Paylaş
Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.’
Aynı Anayasa’mızın 11. maddesi ise şöyle: ‘Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.’
Sizin sağlığınız veya hastalığınız, sizin hamileliğiniz veya hamilelikten korunmak/istenmeyen hamileliği sonlandırmak için yaptıklarınız da özel hayatınızdır.
Ama bakın, meğer taa 1980’de çıkmış bir kanunumuz varmış; hastaneleri, labaratuvarları gebelik testi pozitif çıkan kadınların isimlerini Sağlık Bakanlığı’na vermeye mecbur tutan.
Bu kanunun başta yazdığım Anayasa hükümlerine aykırı olduğuna kuşku yok.
Devam edelim.
Sağlık Bakanlığı, doğal olarak Türkiye’de sağlıklı hamilelikler yaşanması, bebek ölümlerinin azalması, doğumların hastane ortamında yapılması için aktif tedbirler alıyor. Onların işi bu ve açıkçası işleri iyi yaptıkları da istatistiklere yansıyor zaten.
Ancak anlaşılan bakanlık bu ‘aktif tedbir’ işini biraz abartmış durumda. Anayasaya aykırı olduğunu iddia ettiğim yasanın da yardımıyla bakanlık içinde GEBESİS adı verilen bir bilgisayara dayalı veri merkezi oluşturulmuş. Türkiye’nin dört bir yanından gebelik testi sonuçları bu sisteme giriyor. Yani bakanlık, kim gebe biliyor.
Ardından bu gebeler, gebelerin bağlı bulunduğu Aile Hekimleri’ne bildiriliyor.
Son skandal işgüzar bir aile hekiminin gebenin babasına mesaj atması yüzünden ortaya çıktı. Aslında iyi ki de çıktı. Yoksa arkadaki bu dehşetengiz yapıyı bilmeyecektik.
Gebeliklerin sağlıklı yaşanması için ‘aktif tedbir’ almak, gebeyi kolundan tutup doktora götürmek midir, yoksa insanlara gebelik dönemiyle ilgili bilinçlendirici eğitim vermek midir?
Biz ‘aktif tedbir’ meselesini bir hayli abartmış durumdayız. Bu da totaliter ülkelerin bile akıl edemediği yöntemlerle yapılmış, insanları tek tek kayda alıp onları gebedir-değildir diye fişlemekle yapılmış.
Seveyim, toplum için iyi bir şey yapayım derken boğarak öldürmek tam böyle bir şey.
O bilgilerin güvenliğinden kimse yüzde 100 emin olamaz. Yanlış olan, o bilgileri elde tutmak.
Devlet CRM yapar mı? Maalesef yapıyor...
AİLE Hekimi sistemi çok iyi bir sistem. Bakanlık da bunu oturtmaya çalışıyor. Ama bu zorlama değil gönüllü bir sistem olmalı. Hastanın gönüllülüğü esas olmalı. Hastalar Aile Hekimi’ne zorlanmamalı.
Bizim kızımız 2010 Ağustos ayında doğdu. Benim ihmalkarlığım yüzünden nüfusa kaydı Ekim ayını buldu.
Nüfusa kaydın üstünden üç gün geçmemişti ki, bizden sorumlu aile hekimi ev telefonumuzdan aradı. Ben, hekimin ev telefonumuzu biliyor olmasından ötürü dehşete kapıldım bir kere; çünkü kendisini hiç görmemiş, ona kaydolmamıştım bile.
Hadi bu dehşetengiz özel hayat ihlalini bir kenara bırakıp devam edeyim. Hekim telefonda bebeğimiz için bizi kutladıktan sonra, ‘Kontrola ve aşılamaya getirin’ dedi, emreder bir tonda.
Biz de kendi çocuk doktorumuz olduğunu, aşılarının orada yapıldığını söyledik. Hemen doktorun ismini sordu.
Herhalde aşıları takip için soruyorlar diye düşündüm, verdim. Birkaç hafta sonra çocuk doktorumuza bebeğimizi götürdüğümde, aile hekiminin bebeğimizle ilgili bütün bilgileri aldığını öğrendim.
Sonra bir kez daha evimizi aradı aile hekimi. Bu kez tersledim.
Neden sonra öğrendim, aslında aile hekimine gitsem bebeğimizin temel bazı sağlık harcamaları çok daha aza, hatta bedavaya gelecekti bize ama bu tavır yüzünden ben tepki gösterdim, bedelini de ödedim.
Benim için (ve elbette bütün vatandaşlar için) son derece iyi olan, iyi sonuçları olacak bir uygulamanın benim özel hayatımı tehdit ederek gündeme gelmesi bu tepkime neden oldu.
Bunu da sonradan öğrendim: Aile hekimi de, performansına göre ücret alıyordu ve kendini pek de uygun olmayan biçimde pazarlayarak performans arttırmaya çalışıyordu aslında.
Kısacası devlet eliyle ve devlete emanet olması gereken bilgiler yoluyla CRM adı verilen pazarlama yöntemi uygulanıyordu.
Anayasa emirlerini hiçe sayan devlet
BU köşenin okurları hatırlayacak, TC Kimlik Numarası uygulamasının özel hayatımızı tehdit eden yönlerini ara ara yazıyorum.
Aslında evli olmadan hamile kalan ve bu durum da babasına haber verilen genç kızın başına gelenler TC Kimlik Numarası’nın varlığının doğurduğu kötü sonuçlardan sadece biri.
Kızımı nüfusa kaydettiriyorum, onun bir TC Kimlik Numarası oluyor. Numara oluşur oluşmaz bilgi aile hekiminin bilgisayarına gidiyor. Aile hekimi o numarayla baktığında, benim ailemin ev adresini ve ev telefonumuzu karşısında görüyor. Ve alıyor telefonu eline bizi arıyor. Yaptığının feci bir özel hayat ihlali olduğu aklına bile gelmiyor. Aynen hamile kızın babasına SMS atılırken de bu ihlalin akla gelmediği gibi.
Çünkü mesele, bu fişleme bilgilerinin Sağlık Ocağı’ndaki hemşireden ve doktordan Noter’deki katibeye, polis memurundan tapudaki görevliye, herhangi bir avukattan kargo şirketi çalışanına kadar herkese açık olmasından kaynaklanıyor.
Açık açık söylüyorum: Devletin yaptığı fişlemedir. Hepimizin adresini bilmeleri fişlemedir. Fişlemenin kendisi zaten vahim bir durum.
Ama daha da vahimi bu fişleme bilgilerinin neredeyse herkese açık olması, her isteyenin TC Kimlik Numaranızı bilmesi halinde sizin hakkınızda her şeyi öğrenebilmesidir.
Bundan daha vahim bir özel hayat ihlali olabilir mi?
Anayasayı hiçe sayan bir devletimiz var, ey ahali.
Paylaş