Çözüm sürecinin ‘akbaba’ları...

NEREDEYSE 15 yıldır aradığım terimi önceki gün Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır’ın yazısında buldum.

Haberin Devamı

9 Haziran 2014 tarihli yazısına şöyle başlamıştı Ruşen:
“Kürt sorunu ve çözüm süreci söz konusu olduğunda, bir yanda çözüm yanlısı ‘güvercinler’, onların hemen karşısında ‘şahinler’ ve ikisinin arasında da ‘akbabalar’ var. Akbabalar öyle sürecin her anında ortaya çıkıp kendilerini belli etmezler. Bazıları çözüm, bazıları da çözümsüzlük yanlısı olarak bilinir. Yine içlerinden kimileri hükümete, kimileri Kürt siyasi hareketine, geri kalanları da muhalif partilere yakın gibi durur. Fakat ne zaman süreç sıkıntıya girse, bunların eski giysilerini çıkardıklarını, pozisyonlarını terk ettiklerini ve büyük bir şevkle sürecin ölümünü ilan ettiklerini, kısacası hep birlikte akbabalaştıklarını görürüz.”
Sadece çözüm süreci değil, Avrupa Birliği, demokratikleşme, Kıbrıs sorunu gibi kronikleşmiş her meselemizde bu ‘akbaba’ları görmek olası; görüp duruyoruz da zaten.
İlkeler, fikirler, ideolojiler ve idealler üzerinden değil de egolar ve kişilere ilişkin duygular üzerinden siyaset yapmanın, siyasi tavır almanın doğal bir sonucu bu. Ama bu böyle diye küçümsememek gerek, çünkü ‘akbabalar’ denen siyasi sınıf, zaman zaman çok büyük bir etkileme gücüne sahip olabiliyor; çünkü aslında sandığımızdan çok daha geniş bir grup bu.
Çözüm süreci adı verilen büyük proje, belki bu ülkede cumhuriyetin kuruluş projesi kadar önemli, cumhuriyetimizi sürdürülebilir bir normalleşme yoluna sokacak olan bir şey. O yüzden çözüm süreci karşısında tarafsız olmak çok zor; bu köşeyi sürekli izleyenler biliyor, ‘çözüm’den yana tarafım ama bir yandan eleştirel olmaya da çalışıyorum.
Çözüm sürecini yeterince üzerinde çalışılmamış, düşünsel temeli oluşturulmamış ve bir iç tutarlılığa sahip olmayan bir süreç olarak görebilirsiniz. Bütün bu eleştiriler gayet yerinde. ‘Gezi’de halkını gazlayan bir hükümetin Kürtlere vaat edecek ne özgürlüğü olabilir’ cümlesi yanlış bir cümle de olmaz.
Ancak sadece bu cümle ile yetinip her şeye sırt çevirmek bir nevi ‘Ört ki ölem’ tavrıdır, siyasi nihilizmdir. Demokrasi ve özgürlükler konusu BİZİM bildiğimiz ama hükümetin bihaber olduğu, BİZİM ahlaki üstünlüğe sahip olduğumuz hükümetinse olmadığı bir konu değil.
Bu bir toplu öğrenme ve içe sindirme süreci. Sık sık geri adımların yaşanacağı, yol kazalarının olacağı ve ancak özgürlükler ve eşitlik konusunun gerçekten içselleştirilmesiyle başarıya ulaşacak bir süreç.
Çözüme karşı olmak çok daha tutarlı ve saygıdeğer bir siyasi tutum benim için. Lice’de kan akmasına veya gönderden bayrak indirilmesine sevinen ‘akbaba’lara ise hiç saygım yok.

Haberin Devamı

‘Kontrollü gerginlikler’ mi?

Haberin Devamı

LİCE’de kalekol inşaatına protestolarla başlayan, iki Kürt gencinin ölümüyle tırmanan ve o ölümlerin protestosunda gönderden bayrak indirilmesiyle tepe noktasına ulaşan gerginlik sonrası yapılan açıklamaları okuyorum.
Başbakan, ‘Bayrak indirme bir provokasyondu, önlemeye kalksak olaylar daha büyürdü’ diyen Hava Kuvvetleri’ni eleştiriyor, ‘İndirecektiniz onu’ diyor. Yani bayrak direğine tırmanan genci gerekirse silahla engellemekten söz ediyor. Ardından ekliyor: ‘Süreç zarar görmesin diye yol kesmelere izin mi vereceğiz, hayır vermeyeceğiz.’
Kürt medyası olan biteni Başbakan’ın ‘B ve C planı’ olarak görme eğiliminde; ‘Hükümet tırmandırıyorsa bizim de elimiz armut toplamaz’ demeye getiriyor, eylem çağrıları yapılıyor.
Öcalan İmralı’dan açıklama yapıp ortalığı sakinleştirmeye çalışıyor ama Kandil’de Duran Kalkan, ‘Biz HDP’li, BDP’li aracılara inanmıyoruz, Öcalan’la direkt temas kurmalı, talimatı direkt almalıyız’ diyor.
Bütün bunlar da bana tarafların pazarlık pozisyonlarını yeniden duyurması gibi gözüküyor.
Eğer sahiden yaşadığımız gerginlik planlı, programlı, pazarlık pozisyonlarının pekiştirilmesi amaçlı ve bu anlamda ‘kontrollü’ ise bunu görmek ve göstermek de görevimiz.
İnsan hayatı üzerinden siyaset yeni bir şey değil belki; hele Kürt sorunu söz konusu olduğunda bunun her türlüsüne tanık olduk ama ‘çözüm süreci’ndeyken bunun hâlâ sürdürülmesi kabul edilebilir bir şey değil.

Yazarın Tüm Yazıları