Paylaş
Ama bu otomobilin varlığı ilan edildikten sonra üç gün içinde neredeyse 300 bin kişi depozito yatırarak ‘Ben bunu almak istiyorum’ demiş.
Başarı böyle bir şey.
Evet, elektrikli otomobil üreticisi Tesla’dan ve onun yeni açıkladığı Model 3’ten söz ediyorum. Dün Hürriyet’te Emre Özpeynirci yeni otomobili ayrıntılarıyla anlattı; ben de size bugün o otomobili yaratan şirketten ve o şirketin dünya otomobil piyasasını nasıl kökünden değiştirmekte olduğundan söz edeceğim.
Tesla, elektrikli otomobiller üretmek üzere 2003 yılında Amerika’da kurulmuş bir şirket. Amerika’nın ve dünyanın otomotiv devleriyle kıyaslandığında üretim rakamları da, satış rakamları da son derece düşük.
PİYASA DEĞERİ 35 MİLYAR DOLAR
Ama buna rağmen, dün bu yazıyı yazarken baktım, Tesla’nın borsa değeri 35 milyar dolardı; dünyanın en büyük otomobil üreticisi General Motors’un borsa değeri ise 46.2 milyar dolar. Koskoca Fiat-Chrysler ise sadece 12.33 milyar dolar değerindeydi.
GM’in ürettiğinin onda biri kadar bile üretmeyen bir otomobil şirketinin GM’in değerinin dörtte üçü kadar olması dışarıdan bakanlara şaşırtıcı gelebilir ama içeriden baktığınızda geleceğin Tesla’ya ait olduğunu, GM’in ise önümüzdeki dönemde ayakta kalabilmek için devasa değişimlerden geçmesi gerektiğini görebiliyorsunuz.
3 GÜNDE 10 MİLYAR DOLARLIK SATIŞ
Tesla’nın yeni arabası Model 3, Amerika’da 35 bin dolardan başlayan fiyatlarla satılacak. 35 bin dolar, Amerika için ucuz bir otomobil fiyatı değil; ama buna rağmen 300 bine yakın insan bu araç için ön siparişlerini verdi bile.
Eğer bu 300 bin kişinin hepsi araçlarını alacak olursa (ki şu an bile ön sipariş verenlerin sayısı artmaya devam ediyor) 10 milyar dolarlık bir satıştan söz ediyoruz.
Tesla, bugün bulunduğu noktaya birkaç kez iflasın eşiğinden döndüğü, sonunda şirketin şimdiki yöneticisi Elon Musk’ın kişisel servetinden 70 milyon dolar vererek kurtulabildiği sadece 13 yıllık kısa tarihinde geldi.
Ve aslında bir yerde sıfırdan başladı; otomotiv endüstrisinin hemen hemen hiçbir tecrübesini kullanmadı, hatta teknolojik olarak o tecrübeyi baştan sona reddetti, tamamen farklı bir konseptten yola çıkarak araç üretti.
Klasik otomobilde aracın merkezinde motoru vardır; diğer her şey arkadan gelir. Oysa Tesla’da aracın merkezinde pil ve bilgisayar var; motor aracın koltukları kadar sıradan bir malzemesi.
Ve şimdi Tesla Model 3’ün bu başarısıyla birlikte başta Amerikan pazarına lüks araçlar üreten Alman firmaları Mercedes, VW, Audi ve BMW olmak üzere bütün otomotiv üreticileri kara kara düşünüyor olmalı.
Çünkü Tesla’nın 85 bin dolar gibi hayli yüksek fiyata satılan modelleri olan Model S ve Model X daha şimdiden bu Avrupalı lüks otomobillerin Amerika pazarını ciddi tırtıklamaya başladı bile. (Model 3’ün başlıca rakiplerinin BMW’nin 3 ve 4 serileri, Audi’nin A4 ve A6’sı, Mercedes’in de C ve E serileri olduğu anlaşılıyor.)
Bir hesaba göre Tesla’nın Ar-Ge bütçesi, Volkswagen’in toplam Ar-Ge bütçesinin dörtte biri. Ama yine de Tesla geleceğe hazır, VW ve diğerleri ise değil.
BİZİM PARAMIZ BOŞA GİTTİ
Burada Türkiye için de bence önemli dersler var. Biz yıllardır, ‘yerli otomobil yapacak bir babayiğit’ arıyoruz. Bulamadık.
O yüzden devletimiz gitti dünyanın parasına yurtdışından otomobil platformu satın aldı.
Bence o para boşa gitti.
Çünkü, biz hâlâ eski kafayla, klasik otomobilci kafasıyla düşünüp hareket ediyoruz.
Oysa gelecek, eski düşünceden radikal biçimde farklı düşünenlerin olacak.
Artık otomobil dediğimizde pili ve bilgisayarı düşünmeliydik; illa devlet eliyle bir şey satın alacaksak pil teknolojisi şirketi almalıydık.
Tesla’nın pilleri, tam dolu haliyle aracı 400 kilometreden biraz fazla götürüyor ve bu pilin yüzde 60’ı 30 dakikadan kısa sürede şarj edilebiliyor.
YARIŞIN YAPILDIĞI ALAN
Gelecek, pilin kapasitesiyle ömrünü arttırmakta ve bu şarj süresini kısaltmakta yatıyor. Yarın tek şarjda 1000 kilometre giden ve yarım saatte şarj olan piller çıkacak; epeydir yarış bu alanda yapılıyor.
Soru şu: Türkiye bu yarışın neresinde? Tribünde seyirci miyiz, yoksa sahada oyuncu mu?
Örneğin dün gazetelerde Türk firması TEMSA’nın tanıttığı bir elektrikli otobüs vardı. Araç, tek şarjla 230 kilometre yol yapıyordu ve pillerin yeniden şarj edilmesi 6 saat sürüyordu.
Belli ki TEMSA daha yolun başında. Hem pillerin kapasitesini geliştirmeliler hem de daha hızlı şarj için ‘süper doldurucu’lar yapmalılar.
Otomotivde geleceğin elektrikte ve hidrojenli hücre yakıt teknolojisinde olduğu biliniyor.
Türkiye, bu saatten sonra geçmişle değil gelecekle ilgilenmeli.
Paylaş