Paylaş
Kastettiği şuydu: İnanılmaz büyüklükte bir yüzölçümüne sahip olan bu ülkede sadece 144 milyon kişi yaşıyor. Ve ülke, büyük ölçüde petrol, doğalgaz ve madencilikle geçiniyor. Nüfusu artmıyor, aksine azalıyor. En değerli insan kaynağını Batı’ya kaptırmış durumda. Ve endüstriyel üretimi çok sınırlı.
Ve şimdi o ülkeyle Türkiye arasında askeri bir kriz durumu var; kontrol altında tutulmaya çalışılan.
Evet, Rusya bir zamanlar ‘süper güç’ kabul edilirdi; bugün o statüsünü kaybetmiş durumda. Ama yine de Rusya hâlâ büyük ve güçlü bir ülke.
Fakat Rusya ciddi zaafları ve zayıf noktaları olan; geleceğe çok güvenle bakamayan bir ülke aynı zamanda.
Sovyetler Birliği dağılıp yerine Rusya liderliğinde ‘Bağımsız Devletler Topluluğu’ geldiğinde, bir başka ünlü Amerikalı stratejist olan Zbigniew Brzezinski, ‘Rusya’ya bir Atatürk lazım’ demişti.
Neden Atatürk? Soğuk Savaş döneminin ünlü ‘Dr. Zbig’ine göre, Atatürk’ün başarısı, Osmanlı’yı alıp yönetilebilir bir büyüklükte ülkeye çevirmesi ve eski büyüklük
kompleksinden ülkesini çabuk kurtarıp kendi içini sağlamlaştırmaya çalışmasıydı. Rusya’nın da bu büyüklükte bir ülkeyi yönetmeye yetecek insan kaynağının olmadığını, ülkenin zamanla küçülmesinin ama küçülürken de iç çatışmalarla zarar görmesinin kaçınılmaz olduğunu söylüyordu ‘Dr. Zbig’.
Haklı çıkıp çıkmayacağını zaman gösterecek.
Rusya’nın petrol, doğalgaz ve kömür zengini olduğunu, geri kalan kimi madencilik alanlarında da dünyanın en önemli ihracatçılarından biri olduğunu biliyoruz. Rusya’nın toplam ihracatının yüzde 80’i petrol ve doğalgaz.
Son birkaç yıldır aynen bizim gibi ekonomik büyümesini bir türlü sağlayamayan ülkenin bir başka önemli ihracatı silah ve silah sistemleri. Gerek Ukrayna ve gerekse Suriye’deki savaş, Rusya için biraz da silahlarını sergileme ve onların satışlarını arttırma fırsatı.
Şimdi soru şu: Rusya kendi ekonomik ve beşeri gücünü aşan bir uluslararası politika oyununa mı girdi?
Amerikalılara soracak olursanız evet öyle. Rusya’nın sergilediği siyasi hırslarını ve yeniden sahip olmaya
çalıştığı ‘emperyal’ politikasını uzun
süre destekleyecek gücü yok. Belki bu analiz yüzünden Rusya’nın normal şartlarda kabul edilebilir olmayan kimi davranışları (Kırım’ın ilhakı, Baltık ülkelerine yaptığı askeri baskı, Ukrayna’daki içsavaş) Batı’da ancak bir ölçüde ciddiye alınıyor.
Öte yandan Barack Obama döneminde Amerika’nın Avrupa ve Ortadoğu’yu büyük ölçüde boşalttığını
ve bu bölgelerde bir güç boşluğuna sebep olduğunu da unutmamak gerek.
Rusya, Avrupa’daki güç boşluğunu kaba kuvvetle doldurmaya kalktı; Ortadoğu’da da aynı boşluğu İran’la birlikte doldurma gayreti içinde. (Ortadoğu’daki güç boşluğunu doldurmaya bir dönem Türkiye de talip oldu ama bu heves Arap baharının uğradığı bozgunla birlikte söndü gitti.)
Türkiye’nin bir Rus uçağını düşürmesini, basit bir sınır anlaşmazlığı olarak görmeme gereği tam da bunlardan kaynaklanıyor. İki ülke arasında stratejik bir rekabet de var.
İki yıldan uzun süredir Avrupa ve Suriye’de devam eden Rus saldırgan politikaları ilk kez askeri bir karşılık gördü; Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni Murat Yetkin’in deyimiyle, ‘İlk kez Putin’in façası bozuldu’.
Yine Murat Yetkin’in deyimiyle, Soğuk Savaş dönemi dahil ilk kez bir Rus savaş uçağı bir başka ülkenin savaş uçaklarınca düşürüldü.
Benzer bir sıkıntı İsrail veya Amerika ile yaşansa, bu sıkıntının orta ve uzun vadeli sonuçlarına odaklanmak gerekebilirdi ama Rusya söz konusu olduğunda kısa vadeden de gözümüzü ayıramıyoruz ve açıkçası meselenin bir askeri tırmanmaya gitme olasılığını bile göz ardı edemiyoruz.
Paylaş