Paylaş
O yüzden, son iki haftadır ‘Özel yetkili mahkemeler kaldırılıyor’ cümlesiyle başlayıp ‘Darbecilik yeniden serbest olacak’ cümlesine kadar erişen tartışmada bildiklerimizi ve bilmediklerimizi tek tek yazalım.
Yazalım ki, konuşurken gerçeklerden uzaklaşmayalım, havada yorumlar yapmayalım.
· Hükümet özel yetkili mahkemeleri var eden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinde değişiklik yapacak. Bunu biliyoruz. Başbakan da kendi ağzından defalarca doğruladı bunu.
· Hükümetin bu maddede neyi nasıl değiştireceğini ise bilmiyoruz. Hele hele özel yetkili mahkemeleri tamamen kaldırıp kaldırmayacağını hiç bilmiyoruz. Ne var ki, gelen bilgiler hükümetin bu mahkemeleri kaldırmayı düşünmediği yönünde.
· Eğer mahkemeler kaldırılmayacaksa, o zaman yapılacak değişiklik bu mahkemelerin yetkilerinde olacak. İsterseniz gelin, CMK 250’yi bir hatırlayalım:
‘Madde 250 - (1) Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci Maddeler hariç),
Dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.
(2) Gelen iş durumu göz önünde bulundurularak birinci fıkrada belirtilen suçlara bakmakla görevli olmak üzere, aynı yerde birden fazla ağır ceza mahkemesi kurulmasına, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir. Bu hâlde, mahkemeler numaralandırılır. Bu mahkemelerin başkan ve üyeleri adlî yargı adalet komisyonunca, bu mahkemelerden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
(3) Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim hâli dahil askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.’
· Yasa maddesinde de görüldüğü gibi değişiklik büyük ihtimalle maddenin 1 ve 3. fıkralarında yapılacak.
· Bugüne kadar verilen demeçlerden, açıklamalardan yasada yapılacak değişiklikle ilgili bazı tahminlerde bulunmak mümkün. Benim anladığım kadarıyla bu mahkemelerin kapsama alanında bir daraltma yapılması pek düşünülmüyor; yani halen bu mahkemelerde devam eden davalardan hiçbiri normal bir ağır cezaya gönderil-meyecek. Ama yasanın kapsadığı sanık türlerinden bazıları için önceden izin alma benzeri bazı kısıtlamalar yapılabilecek.
· Yargılanması, hatta soruşturulması izne tabi olacakların yüksek düzey kamu görevlileri olacağına kuşku bulunmuyor. Halen Balyoz davasından yargılanmakta olan general rütbeli subayların bu kapsama girip girmeyeceği bilinmiyor.
Aynı şekilde, emekli genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanlarının yargılanmasının izne tabi olup olmaması da bilinmeyenler arasında.
Sadece CMK 250 değil 251 ve 252 de değişebilir
HÜKÜMETİN başta başbakan olmak üzere çeşitli bakanlarının bugüne kadar yaptıkları açıklamalar temennileri değil de yapılacak değişiklikleri yansıtıyorsa, hükümetin hazırlığının sadece CMK 250 ile sınırlı olmadığını da düşünmeliyiz.
Özellikle CMK 251, özel yetkili savcılık sistemini yaratan ve bu savcıların soruşturmalarında tabi olacakları usulleri belirleyen madde olarak dikkati çekiyor.
En azından, bazı kamu görevlilerinin sadece yargılanmaları değil, soruşturulmaları da izne tabi olacaksa, bu maddede değişiklik kaçınılmaz.
Başbakanın ‘Devlet içinde devlet oldular’ diyerek tanımladığı, özel yetkili savcılıkların bir nevi hükümet politikaları için yerindelik denetimi yapmakla suçlandıkları konu hakkında nasıl bir kısıtlayıcı hüküm getirileceği tam bilinemiyor.
Sonuçta KCK soruşturmasını yapan özel yetkili savcı, ‘Hükümet politikalarıyla teröre yardımcı olmuştur’ demiyordu ama hükümet talimatıyla uygulanan bazı şeyleri ‘terör’ kapsamında düşünüyordu.
CMK 252 ise bu mahkemelerde yapılacak yargılama sırasında uygulanacak hükümleri belirliyor. Burada tartışılan iki konu var: 1. Savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelen bazı usul kuralları; 2. Tutuklamalardaki üst sınırın iki kat olarak uygulanması, yani 10 yıla kafdar tutukluluğun mümkün kılınması.
Hükümetin bu tartışmalı iki alana el atıp atmayacağı belli değil.
Sorun mahkemeden çok savcıda
BANA soracak olursanız, özel yetkili mahkemelerde yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda sorunların büyüğü yargılama aşamasında değil soruşturma aşamasında çıkanlar.
Elbette yargılama sırasında da sorunlar var; uzun tutukluluğa izin verilmesi, savunma hakkına getirilen bazı kısıtlamalar vs buna örnek ve bu sorunların giderilmesi gerekiyor.
Ancak savcılıklar çok daha büyük bir sorun alanı. Çünkü bu özel yetkili savcılıklarda Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre ortalama soruşturma süresi 300 gün.
Ve yine bence, adil yargılanma hakkı ve adaletin gecikmesi sorunları işte tam burada başlıyor. Oysa savcılarımızın suç soruşturmasını önceden tamamlayıp gözaltıları sonra yapması ve şüphelileri tutuklanmak üzere mahkemeye gönderirken onlarla ilgili iddianameyi de mahkemeye sunması gerek. İdeal durum bu.
Hazır bu yasa maddelerine el atılmışken, savcılara soruşturma süresiyle ilgili bu süreyi kısaltmaya yönelik zorlayıcı bazı hükümler getirilebilir. Böylece sanıktan delil saklama dahil pek çok sorun ortadan kalkabilir.
Paylaş