Paylaş
Sonra oraya köprü yapmak için ihaleye çıkılıyor, ihale katılımcıları devletin ‘Şu kadar araç geçer’ hesabına bakıyor, geçiş ücretlerini değerlendiriyor, kendi inşaat maliyetlerine bakıyor ve elbette kazancını hesaplıyor, sonra da ihaleye teklif veriyorlar.
Bu teklif, firmanın diyelim 25 yıl sürecek işletme süresince devlete vereceği parayı bildiriyor. İhale komisyonu, diyelim 25 yıllık işletme süresi için en fazla para vereni birinci seçiyor.
Gerek İstanbul’a 3. Boğaz
Köprüsü ve onun çevre yolları projesinde, gerekse Atatürk Havaalanı’nın yerini alacak yeni havaalanında ihale bu yöntemle yapıldı.
Yani devlet, köprü için bir yıllık geçecek araç sayısı, havaalanı için de yolcu sayısı belirledi.
Peki köprü ve havaalanı yapıldıktan sonra devletin öngördüğü kadar araç geçmez, yolcu gelmezse ne olacak? O zaman devlet aradaki eksik kazancı şirkete ödeyecek.
O halde taa en başa dönmeliyiz: Acaba devletimiz köprüden geçecek araç sayısını ve havaalanına gelecek yolcu sayısını nasıl belirledi? Hangi bilimsel kıstasları kullandı? Bu hesapları yaparken, ihale belgelerine yazar ve resmi taahhüt altına girerken danışmanlık hizmeti aldı mı? Aldıysa tek bir firmadan mı aldı, birden fazla firmadan mı?
Bu soruların cevaplarını ne köprü için ne de havaalanı için biliyoruz.
Oysa gerçek bir Sayıştay’ımız olsaydı, Meclis’imiz hükümetimize karşı bağımsız hareket edip bütçe hakkına sahip çıkabilseydi, bütün bu hesapları didik didik biliyor olacaktık ve belki de ne köprüyü ne de havaalanını ihale etmiş olacaktık. Çünkü gerek köprünün ve gerekse havaalanının ekonomik anlamda verimli ve dolayısıyla gerekli yatırımlar olup olmadıkları son derece tartışmalı.
Örnek olarak söylüyorum: Atatürk Havaalanı’nın işletmecisi TAV da benzer bir yolcu sayısı garantisiyle işletiyor burayı ve biz bazı yıllar taahhüt edilen kadar yolcu gelmediği için TAV’a Hazine’den para ödedik.
Yeni havaalanı için havada uçuşan 100-150 milyon yolcu/yıl hesaplarının neye dayandığını, bu varsayımın altındaki hesabı bilmek hepimizin hakkı. Çünkü sonunda para bizden çıkıyor.
Hükümet, ‘Devletin cebinden beş kuruş çıkmadan bu yatırımlar yapılıyor’ diyor ama bu ifade doğru değil. Gerek Gebze-İzmir otoyolu ve körfez geçişi ihalesi, gerekse 3. havaalanı ihalesi ekonomik olarak yeterli güveni vermediği için finansman bulmakta zorlandı. (Körfez geçişi için Hazine’nin devreye girmesiyle finansman bulundu, yakında yeni havaalanı için de benzer bir şey olursa şaşırmamak lazım.)
Türkiye’nin görevini bi hakkın yerine getiren bir Sayıştay’ı yoktu zaten. Ona bir ara ‘performans denetimi’ görevi verilir gibi oldu ama hükümet hemen bu reformu geri döndürmeyi başardı. Şimdi Sayıştay daha da iğdiş ediliyor.
Ve Meclis, kendi yetkisinin bu şekilde hükümete, hatta bürokrasiye aktarılmasını sessizce izliyor.
Paylaş