasıyla piyasaya çıkabilir durumda aslında. Ama seri üretime girmek, tamamen başka bir oyun alanı.
Peki TÜBİTAK ne yapacak da Tesla’dan daha iyi olacak?
İki önemli ayağı var bu işin.
Birincisi, TÜBİTAK’ın yapmakta olduğu otomobili yönetecek olan ana yazılım, TÜBİTAK’ın savunma sanayi için geliştirdiği gerçek zamanlı (real time) çalışan işletim sistemi. Tesla’nın veya diğer firmaların otomobil yönetim sistemlerinin nasıl bir gerçek zaman yakınsaması yaptığını bilmiyorum;
TÜBİTAK’ın gerçek zamanının ne kadar gerçek zaman olduğundan da haberim yok (çünkü gizli) ama büyük ihtimalle TÜBİTAK’ın bilgisayarı daha hızlı.
İkinci ve daha önemli konu, TÜBİTAK’taki kimyacıların ve malzeme bilimcilerin geliştirdiği magnezyum temelli akü. Bu akü henüz test aşamasında. Eğer testleri geçerse ticarileşebilecek ve böylece hem Tesla’nın mevcut akülerine göre daha yüksek bir kapasiteye erişecek hem de üretim maliyeti bir hayli düşecek. (Bu arada hafta içinde Toyota Japonya, magnezyum temelli aküler geliştirdiğini açıkladı. Pil teknolojisinde magnezyum bir çeşit ‘kızıl elma’.)
Fakat bu iki ayakta birden başarılı olsa dahi TÜBİTAK’ın ve dolayısıyla Türkiye’nin işi kolay değil.
Çünkü teknoloji yatırımlarında veya teknoloji geliştirmede her şey teknolojide bitmiyor; bir de ürettiğiniz teknolojiyi pazara sokabilecek kabiliyetiniz olması gerek.
Bakan Fikri Işık bizimle sohbetinde bu konuda (kısaca ‘babayiğit’ diye kodlandı) ser verdi sır vermedi.
Ama şunu bilelim: ‘Tesla’dan iyi olmak’ için sadece teknolojide daha iyi veya eşit olmak yetmeyecek.
DIŞI MI ÖNEMLİ, İÇİ Mİ?
ELEKTRİKLİ otomobiller konusuyla uzun zamandır ilgiliyim ama ilk kez bunca otomobil yazarıyla birlikte oluyorum. Onların soruları ve benim meraklarım arasında derin bir uçurum olduğunu fark ettim TÜBİTAK’taki toplantıda.
Elbette hepsi benim kadar otomobilin teknolojisiyle de ilgililer ama sanki daha çok otomobilin tasarımı ve konforunu öne çıkarıyorlardı.
Bense otomobilin dış görünüşünün veya içindeki konforun ikincil önemde olduğunu, esas olanın merkezdeki teknoloji olduğunu düşünüyorum.
YERLİ OTOMOBİL PLANI
ŞU anda TÜBİTAK, ‘menzili geliştirilmiş elektrikli otomobil’ yapma iddiasında.
Aracın üstündeki pil düşük kapasiteli olacak; onun yerine yeni nesil melez araçlardaki gibi benzinle çalışan bir jeneratör motor elektrik sistemini besleyecek.
TÜBİTAK’ın hedefi 100 kilometreyi 2 litre benzin yakarak geçecek bir motor yapmak.
Bu aracın 2018 sonunda üretilmesi planlanıyor.
Ama yanı sıra bu menzili geliştirilmiş aracı tamamen elektrikli ve uzun menzilli yapma üzerinde de çalışılıyor.
Pil teknolojisinde TÜBİTAK’ın ürünü başarılı olursa çok önemli bir merhale kat edilmiş olacak.
Burada plan 2020’den sonrası.
TÜBİTAK, aracı için otonom sürüş ve diğer sürüş yardım sistemlerini de geliştiriyor ve bu konularda türlü çeşitli işbirlikleri içinde.
Paylaş