Paylaş
En tepede yönetici olarak TÜBİTAK’ın o zamanki üst düzey yöneticilerinden Hasan Palaz var; onun altında Gökhan Vıcıl, İmran Ergüler, Özgür Ören, Orhan Üçtepe ve Ayhan Yeni isimli mühendisler, bilgisayar yazılımcıları.
Hasan Palaz’ı dışarıda bırakırsak, geri kalan beş kişi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin üst düzey yöneticileri için kriptolu telefonları elleriyle ve beyinleriyle yapan isimler.
Ve bu beş kişi, ‘İşte yaptık, bu telefonun üzerindeki kriptoyu kimse kıramaz’ dediğinde bütün devlet, arada kendi elektronik birimleri bulunan Genelkurmay ve MİT dahil bütün devlet, ‘Aferin size’ demiş, bu beş kişinin yaptığını doğru dürüst test bile etmeden kullanmaya başlamış.
Esas vahamet burada.
Sonra nasıl ve nedenini bilmiyoruz ama Başbakan çıkıp ‘Bu telefonlar dinleniyor’ demiş, bunun üzerine inceleme başlamış ve görülmüş ki, ‘kriptolu’ denen bu telefonlarda inanılmaz ciddiyette güvenlik açıkları var ve aslına bakacak olursanız sistemi içeriden bilenler için telefonlar kriptolu falan değil.
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Tekin Küçük’ün iddianamesine yansıyan bilirkişi raporlarından benim anladığım bu.
Siz başbakansınız, önemli ve gizli bir konuyu konuşacaksınız, kriptolu telefonunuzu çıkarıp numarayı çeviriyor, karşı tarafla şifreli konuşmayı başlatıyor ve güven içinde konuşuyorsunuz ama birileri rastgele yaratılması gereken şifre anahtarını biliyor,
o anahtarı kullanarak sizin konuşmanızı şakır şakır dinliyor.
Savcı iddianamesinde bu dinlemelerden ‘örgüt’ olarak Fethullah Gülen’in cemaatini sorumlu tutuyor. Eğer savcının iddiası doğruysa, belki de dua etmeliyiz, iyi ki cemaat dinlemiş diye. Yabancı bir ülke istihbaratı dinleseydi, ne başbakan ne de başkası dinlendiğinin farkına bile varmaz, o telefonlarla hâlâ konuşuyor olurdu.
İddianamenin iki büyük eksiği...
SAVCI Tekin Küçük’ün iddianamesinin iki çok büyük ve önemli eksiği var.
Birincisi, telefonları kimin dinlediği sorusunun delillendirilmiş bir cevabı yok. Telefonların dinlenmesine kimin nasıl yardımcı olduğunu görüyoruz iddianamede ama o yardımlar sonucu dinlenen telefonların ses kayıtları nerede ve kimde sorusunun cevabını öğrenemiyoruz.
İkinci büyük eksiklik bununla da bağlantılı. Savcı, telefonların dinlenmesi için gereken zayıf şifre altyapısını oluşturan TÜBİTAK çalışanlarını ve TİB’deki bilgisayarlara girip dinlenmesini sağlayanları bir örgüte bağlıyor. Savcıya göre örgütün adı ‘Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’. Ancak savcının neye dayanarak bu bağlantıyı yaptığını, sanıkların örgütsel ilişkilerini nasıl delillendirdiğini iddianameden öğrenemiyoruz.
Başbakanın meşhur ‘sıfırlama’ konuşmasının raporu
DÖNEMİN başbakanı, bugünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 17 Aralık 2013 günü sabah erken saatlerden başlayıp gün boyu oğlu Bilal Erdoğan’la yaptığı iddia edilen beş ayrı telefon konuşmasının meşhur bir kaydı var, biliyorsunuz, içinde ‘Paraları sıfırla’ gibi cümlelerin geçtiği.
Cumhurbaşkanı Erdoğan birinci günden itibaren ‘Bu konuşma montaj’ dedi; muhalefetse bu kayıtları parti grup toplantılarında, seçim mitinglerinde defalarca herkese dinletti.
O dönem haberi çıktı, TÜBİTAK da bu kayıt için ‘montaj’ raporu verdi. Verdi ama neye dayanarak montaj dedi bu kayda TÜBİTAK, bunu hiç bilemedik.
İlginç bir sürpriz, Başsavcı Tekin Küçük, açtığı davayla ve yönelttiği suçlamalarla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen bu bantla ilgili bilirkişi raporunu iddianamesine bir bölüm olarak koymuş.
Bu rapora göre, bilirkişi şöyle bir çıkarsamada bulunuyor: ‘İnsan kulağı 20 Hertz ile 20 bin Hertz arasındaki frekansları duyabilir. Ama kullandığımız sayısal cep telefonları 4 bin Hertz’in üstündeki sesleri feda ederler, yani telefonda 20-4000 Hertz arası sesleri duyarız sadece. Çünkü 4000 Hertz’in üzerindeki sesler telefonda taşınmazlar. İncelemeye konu ses kaydında yer yer 9000 Hertz’e kadar yükselen çıkıntılar var. Özellikle beşinci ve son kısımda hece hece bazı çıkıntılar var. Dolayısıyla bu kaydın tamamı telefondan yapılmış olamaz, bazı kelimelerin hece hece oluşturulduğu anlaşılıyor. Kayıt montaj.’
Paylaş