Paylaş
Sayman’a göre, 1982 Anayasası’nın kurduğu düzen öyle bir ‘despotik düzen’ ki, bu düzen içinde yapılacak iyileştirmeler, sayısı ne kadar çok olursa olsun, aslında sistem içinde basıncı azaltacak birer ‘supap’ açmaktan başka işe yaramıyor.
Bizim art arda gelen yargı ve demokratikleşme paketlerine de böyle bakabiliriz aslında. Mevcut despotik düzenin köküne eğilmek yerine bu düzenin yarattığı sıkışmadan kurtulmak için sağa sola supap açmak yani.
Hükümetin önceki gün Meclis’e sevk ettiği 22 maddelik ‘demokratikleşme paketi’ne bakın bir.
Bir yandan, evet nihayet ülkemizde özel yargılama devri, özel usullerle soruşturma derdi bitiyor, ister terörle suçlansın ister adi cinayetle her yurttaş bundan böyle aynı usulde yargılanacak.
Gözaltı süresi nihayet 24 saate iniyor, savunma hakkına yönelik kısıtlamalar azalıyor...
Bunlar, kuşkusuz ‘normalleşme’ yolunda önemli bir adımlar.
Bunun üstüne bir de tutuklamayı, telefon dinlemeyi, ev-işyeri aramayı, mala mülke el koymayı veya tedbir kararı almayı zorlaştıran hükümleri ekleyin.
Sahici ileri adımlar bunlar.
Ama Yücel Sayman’ın analiziyle baktığınızda, sisteme nefes aldıracak bazı supaplar açmak bunlar aynı zamanda.
Peki sürekli basınç artmasına yol açan ve o yüzden de zaman zaman parlamentoları supap açmak zorunda bırakan sistem ne?
Uzun uzun anlatmayacağım: O sistemin özü halktan korkmak, halka özgürlüklerini ve haklarını vermemek, onu kısıtlamak, onu bir çoban tarafından güdülmesi gereken koyun veya velisinin/vasisinin elini tutması gereken çocuk muamelesi yapmak.
Bu bakış açısı sistemde durduğu, durmak ne kelime sistemin kendisi bu bakış açısı olduğu için, daha bu ‘ileri’ adımların atıldığı gün Meclis’te interneti daha kolay sansür altına almayı kolaylaştıran bir yasa geçti.
Hükümet, ‘ileri’ adımlar içeren önemli yasanın içine adli kolluğu zayıflatan, daha doğrusu polislerin, savcıların ve hatta mahkemelerin sözünü dinlememesini kolaylaştıran düzenlemeleri sıkıştırıvermiş bu arada.
Bir yandan yargıçlar aleyhine tazminat davası açılabilmesi ve yanlış kararlardan doğan maddi tazminatın yargıçları rücu edilmesi uygulamasına geri dönülmesini düşündüğünü açıklayan hükümet, bu tasarıyla bir bakıyorsunuz polislere de tazminat kalkanı getiriyor.
Bir supapla rahatlatılmak istenen sistem başka yerden ciddi sıkıştırılıyor.
Burada yeniden basınç birikmesi kaçınılmaz.
Özel hayatı korur gibi yapıp tehdit etmek
İNTERNETTE gezi-nirken hepimiz tarayıcılar kullanıyoruz. Eğer tarayı-cımızın ayarlarını iyi yapmazsak, ki çoğumuz yapmıyoruz, o tarayıcıya gönderilen bazı ‘çerez’ler sayesinde pek çok şirket bizim internette nerelerde gezindiğimizi, nelerle oyalandığımızı tek tek kaydediyor.
Bu kayıtları da ticari amaçlarla kullanıyorlar, bize bizim ilgimizi çekeceğini düşündükleri reklamları gösteriyorlar, bizim tüketim alışkanlıklarımızın haritasını çıkarıyorlar vs.
Gerek Avrupa Birliği’nde ve gerekse Amerika’da bu çeşit takip şirketleri için aktif önlemler zaman zaman gündeme geliyor. Bu takipten kurtulmamız için sadece bizim girip tarayıcı ayarlarımızı değiştirmemizle yetinmiyor devletler, konuyu ‘özel hayatın korunması’ kapsamında görüp yasal önlemler de alıyorlar.
Peki bizim devletimiz
ne yapıyor?
İnternet servis sağlayıcısı şirketlere her bir internet kullanıcısının tarama, yani internette gezinme geçmişini arşivlemesini emrediyor devletimiz bu çıkan son yasayla.
Tecrübemizle biliyoruz, internette bir yerlerde bir bilgi öyle boşu boşuna depolanmıyor, yarın öbür gün kullanılmayacaksa, son derece masraflı ve ağır bir iş olan veri biriktirme işine girilmiyor.
Peki devlet bu bilgiyi
ne yapacak? Bilen var mı?
TCK 220 ‘katalog suç’ olmazsa...
HÜKÜMETİN tasarısında ceza kanununun artık pek meşhur olan 220. maddesi ‘katalog suç’ kapsamından, yani telefon dinlenerek soruşturulacak suç kapsamından çıkarılıyor.
‘Suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ başlığını taşıyan maddeye bağlı yürütülen soruşturmalarda telefon dinlemelerin olmayacak olması, sadece 17 Aralık soruşturmasına ve Reza Zarrab dahil bazı tutukluların salıverilmesine indirgenemeyecek kadar önemli ve kapsamlı bir değişiklik.
Evet elbette bu en güncel soruşturma, TCK 220’nin ‘katalog suç’ olmaktan çıkmasıyla birlikte pek çok delilini yitirecek ve zayıflayacak, buna kuşku yok.
Ama halen devam etmekte olan, hatta Yargıtay’da temyiz aşamasında olan çok sayıda dava da bu değişiklikten etkilenecek. Bu konuda aklıma gelen ilk dava KCK davaları.
Bu değişiklik çok değil üç-dört ay önce yapılsaydı, şike davası da etkilenirdi, bir yıl önce yapılsa Ergenekon’daki telefon dinlemeler açıkta kalabilirdi.
Eminim TCK 220’nin katalog suç olmaktan çıkarılması konusu bu yasanın en tartışmalı maddesi olacak.
Paylaş